Hava Durumu

Önceliğimiz can güvenliği olmalı…

Yazının Giriş Tarihi: 13.06.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2025 00:05

Bursa’nın geleceğine dair fikir üreten, çözüm arayan ve katkı sunmak için çabalayan insanlara kulak vermek hepimizin sorumluluğu. Geçtiğimiz gün, bu sorumluluğu yıllardır büyük bir özveriyle taşıyan Nevzat Önder ile bir araya geldik. Kendisi yalnızca bir emekli emniyet müdürü değil; aynı zamanda bir trafik uzmanı, bir kent gönüllüsü ve bir Bursa aşığı.

Nevzat Önder, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yıllarca trafik ve ulaşım hizmetlerinde çalışmış, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler düzeyinde projelerde yer almış, ülkemizin trafik ve taşıma mevzuatının şekillenmesinde aktif görev almış bir isim.

Bunların dışında…

Önder, E-Devlet Yürütme Kurulunda görev almış ve ilk E-Devlet ödülüne layık görülen Araç Tescil ve Sürücü Belgesi İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Projesinin Genel Koordinatörlüğünü yürütmüş. Ayrıca Trafik Kanunu ve Taşıma Kanunu, BM Viyana Trafik Sözleşmesi ve Tehlikeli Maddelerin Taşınması Sözleşmelerinin Kanunlaşmasında görev alarak önemli işlere imza atmış Nevzat Önder.

Dahası…

Şevket Orhan’ın, Bursa Kent Konseyi başkanlığı döneminde özellikle ulaşım alanında önemli katkılar sunan Nevzat Önder’in çalışmaları anlatmakla bitmeyecek bir birikime sahip desek abartmış olmayız.

Ama asıl önemli olan; Nevzat Önder’in hâlâ bu şehir için düşünmesi, hâlâ çözüm araması, hâlâ insan hayatına dair bir sorumluluk hissetmesi.

Biz gazetecilere de düşen, kentimiz için böylesine güzel fikirleri ve çözüm önerileri olan insanların görüşünü kamuoyuyla paylaşmak…

Nevzat Önder’le ilk olarak bu toprakların tek gerçeği olan depremi konuştuk.

Önder, ‘deprem unutmaz, biz de unutmamalıyız’ diyerek başladı sözlerine.

Çünkü bizim artık unutmaya tahammülümüz yok.

Öyle ya…

Her büyük depremin ardından toplum olarak benzer sahneleri yaşıyoruz. Yıkıntılar altında kaybettiklerimize ağlıyor, bir süre konuşuyor ve sonra unutuyoruz. Ama deprem unutmaz. Deprem, kapımızda bekliyor ve biz hâlâ o kapıyı nasıl güçlendireceğimizi tartışıyoruz.

Nevzat Hocam da bu konu için, “Kentsel dönüşümü artık yalnızca konuşmak değil, yaşama geçirmek zorundayız. Ama bu dönüşüm, binaları yıkıp yerine yenisini yapmakla sınırlı kalırsa, yalnızca ‘makyaj’ yapmış oluruz. Gerçek dönüşüm; ulaşım, altyapı, sosyal yaşam ve çevresel faktörlerle birlikte ele alındığında anlam kazanır.” Dedi ve ekledi…

Ülkemizde milyonlarca insan geçim derdinde. Bugün asgari ücretle yaşamaya çalışan, emekli maaşıyla hayatta kalmaya çabalayan insanlarımıza Evini yık, borçlan, yeniden yap demek büyük bir haksızlık olur. Hele de yaşı ilerlemiş vatandaşlarımıza borç yüklemek, onlara yeni bir hayat sunmak değil, yük taşımalarını istemektir.” sözleri şuan yaşadığımız durumu özetler nitelikte.

Bu yüzden kentsel dönüşüm; kamu destekleri, düşük faizli krediler ve fedakârlık dengeleri ile sosyal adaleti gözeterek planlanmalıdır. Yoksa güvenli şehirler sadece parası olanların hakkı olur, bu da derin bir sosyal yara açar.

Nevzat Önder’in bir diğer önerisi de mahalle kültürünü koruyarak dönüşmek…

Burada, Önder’in de altını çizdiği gibi, mahalle ve ada bazlı dönüşüm modeline ağırlık verilmeli. Yüzde 30 emsal artışları ve yüzde 20’lik fedakârlık oranları ile hem şehir yoğunluğu kontrol edilebilir, hem de insanlar doğup büyüdükleri yerlerden kopmadan güvenli yapılara kavuşabilir. Bu model, hem ekonomik açıdan daha gerçekçi olur hem de mahalle kültürünü, insan ilişkilerini ve aidiyet duygusunu yaşatır.

Üstelik bu model, yolların genişlemesini, otopark ve trafik sorunlarının çözülmesini, altyapının yenilenmesini de beraberinde getirir. Yağmur suyu toplama sistemleri, güneş enerjisi gibi çevreci çözümler de yeni yapılaşmalara entegre edilebilir. Böylece yalnızca depreme değil, geleceğe de dayanıklı şehirler kurmuş olabileceğiz.

Bir başka önemli konu ise yeni imar alanları. Mevcut şehir içindeki riskli yapılar yenilenmeden yeni imar alanları açmak; şehir merkezini çökertmek ve kontrolsüz büyüme yaratmaktan başka bir işe yaramaz diyor Nevzat Önder. Şehirlerimiz çevresine değil, içine doğru büyümeli. Yeni ruhsatlar, dönüşümle eşleştirilerek verilmeli. Ancak bu şekilde sağlıklı bir kentsel denge kurulabilir.

Tüm bunları konuşurken bu ağır yükün bir de finansmanı var. Bence en önemlisi de budur.

Nevzat Önder de ‘finansman olmadan bu yol yürünmez’ dedi ve çözüm önerisini ise şu sözlerle dile getirdi:

“Bütün bu dönüşüm ancak güçlü bir finansman desteği ile mümkün olur. BURKENT gibi yerel yapılar ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı üzerinden sağlanacak ucuz kredi ve teşvikler olmadan düşük gelirli vatandaşlarımız bu sürecin dışında kalır. Dönüşüm, vatandaşa yük değil; umut ve güvenlik sunmalıdır.”

Uzun lafın kısası…

Deprem kanayan yaramız!

Adından bile irkildiğimiz deprem, gelecekte olacak bir olay değil; bizimle birlikte nefes alan, kapımızda bekleyen bir gerçek. Bugün alacağımız kararlar, yarın binlerce canı kurtarabilir. Kentsel dönüşüm artık bir seçenek değil; bir zorunluluk. Ama bu zorunluluğu hayata geçirirken vicdanlı, adil ve kapsayıcı olmak hepimizin sınavı olacak.

Çünkü mesele sadece binalar değil, mesele hayat.

SAĞLIKLA KALIN!

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.