En kötü şey kandırılmışlık duygusudur!
Aylardır köylerine bakır-çinko-kurşun ayrıştırma tesisi yapılmasını istemeyen Yenişehir'in Kirazlıyayla Mahallesi sakinleri derin bir şekilde kandırılmışlık duygusu içindeler!
Muhtarları onlar için artık yok!
Çünkü kendilerini doğru bilgilendirmediğini düşünüyorlar.
Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın'ı yanlarında göremediklerini dile getiriyorlar!
Aydın'dan önceki dönem belediye başkanının, bu konuyla ilgili görevdeyken yaptığı değerlendirmelerden duydukları hoşnutsuzluğu aktarıyorlar.
Ve tabii devleti temsil eden kurumların başında yer alanların kendileriyle neden ilgilenmediğini sorguluyorlar!..
Toprakları için mücadele ederken, kolluk kuvveti yetkililerinin sürekli "Böyle yaparsanız gözaltına alınırsınız" söylemleriyle baskı altına alınmalarına bir anlam veremediklerini dile getiriyorlar.
Kendi köylerinde neden esir gibi bir muameleyle karşı karşıya bırakıldıklarını bilmek istiyorlar!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının seyahat özgürlüğünün hangi gerekçeyle kısıtlandığı da ayrıca bir soru işareti değil mi?
"Madenciler çalışsın!" diye Kirazlıyayla'ya giriş çıkışların yasaklanmasının hukuki bir temeli olabilir mi?
"Bu konuda benim bir yetkim yok, her şey kanunlara uygun" diyerek köylülerin bütün itirazlarına rağmen madencilerin çalışmasını sağlamak amacıyla Barçın ve Kirazlıyayla'yı girişi çıkışı olmayan köylere dönüştüren kararların altında imzası olanlar, bu durumda Anayasal suç işlemiş olmuyorlar mı?
Kişiyi seyahat özgürlüğünden mahrum bırakmak bir suç teşkil etmiyor mu?
Bursa Valisi, koronavirüs salgını nedeniyle birçok karara imza atarken, hafta sonu başlayacak dört günlük kısıtlamada nasıl bir tavır alacak?
Köylüler, kendileri sokağa çıkamazken, madencilerin çalışıp çalışmayacağını merak ediyorlar?
Valinin buna izin verip vermeyeceğini sorguluyorlar!
Kendileri evdeyken, madencilere çalışma izni verilmesi halinde bunun gerekçesinin ne olacağını bilmek istiyorlar?
Daha sorulacak çok soru var aslında!..
Köylerin giriş çıkışları hangi gerekçeyle yasaklanıyor?
Halkın haber alma hakkının gasp edilmesine hangi gerekçeyle olur veriliyor?
25 yıllık meslek yaşamımızda Orhan Taşanlar, Rıdvan Yenişen, Ali Fuat Güven gibi valilerin çalışmalarına tanık olduk.
Karar alacakken elbette hukuku gözetiyorlardı ama yasalardan doğan bir boşluk olup olmadığına bakarak, bunun halkın lehine işletilmesine gayret ediyorlardı!
Bunun en tipik örneği Vali Orhan Taşanlar'dı!..
Birçok iş kolunda çalışmanın koronavirüs nedeniyle yasak olduğu bir süreçte madencilere bu kadar kolaylık sağlanmasının mantıklı bir zemini veya aciliyeti olabilir mi?
Hele ki ramazan gibi kutsal bir ayda 70-80 yaşındaki o cesur kadınları yaka paça topraklarının dışına atmak, günlerdir güneşin önünde beklemelerine neden olmak!..
Vicdanları hiç mi sızlatmaz?
Bu insanların Lübnanlı maden şirketi kadar bile mi değerleri yok?
Mahkemeye yapılan itiraz beklenilmeyecek kadar neyin aciliyeti var ki yüzlerce jandarma Kirazlıyayla'ya konuşlandırılmış?
Köylüleri engellemek için Kirazlıyayla'yı abluka altında tutan kolluk kuvvetlerinin yetkilileri, "Biz, görevimizi yapıyoruz" diyorlar.
Yasaları işaret ediyorlar.
Bu noktada elbetteki yasalara göre hareket etmek gerekir.
Bu şekilde köyün giriş çıkışlarının ablukaya alınmasının nasıl bir yasal gerekçesi var, bunu ortaya koymaları gerekir ama daha önemlisi belki de kanunlardan dem vururken, daha birkaç gün önce İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeye neden uymuyorlar?
Genelgede, "Aynı araçta üç kişiden fazla kimse olunmayacak!" denilmiyor mu?
Yan yana durma mesafesi 1,5 metre olarak belirlenmedi mi?
Yüzlerce asker Kirazlıyayla'ya nasıl geldi?
Jandarma, köylünün önüne etten barikat kurarken omuz omuza değiller miydi?
Yoksa koronavirüs üniforması olanlara bulaşmıyor mu?
Kısacası...
Kirazlıyayla'da yaşananlar baştan sona trajikomik!..