Önceki gün gündemi araştırırken İnegöl Belediyesi’nin bir basın bülteni ile karşılaştım. Arkadaşlarım bu haberi hem web sitemizde hem de gazetemizde kullandı. Fakat günümüzde doğanın çok talan edildiğini düşündüğümüzde bu çağrının çok önemli olduğunu düşünerek bir kez de bu köşede siz değerli okuyucularıma ulaştırmak istedim.
Bilindiği üzere…
İnegöl sadece mobilyanın değil, artık çevre bilincinin de başkenti olma yolunda ilerliyor. Belediyenin son yıllarda çevre konusunda attığı adımlar, laf değil icraat odaklı bir anlayışı yansıtıyor. Ahmet Türkel Çevre Yolu üzerinde kurulan Tehlikesiz Endüstriyel Atık Toplama Merkezi bunun en somut örneklerinden biri.
Sanayileşme, kalkınmanın omurgasıdır, doğru. Ama bu kalkınmanın bedeli doğaya ödetiliyorsa, sonunda ödeyen yine biz insanlar oluyoruz. Havası kirlenmiş, toprağı zehirlenmiş, suyu bulanmış bir şehirde ne üretim kalır, ne yaşam.
İşte tam bu noktada İnegöl Belediyesi’nin yaklaşımı bir ‘vicdan çağrısı’ niteliğinde: Üret ama doğaya zarar verme. Kazan ama çevreyi kaybetme.
Belediyenin haftanın altı günü hizmet veren bu merkezi, sadece bir atık toplama yeri değil. Aynı zamanda bir sorumluluk merkezi.
Sanayiciye diyor ki: “Atığını gelişi güzel bırakma, getir burada bertaraf edelim. Hem doğayı koruyalım hem seni yükten kurtaralım.” Bu çağrı sadece kulağa değil, vicdana da hitap ediyor ve çağrıya da hassasiyet bekleniyor.
Bilgileri incelediğimizde…
İnegöl’de geçtiğimiz yıl 3.844 ton atık bu merkezde bertaraf edilmiş. Bu rakamın ne anlama geldiğini düşünelim. Belki tonlarca sünger ve kumaş parçası doğada çürüyerek çevreye zarar verecekti. Belki yer altı sularına karışarak binlerce insanın sağlığını tehdit edecekti. Ama olmadı. Çünkü birileri sorumluluk aldı ve sorumluluğunu yerine getirmek için çalıştı ve bizlere nefes olan doğayı korudu.
Belediyenin Çevre Timi de bu farkındalığın sokaktaki sesi olmuş.
Uyarıyor, bilgilendiriyor, gerektiğinde cezai işlem yapıyor. Kimileri için belki bu “sert” bir yöntem gibi gelebilir. Ama unutmayalım: Denetimsiz bir özgürlük, başkalarının yaşam hakkını çiğnemek olur. Cezaların amacı, cezalandırmak değil, hatırlatmak. Hatırlatmak ki, doğa sessiz kalır ama unutmaz.
Şimdi sıra sanayicide…
Belediyenin kurduğu bu sistemden yararlanmamak, artık bir ihmal değil, bilinçli bir tercihtir. Üstelik ALO 153 hattıyla kapıya kadar gelen bir hizmetten bahsediyoruz. Buna rağmen hâlâ atığını doğaya bırakan bir sanayici varsa, o zaman cezai işlem de hak olur, hatta geç kalınmış olur.
Bu şehir hepimizin. Kazandığımız paranın, kurduğumuz fabrikanın, istihdam ettiğimiz işçilerin bir anlamı olması için yaşanabilir bir çevreye ihtiyacımız var. Temiz hava soluyamadıktan, su içemedikten sonra üretimin ne faydası var?
Ve diyoruz ki…
İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban ve ekibi üzerine düşeni yapıyor. Şimdi sıra sanayicilerde, üreticilerde…
Doğaya karşı borcumuzu ödeme vakti geldi. Bu borç, sadece vicdani değil, aynı zamanda ahlaki ve insani bir borçtur.
Biz de burada ‘İnegöl’de sanayi kadar çevreyi de büyütelim’ çağrısını yineleyelim…
Bugün 1 Mayıs…
Tüm emekçiler için adaletli, özgür ve eşit bir dünya dileğiyle. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun
SAĞLIKLA KALIN!