Türkiye’de yeni anayasa tartışmaları uzun süredir gündemi meşgul eden ve her seferinde toplumsal beklentileri yeniden şekillendiren bir konu. Ülkemizin gelişimi, demokrasinin daha sağlıklı işlemesi ve toplumsal barışın sağlanması için yeni bir anayasanın gerekliliği üzerine çeşitli görüşler ortaya atılıyor. Ancak bu tartışmalar, beraberinde pek çok sorunu ve endişeyi de beraberinde getirmekte…
Son günlerde özellikle HÜDA-PAR’ın ortaya attığı ilk dört madde çıkışı çoğu çevreler tarafından kabul görmedi. Aksine sert tepkilere neden oldu. Türkiye’nin temel direği olan ilk dört madde tartışmaya kapalı şuan.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, neredeyse her demeç verdiğinde yeni anayasanın artık ülkemiz için kaçınılmaz bir gerçek olduğunu vurguluyor.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Partimizin bu konudaki yaklaşımı açıktır. Biz yeni anayasa sürecini yönetmek arzusundayız. Biz milletimizi darbe anayasasından kurtarmak ve milletimizin önünü açmak istiyoruz" demişti.
Bir başka açıklama da TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan geldi.
Kurtulmuş, 12 Eylül Anayasası'ndan kurtulma vaktinin geldiğini, bu çerçevede toplumun bütün kesimlerinin görüşlerinin dile getirildiği süreçlerin sonunda hem yöntem hem de içerik itibarıyla tartışmaların olgunlaşmasıyla birlikte anayasanın Meclis çatısı altında da yasal zeminler çerçevesinde tartışılmasının mümkün olduğunu dile getirdi.
Devamında; "Sivil, demokrat, katılımcı, güçler ayrımı prensibini bütünüyle benimsemiş, Türkiye'nin gerçeklerine uygun ve milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak bir anayasa çalışmasının yapılması zorunludur" dedi.
Devletin en tepesindeki açıklamalar böyle iken, ben de Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olarak, bu sütunlarda yeni anayasa ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum
Anayasa neden yenilenmeli?
Mevcut anayasa, 1982 darbesinin ardından hazırlanmış olup, topluma yukarıdan bir dayatmanın izlerini taşımaktadır. Demokrasiyi koruma iddiasında olsa da, otoriter bir zihniyetin yansıması olarak pek çok alanda halkın iradesini kısıtlamaktadır. Özellikle ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve bireysel haklar gibi konularda anayasal düzenlemelerin yetersiz kaldığı sıkça gündeme getiriliyor.
Yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmasının başlıca nedenleri arasında, sivil toplumun ve halkın taleplerine uygun bir yönetim sistemine geçiş arzusu yer alıyor. Türkiye’de uzun yıllardır tartışılan “yeni anayasa” ihtiyacı, mevcut anayasanın toplumun dinamiklerine cevap veremediği ve bireysel özgürlükleri tam olarak güvence altına alamadığına yönelik eleştirilerle desteklenmektedir.
Tartışmaların merkezinde ne var?
Yeni anayasa tartışmalarında en çok öne çıkan konuların başında kuvvetler ayrılığı ilkesi gelmektedir. Güçlü bir denetim mekanizması ve bağımsız yargı, yeni anayasanın olmazsa olmazıdır. Bu noktada mevcut anayasanın, yürütme erkine verdiği geniş yetkiler ve yasama ile yargının işlevselliğini zayıflatan hükümler ciddi şekilde eleştirilmektedir.
Yeni anayasanın hazırlanmasında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise kapsayıcı bir anlayışa sahip olmasıdır. Türkiye gibi kültürel ve etnik çeşitliliğe sahip bir ülkede, yeni anayasanın her kesimin haklarını eşit biçimde koruması büyük önem taşımaktadır. Kürt sorunundan kadın haklarına, çocukların korunmasından çevreye kadar pek çok farklı alanın göz önünde bulundurulması, toplumun geniş bir kesimi tarafından kabul gören bir anayasa yapılmasını sağlayabilir.
Sürecin Zorlukları ve İhtiyaçlar
Yeni anayasa yapım süreci, ancak geniş bir toplumsal katılım ve siyasal uzlaşı ile mümkün olabilir. Ancak günümüz siyasi atmosferinde bu uzlaşının sağlanmasının ne kadar zor olduğu da bir gerçektir. Siyasi partiler arasındaki kutuplaşma, diyalog kanallarının tıkalı olması ve güvensizlik ortamı, yeni anayasa yapımını zorlaştıran en önemli engellerdir.
Toplumun bu sürece dahil edilmesi ve fikirlerinin alınması da sürecin meşruiyeti açısından kritik bir önem taşır. Anayasa, tüm vatandaşları ilgilendiren temel bir toplumsal sözleşme olduğundan, bu sözleşmenin toplumun her kesiminin görüş ve taleplerine yanıt verecek bir biçimde hazırlanması gerekmektedir. Katılımcı bir anayasa yapım süreci, toplumsal barışa ve demokrasinin kökleşmesine de katkı sağlayacaktır.
Yeni bir anayasa mümkün mü?
Peki, yeni bir anayasa yapmak bu kadar zor mu?
Aslında esas mesele, bu süreci sadece yasal bir değişimden ziyade toplumsal bir dönüşüm olarak ele alınmalıdır. Eğer toplumun tüm kesimleri bir araya gelebilir, farklılıkları zenginlik olarak görebilir ve birlikte yaşama iradesini ortaya koyabilirsek, yeni bir anayasa yapma süreci daha kolay ve anlamlı hale gelir.
Yeni bir anayasa, yalnızca bir metni değiştirmek değil; geleceğe dair yeni bir vizyon çizmek, demokratik değerleri pekiştirmek ve vatandaşlık bilincini güçlendirmek anlamına gelir. Türkiye, genç nüfusu, kültürel çeşitliliği ve dinamik yapısı ile böyle bir değişimi gerçekleştirecek potansiyele sahiptir. Ancak bunun için siyasal iradenin cesur adımlar atması ve toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir uzlaşma zemini oluşturması şarttır.
Özetle bir neticeye bağlarsak…
Yeni anayasa tartışmaları Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Bu süreç ancak geniş katılım, diyalog ve hoşgörü ile başarıya ulaşır. Geleceğin Türkiye’si güçlü ve kapsayıcı bir anayasa ile daha demokratik, adil ve özgür bir ülke olma yolunda ilerleyebilir.
Tüm bunlar için sağlam bir adım gerekir öncellikle…
Neden olmasın!
SAĞLIKLA KALIN!