Asrın felaketinin üzerinden 2 yıl geçti. Geçen bu zamana rağmen hepimizin yüreğindeki acı ilk günkü gibi taze. Kendi koyduğumuz kanunlara uymayışımız kural tanımazlığımız, ‘bize bir şey olmaz düşüncemiz’, ‘yapalım da nasıl olursa olsun’ tavrımız üst üste acılar, felaketler yaşamamıza sebep oluyor.
Zemini sağlam olmayan ovalara, dere kenarlarına dikilen apartmanlar, kolonları kesilen yapılar gün gelip intikamını alıyor, binlerce insana mezar oluyor. 6 Şubat 2023 deprem felaketinde de 53 binin üzerinde can kaybıyla yine ihmalkârlığımızın faturasını ödedik. Ama bu öyle bir fatura ki, giden canlar hiçbir bedelle karşılaştıramayacak kadar yüreğimizi yaktı.
Türkiye, Doğu Anadolu Fay Hattı, Batı Anadolu Fay Hattı, Kuzey Anadolu Fay Hattı başta olmak üzere üç büyük fay hattının üzerinde varlığını devam ettiren bir ülke. Bir de bunların yan kollarını hesaba katarsak adım başı fay hattı geçen topraklarda yaşıyoruz diyebiliriz. Bursa’da da bilinen yedi fay hattı var. İsimlerini tek tek saymaya gerek yok, şehrimizin her yerinden fay hattı geçiyor demek kısaca özetlemek olur.
11 ilimizde yaşanan asrın felakete sonrası, evlerini kaybeden vatandaşlarımızın yeni yuvalarına kavuşması için ilk günden bu yana yoğun bir tempo ile çalışmalar sürüyor. An itibarıyla deprem bölgesinde 180.000 işçi yeni konut yapımları için 7/24 faaliyette. Yine bu depremde yıkılan binaların yüzde 90'dan fazlasının 2000 yılı öncesinde yapılan binalar olduğunu biliyoruz.
11 ilimizde 14 milyonun üzerinde vatandaşımız bu felaketten etkilendi. Bulgaristan'ın nüfusu 6 milyon 440 bin, Yunanistan nüfusu ise 10 milyon 360 bin. Bu iki ülke nüfusunu toplarsak hemen hemen 6 Şubat 2023 depreminde evleri yıkılan ya da ağır hasar gören kişi sayısına denk geliyor. Öyle bir deprem düşünün ki bu iki ülkeyi yerle bir etmiş olsun, böylesine büyük bir felaketin sonrasında on binlerce konut hak sahiplerine teslim edildi, diğerlerinin inşası da süratle devam etmekte. Tekrar tekrar aynı acılara boğulmamak için bugüne kadar olduğundan çok daha aceleci olmamız şart.
Bursa'da bu konuda neler oluyor diye baktığımızda Yıldırım Belediyesi'nin yaptığı çalışmaları takdir etmek gerekiyor. Başkan Oktay Yılmaz, kentsel dönüşüm çerçevesinde bir taraftan yeni temeller atarken diğer yandan da biten dairelerin anahtarlarını teslim ediyor. Son olarak da Davutkadı Mahallesi'nde 238 yeni konut yapılacak olan kentsel dönüşüm projesinin temeli atıldı. Fakat meseleyi sadece belediyelere yüklemek yanlış olur. Özellikle, Marmara Bölgesi'nde yaşanacak olan bir deprem felaketi, yüzbinlerce can kaybına, telafisi mümkün olmayan maddi kayıplara sebep olacak.
Bursa'nın yapı stokuna baktığımızda 2000 yılı öncesi yapılan bina oranı yüzde 60'ın üzerinde. Ne yazık ki iç karartan bir manzara ile karşı karşıyayız. Olası bir depremde yıkılacak olan binalar, dar sokakları kapatacak, kurtarma ekiplerinin girmesi bile imkânsız hale gelecek.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun "Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2024 Sonuçları" açıklandı. Bursa’nın nüfusu da geçen seneye göre 24.047 kişi artarak 3 milyon 238.618 kişiye ulaştı. Kentimiz büyüyor, nüfus artıyor, yapılaşma çoğalıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in yerel seçimler seçim öncesi yaptığı açıklamada olduğu gibi bu büyüme plansız oluyor. Zararın neresinden dönersek kardır. Kaybedecek, bekleyecek, erteleyecek konumda değiliz. Deprem konusu, ulusal bazda çok daha fazla ciddiye alınarak ülke çapında seferberlik ilan edilmeli. Kepçeler, dozerler, kamyonlar deprem sonrası yıkılan binaların enkazını kaldırmak ve çıkan cenazelere toplu mezarlar kazmak yerine bir an önce kentsel dönüşüm için daha yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmalı.
Yetkililere çağrımdır. Deprem uzmanlarının bağıra bağıra söylediği yaklaşan deprem tehlikesini daha çok ciddiye alın.
“2-3yıl yeni havaalanı, yeni otoban yapmıyoruz. Devletin harcamalarını kısıyoruz. Bunun yerine kentsel dönüşüm seferberliği başlatıyoruz” açıklamasını yapın.
En ufak bir sarsıntı sonrası, yaşadığı çürük binada gecelerce uyuyamayan vatandaşların takdirini kazanın. Otoyollar, tüneller, havaalanları, köprüler, yeni kamu binaları elbette ki her ülke için önemlidir. Fakat Çanakkale Köprüsü'ne harcanan parayı kentsel dönüşüme harcasaydık, bu köprüden geçen sürücüler mi daha mutlu olurdu, yoksa eski binalardan kurtulup yeni binalarda, aileleriyle rahat yaşayan vatandaşlar mı?
Hükümetlerin bırakacağı eserler önemlidir, eser bırakma çabaları da takdire şayandır. Bırakılacak, hayır dua alacak, takdir edilecek en önemli eserler de "yedi şiddetinde deprem oldu, binamız yıkılmadı ölmedik yaşıyoruz" dedirtecek binaların devletin de desteği ile yapılmasıdır. Bu, "Hasta olmamak için önce kendinize dikkat edip yaşayacaksınız ki, hastanelere düşmeyin" cümlesinde olduğu gibi bir vaziyet.
TOKİ misali ucuz ve seri konut üretiminde devlet sonuna kadar gaza basmalı. Her deprem sonrasında, enkaz altından hayatını kaybetmiş bebek ve çocukların cansız bedenlerini çıkarıp gözyaşı dökerek defnetmek 21. yüzyılda bizlere yakışmıyor.
SAĞLICAKLA KALIN