Mükemmel bir bahar günü tüm şartların uygun olduğu ve yaklaşık 30 Bin taraftarın tribünleri doldurduğu Pazar akşamüstü bir gittik bir geldik.
Öyle böyle bir azap öyle böyle bir stres öyle böyle bir sıkıntı değildi bu.
Kasıklara giren ağrıdan, sıkmaktan kilitlenen çeneden, bir ısınıp bir buz kesen bedenden kurtulmak mümkün değildi 90 dakika.
Maç diyoruz bunun adına. Sevdamızın maçı. Şehrimizin en önemli markasının; olmak ya da olmamak maçı.
Hem de Süper Lig'den bu yana gördüğümüz en kalabalık tribünle birlikte.
****
Evimizde oynadığımız son haftalardaki maçların tersine, önde baskı yiyerek başladık maça.
İlk 10 dakika yarı sahayı geçemeyip, pas bağlantılarını sağlayamadık. Hiç olmazsa arkaya atılacak uzun toplarla bu baskıyı kırmayı deneyip, rakibi de geriye koşturarak yorabilmeliydik ki; amansız baskıyı sürdüremesinler.
Bu süreç içinde orta sahada bel bağladığımız;
İsmail-Burak-Bruno üçlüsü merkeze ağırlık koyup, sorumlu oldukları bölgeden rakip sahaya geçişleri maalesef sağlayamadılar. Sol dıştaki Bifuoma ilk yarının ilk çeyreğinde birkez olsun sol tarafı kullanamadığı gibi; takım savunmasına da hiç yardım etmedi. Maç boyu bir rakibin Camarra'sını bir de bizim Bifuoma'yı hayretler içerisinde izledik diyebiliriz.
On dakika süren gerginlik ve atmosfer psikolojisini hafif hafif atlatıp, Cenk Şahin kanadından yoklamalara kalkıştık. Bu çocuk ilginç bir oyuncu. Bitirici hareketleri sonlandırabilse tadına doyulmayacak. Ama samimi, candan, istekli oynuyor.
Ayranımızın köpüğünün kabarık kaldığı anlarda Cenk Şahin'in ceza sahası içine nefis kaldırdığı topa, Luka Capan'ın kafa, omuz karışımı bir vuruşla yere çarptırdığı topla köşeden golü bulduk.
O hızla birkaç gol denememiz daha olsa da, ayranın köpüğü indi.
Kanayan yaramız olan sol tarafımız bizleri yine şaşırtmadı. Hamle oyuncusu pozisyonunda verim aldığımız Bifuoma'nın, yardım edip, kapatmadığı sol koridordan evlere şenlik, göstere göstere gol yedik. Vrsayaviç kendi bölgesinden pasla çıkıyor, bomboş koridorda topu sürüyor, bizim Bifuoma onu seyrediyor, adam ikiye bir bile yapıp; merkeze kat eden Hasiç'e top çıkarıyor ve bu oyuncu yerden düzgün bir vuruşla köşeden ağları buluyor. Küllüm takım savunması kaynaklı yenmemesi gereken bir gol. Hasiç'i kovalamayan Burak da kabahatli. Böyle sorumsuzluk olabilir mi? 36 yaşındaki Vrsayaviç bir ara sol tarafımızı İzmir-Aydın otobanına çevirdi.
Bakıyorum Mustafa hocaya; Bifuoma'yı oyundan alsa bir türlü, almasa başka türlü. Alsa; yediği eleştirinin haddi hesabı olmaz. Ancak, gözünün önünde be hocam. Çağır yanına at fırçayı. Adam umursamıyor baksana !.. Çeşit midir, nedir?!.
Eveettt. İlk yarı itibarıyla sahadaki genel görüntü; sanki, puanlara gereksinimi olan takım Bursaspor değil; Süper Ligi garantilemiş Ümraniyespor'du. On dakika köpürdük sonra söndük. O kadar!. Orta sahada etkin olamadın mı, bu iş olmuyor.
