Bursa kendini uzun yıllar “su zengini” bir kent olarak gördü. Uludağ’dan akan dereler, ovayı besleyen yeraltı suları, barajlar… Bu bolluk hissi, ne yazık ki bizi rehavete sürükledi.
Ve bugün geldiğimiz noktada acı gerçek yüzümüze çarpıyor: Bursa artık su şehri değil.
Bursa Kent Konseyi’nin “Bursa Suyunu Konuşuyor” temasıyla gerçekleştirdiği 92. Olağan Genel Kurulu’nda dile getirilen veriler, sadece bir çevre toplantısının notları değil; kentin geleceğine dair ciddi bir uyarı metnidir. Bursa Ovası’nda yeraltı su seviyesinin 250 metrenin altına inmiş olması… Bilim insanlarının ovada her yıl 6 santimetrelik çökme tespit etmesi…
Aralık ayının sonuna gelinmesine rağmen Uludağ’da kar örtüsünün yok denecek kadar az olması… Bunlar doğanın “artık yeter” dediği noktalardır.
***
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in “Bu, geleceği iyi okuyamamanın sonucudur” sözü, meselenin özeti niteliğinde olsa da yarının Bursa’sı için acil önlemin de şart olduğu elzemdir. Çünkü su krizi ani bir felaket değil; yanlış izinlerin, plansız sanayileşmenin, hoyrat tarım politikalarının ve görmezden gelinen iklim gerçeklerinin birikimi olduğunu çok net söyleyebiliriz.
Bu bağlamda…
Bursa Ovası’nda suyu en çok tüketen işletmelere yıllarca izin verilmiş olması, yeraltı suları sınırsız bir kaynakmış gibi kullanıldığı bilinen bir gerçek. Tarımda hâlâ vahşi sulama yöntemleriyle ısrar ediliyor. Bahçeler içme suyuyla sulanıyor.
Ve acı bir gerçek yüzümüze çarpıyor, kimse “Yarın ne olacak?” sorusunu sormuyor ya da sormaktan geri kalıyor.
Bugün sorulması gereken soru şudur:
Bu kente gerçekten suyun değil, suyu tüketmenin mi kıymeti verildi?
Geçtiğimiz aylarda… Su kesintileri elbette toplumun bir kesiminden tepki çekti. Ama rakamlar çok şey anlatıyor. Günlük 510 bin metreküp olan su tüketimi, kesintilerle birlikte 430 bin metreküp seviyelerine geriledi ve hâlâ orada duruyor.
Bu ne demek biliyor musunuz? Sorun susuzluk değil, savurganlık.
Doğru bilgilendirildiğinde, gerçeklerle yüzleştirildiğinde Bursa halkı suyu tasarruflu kullanabiliyor. Demek ki mesele vatandaşı suçlamak değil; doğruyu zamanında söylemek.
***
BUSK’nin kaynaklarına göre;
Bursa’nın bugün günlük su ihtiyacı 500 bin metreküp. Yaz aylarında bu rakam daha da artacak. Çınarcık Barajı’ndaki arıtma tesisinin tamamlanması hayati önemde. Baypas hattıyla sağlanan 100 bin metreküplük destek, geçici bir nefes.
Peki ne yapmak lazım?
Birincisi ve en önemlisi tarım deseninin değişmesi gerekiyor. Sonrasında… Daha az su isteyen ürünlere geçilmesi lazım. İşlenmiş su kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Sanayi ve tarım birlikte yeniden planlanmalı… Bunlar yapılmazsa maalesef bu kent daha ağır su krizleriyle karşılaşacaktır.
***
“Bursa Suyunu Konuşuyor” programında konuşan Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy’un altını çizdiği gibi su meselesi sadece çevresel değil; sosyal, ekonomik ve yaşamsal bir meseledir. Ve bu mesele partiler üstüdür. Bunu bu şekilde kabul edip herkesimin bu meseleye gereken hassasiyeti göstermesi önem arz etmektedir.
Bugün Bursa için konuşulan su krizi, yarın göçü, üretim kaybını, sosyal sorunları ve ekonomik daralmayı beraberinde getirecektir. Bu yüzden bilim insanlarının, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve vatandaşın aynı masada olması bir tercih değil, zorunluluktur.
Son birkaç yıldır Bursa’da artık gündemin ana konularından biri haline gelen su meselesi için, biz de bu sütunlarda bu şehrin bir sakini olarak diyoruz ki… BUGÜNÜN RAHATLIĞI, YARININ SUSUZLUĞU olmasın!
Bursa hâlâ zaman kaybediyor. Ama hâlâ geç kalınmış sayılmaz. Ancak şunu artık kabul etmek zorundayız! Su kendini yenileyen değil, doğru yönetilmezse yok olan bir kaynaktır.
Ve Bursa, yaşam kaynağımız için önlem almazsa, gereğini yapmazsa…
Yakın gelecekte susuzluğu konuşmak zorunda kalacağız.
SAĞLIKLA KALIN!