Geçtiğimiz hafta karayolu ile Bulgaristan’a doğru yola çıktım. Sınırı geçtikten sonra gözümün önüne serilen manzara, bana doğanın nasıl bir güç ve huzur kaynağı olduğunu yeniden hatırlattı. Yol boyunca neredeyse kesintisiz şekilde uzanan sık ormanlar vardı. Ara sıra seyrelmiş bölgeler olsa da, yol kenarında yine ağaçlar diziliyor, göğe uzanıyor, arabaların hızına inat sessizce yaşamaya devam ediyordu. O manzara bana yalnızca bir ülkenin doğasını değil, aynı zamanda gelecek nesillere bırakılacak en büyük mirası düşündürdü.
Amacım asla ülkemi eleştirmek değil; o bildik “bizde yok, onlarda var” serzenişine de girmek istemem. Ancak dürüst olmak gerekirse, çevremizin de böyle ağaçlarla donatılmasını, çocuklarımızın büyürken bu manzaraları görmesini çok isterim. Çünkü yol boyu gördüğüm şey sadece ağaç değildi; insan emeğinin, sabrının ve doğaya duyulan saygının bir yansımasıydı.
BUDAMANIN DİLİ
Dikkatimi çeken bir ayrıntı daha vardı: Ağaçların bakımı. Bizde de ağaçlara özen gösteriliyor, budamalar yapılıyor. Ancak çoğu zaman bu işlemler farklı yöntemlerle uygulanıyor. Bulgaristan’da gördüğüm budamalarda ise biraz daha doğal formun korunduğunu, dalların ağaçla uyumlu şekilde bırakıldığını fark ettim. Bu, “bizde yapılmıyor” ya da “biz bilmiyoruz” demek değil. Tam tersine, bizde de çok değerli uzmanlar, büyük emekler var. Fakat yöntem farkı, bana doğanın kendini daha serbestçe ifade ettiği bir görüntü sundu.
Bunu görünce düşündüm: Belki de mesele doğru ya da yanlış değil; farklı yaklaşımlar arasında bir tercih. Bizim de böylesi doğal formları koruyan, ağacı kendi karakteriyle bırakmaya özen gösteren yöntemleri artırmamız mümkün olabilir. Böylece hem şehir estetiği hem de ekolojik denge kazanır.
YOLUN ÖĞRETTİKLERİ
Varna’ya doğru yol alırken kendi kendime sorular sordum:
Gelecek nesillere nasıl bir doğa bırakacağız?
Çocuklarımız bir gün bu yolları kat ettiğinde, onlar da göğe yükselen ağaçlar mı görecekler, yoksa beton bariyerler mi?
Bu soruların cevabı kolay değil ama umutla verilebilir. Eksiklerimiz olabilir, fakat imkânlarımız da çok. Yeter ki doğru niyetle ve ortak çabayla hareket edelim.
YAPICI BİR ÜSLUP
Böyle bir konuda konuşurken, insanları kırmadan ifade etmek çok önemli. Çünkü ülkemizde de gece gündüz ormanlarımızı koruyan, fidan diken, ağaçları budayan binlerce insan var. Onların emeklerini görmezden gelmek haksızlık olur. Bu yüzden mesele, “bizde yok” demek değil; “bizde de daha iyisini birlikte yapabiliriz” diyebilmek.
Bu noktada en doğru yaklaşım, takdirle başlayıp öneriyle bitirmek. Yani:
“Ülkemizde ağaçların bakımına büyük emek veriliyor. Bunun yanında, yurt dışında gördüğüm bazı uygulamalar bize de ilham olabilir.”
Bu cümle hem var olan emeği onurlandırıyor hem de yapıcı bir çağrı yapıyor.
YEŞİL GELECEK İÇİN ATILACAK ADIMLAR
Peki gelecek kuşaklara daha yeşil bir ülke bırakmak için neler yapılabilir?
Bireysel Katkı
Her birey kendi küçük dünyasında bir fidan dikebilir, bir ağacı sahiplenebilir. Çocuklarımıza doğa sevgisini sadece sözle değil, doğada vakit geçirerek aktarabiliriz.
Yerel Yönetimlerin Rolü
Şehir planlamasında yeşil koridorlar artırılmalı. Yollar yalnızca araçlar için değil, doğa ile uyumlu bir yaşam için tasarlanmalı.
Bilimsel Budama
Belediyeler ve kurumlar budama işini şehir ormancılığı ilkelerine uygun yapmalı. Ağacın doğal formunu koruyan, sağlığını destekleyen yöntemler yaygınlaştırılmalı.
Kamu Politikaları
Ormanların imar baskısından korunması, otoyol kenarlarına yeşil bariyerler eklenmesi uzun vadeli çözümler olabilir.
Eğitim ve Farkındalık
Çocuklarımıza doğa sevgisini ders kitaplarından çok, doğanın kendisinde öğretmeliyiz. Bir ağacın gölgesinde oturan çocuk, kitap sayfalarında gördüğünden çok daha fazlasını öğrenir.
İmrenmekten İlham Almaya
Varna yolculuğu bana bir şey daha öğretti: İmrenmek, şikâyet değildir. İmrenmek, güzel olanı fark edip ondan ilham almanın başka bir adıdır. Benim gördüğüm manzara, ülkeme olan sevgimi azaltmadı; aksine, “bizde de olsun” arzusunu daha da artırdı. Bizim de dağlarımız, ovalarımız, kıyılarımız var. Bizim de doğayı seven, koruyan, emek veren insanlarımız var. Yapmamız gereken, bu potansiyeli daha bilinçli ve daha ortak bir şekilde hayata geçirmek.
Yeşil Bir Miras Bırakmak
Bugün attığımız her adım, yarının mirasıdır. Bizler bu dünyadan göçtüğümüzde, geriye çocuklarımızın nefes aldığı hava, gördüğü manzara, yürüdüğü yol kalacak. O yolun iki yanında göğe uzanan ağaçlar varsa, işte o zaman ardımızda en kıymetli mirası bırakmış olacağız.
Bulgaristan’da bana eşlik eden ormanlar sessizce şunu söylüyordu: Yeşil gelecek, yalnızca devletin değil; bireyden topluma herkesin ortak sorumluluğudur.