Selçuk Karavel'le Erşad Türk Çağı: 'Benliğimizi kaybetmeyelim'

Çocukluğunda başlayan Türk sevdası ateşini yüreğinde hiç söndürmeyen Selçuk Karavel, bu yüce milletin değerlerini geleceğe taşımak için 'Erşad Türk Çağı'nı kaleme aldı. Biz de YeniDönem olarak, yazarımızı bu heyecanlı yolculuğunda yalnız bırakmayıp, şu an satışta olan eseri üzerine söyleştik.

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.yenidonem.com.tr/

Röportaj: Zeynep Eyüpoğlu

'Sen Türk'ü, Türk yurtlarını koru! Düşman şerrinden sakla! Türk'ü yiğitlikte daim et! Türk'ü erlik davasıyla yaşat! Türk'ü gerçekçi yap! Türk'ün gönlüne her şeyden önce, hatta kursağına ekmek koymadan evvel senin sevgini koy! Türk'ü ülkü ile yaşat ve hakikati ülkü edinmeye çalışsınlar! Törelerini canları gibi saklat! Türk'e zevk ve rahat verme! Bilakis onları zahmete alıştır! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun! Hilal için kılıç sallayanların hikâyesi...'

-Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Hollanda doğumluyum. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra çok şükür toprağımıza döndük. Erzincan Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nde okudum. Hayatımın en verimli dönemlerini üniversitede geçirdim diyebilirim. Lise döneminde insan genelde kimlik arayışında olur ama ben hiçbir dönemimde kimlik karmaşası yaşamadım; çok şükür bir Türk sevdalısı olarak aynı istikamette gidiyordum.  Gençlik dönemimde de  aynı davanın peşindeydim yani.  'Türk gençleri yanlış yöne sapmasın, kültürlerinden kopmasınlar,  Batı'ya özenmesinler, kendi özümüze özenelim, benliğimizi kaybetmeyelim' diyerek üniversitede Kültür ve Sanat Kulübü'nü kurduk. 2 sene kulübün başkanlığını yaptım. Özellikle Batı'dan gelen akımlara karşı Türk kültürünün üzerinde durduk.

-Yazarlığa nasıl adım attınız? İlk yazınız nerede yayınlandı? 

Elbette... O zamanlar da köşe yazarlığı yapıyor, şiirle, müzikle yakından ilgileniyordum. Yine üniversite eğitimim esnasında İzah dergisinde yazılarımı yayınlama fırsatı buldum. Başlarda yazılarımı, bilgilerimi kitap haline getirmeyi düşünmemiştim. Önce Türk kültürü üzerine klip çekmeyi düşündüm fakat sonra yazmaya olan ilgimin daha ağır basmasından dolayı romana yöneldim. Ama böyle bir projeyi hayata geçirmeyi hâlâ çok istiyorum. Nasip olur olmaz bilmiyorum! Gayret bizden, tevfik Allah'tan...

-Sizi yazmaya iten şey nedir?

Bazen insanlara istediklerinizi anlatamazsınız, karşınızda sizi dinleyecek bir kimse bulunmaz. Gönlünüzden geçenleri... Biz buna şöyle diyoruz, 'Sadırdan satıra dökmek...' Ben de sadrımdan geçenleri satıra dökmeyi tercih ediyorum. Kimse dinlemeseydi, okumasaydı dahi ben inandıklarımı yine yazardım. Çünkü ben orada kendimle konuşmuş oluyorum. İnandıklarımı yazıyorum.

-Tema olarak Türk tarihini seçmenizin sebebi nedir?

Türk olmam ve tarihimi bilmem. Yeni nesil neden Batı'daki karakterlere özenir? Hâlbuki kendi tarihimizde o kadar kahraman var ki!.. Ama bilmiyoruz. Özellikle Selçuklu, Osmanlı, Oğuz Kağan dönemi beni çok etkilemiştir. Daha çok okudukça ve kahramanlarımızı daha çok tanıdıkça kendi tarihimi, Türkleri daha çok sevmeye başladım.

-İlk kitap deneyiminiz  'Erşad Türk Çağı' oldu... Eserin içeriğinden bahsedebilir misiniz?  'Erşad' karakteri nasıl doğdu?

'Türk kültürünü gençlere nasıl daha iyi anlatabiliriz?' yönünde bir derdim oldu her zaman. 'Erşad' karakteri de bu minvalde zihnimde canlandı birden. Bu karakter üzerinden Türk Milleti'ni, Türk kültürünü ve Türk dilinin önemini gençlerimize, yeni nesillere benimsetmeliydim. Medyaya dikkat ettiniz mi? Diziler de böyle yapıyor. İzleyicinin seveceği bir ana karakter oluşturur ve mesajını bunun üzerinden verir. Benim de prensibim bu oldu. Aslında ilk olarak çocuk masalı olarak mı başlasam diye düşündüm. Sonrasında daha ağır bir çizgide yürümeye ve yayını roman olarak çıkarmaya karar verdim. Çünkü amacım daha geniş kitlelere ulaşmaktı. Allah izin verdi ve 'Erşad Türk Çağı' adlı romanımı kaleme almış oldum.

