Kâbus gibi aylar geçirmiyor olsaydık, şu günlerde en çok konuştuğumuz konulardan birisi yerel yönetimler olacaktı.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinin üzerinden tam bir yıl geçti.
Dün, 6 Mayıs; yerel yönetimlerde ayrı bir miladı işaret ediyordu.
15 bin oyla 31 Mart'ta seçimi kazanan, mazbatası uzun süre verilmeyen, verildikten çok kısa bir süre sonra geri alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu içinse seçim yeniden başlıyordu.
6 Mayıs'ta Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin sadece İstanbul Büyükşehir kısmını iptal etmiş, herkes ne olacağını beklerken İmamoğlu, beyaz gömleğinin kollarını kıvırarak, "Yolumuz uzun, gençliğimiz var" diyerek start vermişti.
15 bin oy, haziran seçiminde 800 bin oya çıkmış, İmamoğlu koltuğa iki ay arayla ikinci kez oturmuştu.
31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesi seçmeni etkilemek için birçok vaat verilmişti.
O vaatlerin elbette hepsinin bir çırpıda yerine getirilmesi mümkün değil.
İçlerinde uzun soluklu birçok proje de barındırıyordu o vaatler.
Bu süreçlerde hangi projelerin hayata geçtiği kadar belediye başkanlarının bir kenti yönetirken hangi dili kullandığı da çok önemli!
Kendisine oy vermeyen kesimlere nasıl davrandığı, kendi partisi dışından belediye meclislerine seçilen üyelere nasıl yaklaştığı, siyasi partilerle kurduğu ilişkiler projeler kadar önemli çünkü...
18 belediyeli Bursa'da belediye başkanlarını bu gözle değerlendirin.
Kendi notunuzu kendiniz verin.
Büyükşehir, 17 ilçeden sorumlu.
Diğer ilçe belediye başkanları ise kendi ilçelerinden mesuller.
Yaşadığınız ilçeyi, o ilçenin belediye başkanının yaptıklarıyla rahatça değerlendirebilirsiniz.
Parklar önemli...
Vizyon projeler önemli...
Ama en az bunlar kadar önemli olan, belediye başkanının yönettiği ilçe veya şehrin insanlarıyla kurduğu diyalog.
Birçok insan, belediye başkanlarına, belediye başkan yardımcılarına, belediyenin ilgili müdürlerine sorununu ilettiği zaman çözüm buluyor mu, bulamıyor mu?
Ona bakıyor.
Yoksa şehrin herhangi bir yerine yapılmış bir projeden çok, kendi mahallesine ne yapıldığına bakıyor!
Her gün geçip gittiği yerlerde bir değişiklik var mı?
Belediyeye işi düştüğünde sorununa çözüm bulabiliyor mu?
İnsanların önceliği kendi yaşadığı yerler.
Sonrasında şehrin bütününe bakabiliyorlar.
Yerel seçimlerin üzerinden bir yıl geçti.
İkinci yıldan aylar da tükenmeye başlıyor.
Koronavirüs salgını, belediyelerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Bu süreçte iyi sınav veren belediyeler oldu.
Şartlarını zorlayarak vatandaşa hizmet etmek isteyenler, seçmenlerin gönlünde elbette bir adım öne çıkmış oldular.
Partizanlık yapıp, bu kötü zamanlarda "Bunlar bize oy vermeyen kesimden, onlara yardım yapmayalım" diyen belediyeler de var elbette!
Kocaeli'nde bu açıkça ortaya çıktı mesela!..
Bursa'da da bazı ilçelerde yardım müracaatında bulunan kimi ailelere, "Seçimlerde kime oy verdiniz?" diye sorulduğu iddiaları duyuldu.
Bursa'nın uzak ilçelerinden birisinden gelmişti bu şikâyet!
Kim kime oy verdiyse verdi!..
Seçim bitti.
Mahkeme kadıya mülk mü?
Bugün A partisine veren, yarın belki de B partisine verecek!
Hizmet üreten belediye başkanları bir süre sonra herkesin belediye başkanı olmayı başarıyor.
Bu başarı da birçok yerde parti faktörünü ortadan kaldırıyor.
İnsanlar, belediye meclislerinde partilerine verirken, belediye başkanlıklarında başarılı buldukları isimlere oy verebiliyorlar.
Bunun Bursa'da da birçok örneği var.
Hak ve hakikate hizmet etmeyi önemseyen belediye başkanları, belediye meclislerinden daha fazla oy alıyorsa nedeni budur!..