***
Olmayan orta sahayı iyi gören Mustafa hoca, bu defa, geçen haftaki maçın aksine İsmail'i oyundan alıp; merkeze Hasan Ayaroğlu'nu koyarak oyunun ahengini tutturdu. Özellikle sağ iç pozisyonunda oynayan Hasiç'i de etkisiz konuma getirdik. Pedro'da oyunun içine girerek ikinci bölgede faydalı oynamaya başladı. İlk yarıda bir yanıp bir sönen Bruno, sol dış ve hücum arkasını Bifuoma ile dönerek kullanmaya başladılar. Nihayetinde son haftalarda alışık olduğumuz savunma göbeği de kendilerini öne çıkarmaya başlarken; sağ dıştan içeriye kateden Cenk Şahin'in bıraktığı koridoru, günün kahramanı Uğur Kaan mükemmel bindirme ve sıfıra yaptığı koşularla süper kullandı.
Derkeenn ; yine bir köşe atışı, yine abidik-gubidik bir kafa, yine goll.
İki savunmacı arasına düşen topa nasıl kafa vurdurursunuz ya?!.
İkiyi yapmayı beklerken, ikiyi yedik Allahım!
Kocaaa stad çöktü. Ölüm sessizliği.
Bereket, bu yediğimiz saçma gole çabuk cevap geldi. Sol tarafımızdan Cenk Şahin ile buluşturulan bir topa, bu oyuncunun kibar bir kontrol sonrası tekte vuruşu uzak köşeye gol oldu.
Ohh. Çok şükür.
Buna şiddetle ihtiyacımızın olduğu bir zamandı. Daha üçüncü çeyreğe giriyoruz. Zamanımız var.
Ama, Ümraniyespor'da da ben artık gol yemeyeceğim diyen bir kaleci var. Üstelik ikinci kalecileri.
En çok korkulması gereken, fırsat kollayan oyuncu tipidir. Neden oynayamadığının acısını çıkarırcasına oynar. Napoleoni de öyle oynadı.
Oyuna girmeleri geç kalan Namık ve Acolatse'nin yarattıkları hareketlilik, baskıyı iyiden iyiye hisseden Ümraniyespor'u sahasına hapsetti.
Ancak, gelmesini delicesine isteyip, arzu ettiğimiz gol bir türlü olmuyordu. Sağdan, soldan, merkezden abluka altına giren Ümraniyespor'un kalesine top girmek bilmiyordu.
Yazıyı kaleme aldığım dakikalara kadar duymadım, inşallah olmamıştır; inşallah bir Bursaspor sevdalısı kalbine, beynine yenik düşmemiştir.
Her şeyin bittiği, buraya kadarmış dendiği uzatma dakikalarının da son dakikasında; ağlara gitmemeye yeminli bir topu, üst üste vuruşlar sonrası kale sahası içinden ağlarla öpüştüren 19’luk delikanlı, maçın joker oyuncusu Uğur Kaan kaderimizi belirledi sanki. Ayağına sağlık koçum.
***
Şimdi ne mi olacak?!
Bandırmaspor ile Bandırma'da;
Menemenspor ile de Bursa'da oynayacağımız son iki hafta maçını alınca; kimselere bakmadan TFF 1. Ligine devam ederiz. Artık, kendi kaderimiz kendi elimizde. Tayin edecek Bursaspor takımıdır. Hiçbir takımın yendiğine ya da yenildiğine bakmaksızın, alın top sizde, saha ortadadır.
Sadece sevdalısı takımın değil, şehrinin de, aklına gelebilecek her şeyinin de düşeceğinin farkında olan bu cefakâr insanların siz de farkında olun çocuklar.
Asınızla yedeğinizle, hocanızla teknik ekibinizle, her şey ama her şeyinizle.
Kaldı 180 dakika.
Ha gayret ha gayret.
Sayın Mete, hislerimize tercüman olmuşsunuz. Teşekkürler.