TÜRKİYE'DE İLK

Aslında kitabım, Türk dünyasında isim yapmış ve önemli hizmetlerde bulunmuş kişilerin romanlaşmış hali... Oba hayatında bey olarak karşınıza çıkacağını göreceksiniz ki bu aslında Türkiye'de bir ilk olacak.  Tarihten bu yana dil, din, kültür üzerinden bize çok ciddi savaşlar açıldı, tahrip edildik. Türkler için bu denli önemli isimleri roman karakteri olarak, bir oba hayatıyla ilişkilendirip bu eseri ortaya çıkardım.

Bu karakterle Türklerin üzerine yapılan oyunlardan, dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, korumak için nasıl mücadele etmemiz gerektiğinden ve son olarak da şu an dünyanın sessiz kaldığı bir mesele olan 'Doğu Türkistan' konusundan bahsettim.

-Kitabınızda aşk teması da yer alıyor mu?

Evet... Özellikle aşk günümüzde iki beden arasına indirgenmişken, aşkın iki gönül arasında yaşanması gerektiğini eserimde vurgulamaya çalıştım. Günümüzde aşk denilince insanlar ahlâki boyutu bir kenara bırakarak bedensel teması göz önünde bulunduruyor. Aşkın bu olduğunu zannediyorlar ama aşk aslında ahlâki ve edebi yönden iki gönül arasında zirvede yaşanan bir muhabbettir. Bir Türk nasıl sever, nasıl âşık olur? Eserimde bunu da anlatmak istedim.

-Özellikle son dönemlerde Türk tarihi temalı dizi ve filmler artış gösterdi. Muhteşem Yüzyıl oldukça tartışma yaratmıştı. Şu sıralarda da Ertuğrul var. Sizin bu yayınlar hakkındaki düşünceleriniz ne yönde?

Öncelikle Türk tarihini anlatan dizilerin artırılmasından yanayım çünkü günümüzde medya kitleler üzerinde çok etkili. Görüyorsunuz medya insanların hayatlarını yönlendiriyor adeta... Ertuğrul dizisi çıktı, insanlar 'Börk'ün, 'Otağı'nın ne olduğunu öğrenmeye başladı. Fakat şu gerçek de var; bazı diziler senaryo olarak tarihten kopuk işleniyor. Bu yapımların  iyileştirilmesi gerektiğine inanıyorum.

-Yazılarınız hakkında daha çok hangi yönde eleştiri alıyorsunuz?

Şiirlerimde teknik olarak olumsuz eleştiri aldığım oldu ama düzyazılarımda veya romanımda hep iyi dönüşler aldım. Roman tarzında dilimin çok akıcı olduğunu söylüyorlar. Çok şükür kötü bir eleştiri yok, alırsam da beni geliştireceğini düşündüğüm için herkesin görüşlerine açığım.

-Hangi yazarları takip ediyor, hangilerini daha çok beğenerek okuyorsunuz?

Beğendiğim ve okuduğum birçok Türk yazar var ama içlerinden beni en çok etkileyen Ahmet Arvasi, Erol Güngör, Galip Erdem, Osman Yüksel Serdengeçti. Bu isimlerin eserlerini okuyanların Türklük'ten başka bir şeye sevdalanmasının mümkün olmadığına inanıyorum.

-Yazarken sizi motive eden faktörler nelerdir? Nasıl bir ortamda daha rahat çalışıyorsunuz?

Müzik dinliyorum. Özellikle Orta Asya Türk müzikleri... Yazdığım konuyla ilgili müzikler seçiyorum. Örneğin eserimde Doğu Türkistan kısmını yazarken, Doğu Türkistan'dan müzikler dinledim. Bu, konuya daha çok odaklanmamı sağladı.

-Yazar olmasaydınız hangi işle meşgul olurdunuz?

Müzik ile ilgilenirdim. Tük kültürünü müzik ile tanıtmaya çalışırdım.

-Bundan sonraki projeleriniz ne yönde olacak peki?

Roman olarak devam etmek istiyorum ama aslında benim alanım daha çok teorik yazılar... Aynı zamanda gençlere sürekli seminer veriyorum. Seminerlerimi düzyazıya aktarıp daha fazla kitleye ulaşmasını sağlayacak eserler üzerinde çalışıyorum. Gençlere daha kolay ulaşmak ve daha faydalı olmak adına roman iyi bir iletişim aracı. Türk Milleti'ni ilgilendiren sosyolojik ve psikolojik sorunları kaleme alıyorum. Romanımda 'Doğu Türkistan' meselesine de değindim.

 -Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazar olmayı hedefleyen yeni nesle ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Yazmanın biraz yetenek işi olduğunu düşünüyorum. Şöyle diyelim; türüne bağlı. Mesela bir insan roman yazmakta iyi olurken bir diğeri makalede iyi olabilir ama alanında kendini geliştirmiş her insan bir şeyler yapabilir. İlk etapta şiir yazabilir. Yazmaya hevesli gençlerimize tavsiyem; ne olursa olsun yazmaya devam etsinler. Yetenekli olduğu türü seçerek devam ederlerse başarılı olacaklarına inanıyorum. Doğru işi yaptıklarını anladıkları an, o işin peşinden gitsinler, araştırsınlar mutlaka ortaya güzel bir şeyler çıkacaktır. Her gencin yazması taraftarıyım...