Hava Durumu

Zincirleme afetler: Yeni gerçeklik ve bizi bekleyen sınav

Yazının Giriş Tarihi: 14.10.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2025 00:05

Günlük hayatımızda afetleri genellikle tekil olaylar olarak düşünürüz. Sel, yangın, deprem, kuraklık… Hepsi ayrı ayrı başımıza gelebilecek felaketler gibi görünür. Oysa gerçek dünya bize başka bir tablo sunuyor: Afetler çoğu zaman birbirini tetikleyen zincirleme olaylar halinde yaşanıyor. Bu zincir, bir felaketin etkisini katlayarak daha büyük bir krize dönüşmesine yol açıyor.

Bir örnek düşünelim: Günlerce aralıksız yağan yağmur toprağı doyuruyor. Toprağın artık suyu tutacak gücü kalmadığında, en ufak bir sarsıntı veya ekstra yağış, heyelan riskini artırıyor. Yani yalnızca yağmur değil, ardından gelişen toprak kayması da hayatımıza giriyor. Başka bir örnekte ise aşırı sıcaklar kuraklığı tetikliyor, kuruyan toprak ve nemini kaybetmiş ormanlar ise en küçük bir kıvılcımla yangına dönüşebiliyor. Yani afetler, tıpkı zincirin halkaları gibi birbirine ekleniyor.

Bu duruma bilim insanları “bileşik afetler” diyor. Daha anlaşılır bir ifadeyle, tek bir doğa olayı çoğu zaman yalnız başına kalmıyor; başka olayları da peşine takarak zincirleme bir etki yaratıyor. Bu yeni gerçeklik, sadece bilim dünyasının değil, hepimizin gündelik hayatını doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü artık karşı karşıya olduğumuz riskler tek başına değil, birleşerek daha yıkıcı hale geliyor.

AFETLER BİRBİRİYLE KONUŞUYOR

Afetler, doğanın bize gönderdiği sert mesajlar. Ancak dikkat edilirse bu mesajlar tek cümlelik değil. Bir selin ardından gelen toprak kayması, bir sıcak dalgasının ardından çıkan orman yangını aslında doğanın bize söylediği uzun bir cümlenin parçaları. Biz ise yıllardır bu mesajları parçalayarak okumaya alışmışız. Seli ayrı, yangını ayrı, depremi ayrı düşünmüşüz. Oysa afetler artık birbiriyle konuşuyor. Biz de onları öyle okumak zorundayız.

İklim değişikliği, kontrolsüz şehirleşme ve kırılgan altyapı bu zincirleri daha da sıklaştırıyor. Eskiden “yüzyılda bir olur” denilen olayların artık birkaç yıl arayla yaşanması tesadüf değil. Bir felaketin hemen ardından başka bir felaketin gelmesi, geleceğin değil, bugünün gerçeği.

NEDEN YENİ BİR YAKLAŞIM GEREKLİ?

Uzmanlar bu yüzden “bileşik risk yönetimi” kavramını öne çıkarıyor. Yani sadece tek bir afete karşı hazırlık yapmak yetmiyor. Sel için baraj yapmak, yangın için itfaiyeyi güçlendirmek, deprem için bina güçlendirmek elbette önemli ama eksik. Çünkü zinciri göz ardı ettiğimizde, bir afetin tetiklediği diğer olaylar bizi hazırlıksız yakalıyor.

Basit bir örnekle açıklayalım: Eğer bir şehir yalnızca sel riskine odaklanıp yağmur suyunu tahliye etmeye çalışıyorsa ama bu suyun doygunlaştırdığı toprağın kayma ihtimalini hesaplamıyorsa, alınan önlemler yetersiz kalır. Ya da yalnızca orman yangınlarını söndürmeye yönelik hazırlık yapılır ama öncesindeki kuraklığı önleyici tedbirler alınmazsa, risk yine devam eder. Yani çözüm, zinciri baştan sona görmekte yatıyor.

PEKİ BİREY OLARAK NE YAPABİLİRİZ?

Bileşik afetler kavramı kulağa çok teknik gelebilir. Ama aslında bu durum, hepimizin günlük yaşamıyla bağlantılı. Öncelikle şunu kabul etmeliyiz: Afetleri yalnızca devlet kurumlarının veya uzmanların sorunu gibi görmek artık mümkün değil. Her birimizin evinde, mahallesinde, işyerinde bu zincirlerin bir halkası var.

Birey olarak yapabileceklerimiz var:

• Erken uyarıları takip etmek: Meteoroloji ya da yerel yönetimlerin uyarılarını dikkate almak.
• Ev içi hazırlık: Su baskınına, yangına ya da deprem sonrası oluşabilecek ikincil risklere karşı basit tedbirler almak.
• Dayanışma: Bir afet olduğunda zinciri kırmanın en etkili yollarından biri, komşuluk ilişkileri ve gönüllü destek. Çünkü bir afetin ardından gelen ikinci felakete karşı en güçlü savunma çoğu zaman yan yana durabilmektir.

YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ

Elbette bireylerin yapabilecekleri kadar, yerel yönetimlerin ve merkezi politikaların da büyük rolü var. Belediyeler, planlama yaparken tek bir afete değil zincirleme etkilerine bakmak zorunda. Altyapı projeleri, yalnızca bugünkü ihtiyaca göre değil, gelecekte birbirini tetikleyebilecek senaryolara göre düzenlenmeli.

Örneğin, bir dere yatağında sadece taşkın önlemi almak yeterli değildir. Orada heyelan riski de hesaba katılmalıdır. Orman alanlarını sadece yangına karşı korumak değil, aynı zamanda su kaynaklarını yönetmek, kuraklığı azaltacak politikalarla desteklemek gerekir.

ZİNCİRİ DOĞRU OKUMAK

Doğanın bize söylediği şey açık: Artık afetleri ayrı ayrı düşünme devri sona erdi. Gerçek tehlike, birinin diğerini tetiklemesiyle ortaya çıkıyor. Bu zinciri doğru okumak hem birey hem toplum hem de devlet için hayati önemde.

Bizler, afetleri tek tek yönetmeye çalışırken doğa çoktan bir sonraki adımı planlıyor. Bu yüzden bileşik risk yönetimi, sadece uzmanların dili değil, günlük hayatın zorunluluğu haline geldi.

Bir gün hepimiz bu zincirin bir halkasında yer alabiliriz. Önemli olan, zinciri önceden görmek ve halkaları güçlendirmek. Çünkü zinciri kırmak mümkün değilse bile, onun yıkıcı etkisini azaltmak hâlâ bizim elimizde.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.