Yaşadıklarımız nereden baksak elimizde kalıyor, midemizi bulandırıyor. Müslümanız ve gereğini yerine getiriyoruz, örf ve adetlerine bağlı bir toplumuz, utanılacak işlerden uzak duran, gelecek nesillere örnek olacak başıdik, alnı ak insanlarız demek isterdik ama maalesef.
Her gün yeni bir kokuşmuşluk, her gün yeni bir gırtlağa kadar pisliğin içine batmışlık örneğini yaşıyoruz. Özellikle halkın gözü önünde olan ve gençler tarafından yaptıkları meslek sebebiyle idol olarak belirlenen bazı şahısların yedikleri haltları duydukça ağzımız açık kalıyor.
Şuan Türkiye'de on binlerce aile var ki, erkek çocuklarının iyi bir futbolcu olması için can atıyor. Onları amatör kulüplerin antrenmanlarına getirip götürmek için işini gücünü bırakıyor, para ve zaman harcıyor. Bir taraftan da şu nasihatı veriyor: "Oğlum hayat zor, iyi bir futbolcu ol önce kendini kurtar sonra milli takıma girmeye çalış ülkene de hizmet et".
Düşünce güzel, tavsiye doğru. Fakat sahada yaşananlara bakınca görünen tam tersi. Elinde düdük maç boyunca sahanın dört bir yanında koşturan hakemlerin düzenbaz, bizim takıma transfer oldu diye alkış tutarak sevindiğimiz futbolcuların üç kağıtçı olduğunu öğrenince, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmekte zorlanır olduk.
27 Ekim 2025 tarihinde Türkiye Futbol Federasyonu tarafından, Türk futbol hakemliğinde büyük bir bahis skandalı olduğu ve hakemlerin sistematik olarak bahis oynadığı açıklaması üzerimizde şok etkisi yarattı. Türkiye'de maçlarda görev alan, 571 profesyonel hakemin 371'inin yani yüzde 65'inin kayıtlı bahis hesapları olduğu meydana çıktı. Hakemlerin bahis hesabı olması, FIFA ve UEFA kurallarını doğrudan ihlal anlamına geliyor ve o hakemin güvenilirliğini sıfıra indiriyor.
Mesele hakemlerle sınırlı kalmadı işin ucu 2. dalga operasyon diyeceğimiz çalışma ile çok sayıda futbolcuya ve kulüp yöneticisine de uzandı. Tüm Türkiye'nin ismini bildiği, adaletine güvendiği hakemler, büyük paralarla transfer olan sevilen sayılan futbolcular birer birer gözaltına alınmaya başlandı. İşte Türk futbolunun hali, işte futbolcularımız, işte hakemlerimiz. Çocuklarımıza örnek olarak gösterdiğimiz insanlar.
xxxxxxxxxxxx
KRAVAT TAKIP MEMLEKET
MESELELERİNİ KONUŞUYORLARDI
Benim gibi evinde dizi izlemeyen çoluğuna çocuğuna da ‘hepsinin senaryosu birbirine benziyor, izleyip de örnek almayın, ahlakınız bozulur’ diyen çok sayıda babanın olduğunu biliyorum. Hele ki gündüz kuşağı kadın programları. Ne kadar dengesiz, ahlaksız, namus kavramından haberi olmayan kısacası karakteri bozuk tip varsa hepsi orada. Ne kaldı geriye? Haber kanalları ve onların sunduğu programlar. Sığınacak liman olarak onları belirlemiştik. Güzel cümleler kuran şık giyinen bayan sunucular, kravat takıp açık oturumlar yapan erkek programcılar. Maalesef bu da elimizde patladı.
Yine başlatılan bir operasyon ile önce bazı kadın haber kanalı spikerleri, ardından da bir kanalın genel yayın yönetmeni uyuşturucu iddialarıyla gözaltına alındı. İsimleri zikretmeye gerek yok, onlar kendilerini biz onları biliyoruz. Elbette ki kendilerinin konuyla alakası olmadığını böyle şeyler yapmadıklarını söylüyorlar, söyleyeceklerdir de.
Bunlar sokakta çöpten karton toplayan, duygu sömürüsü ile dilencilik yaparak geçimini sağlayan insanlar değil. Her gün yaptıkları programlarla, etraflarına topladıkları emekli generaller, emekli büyükelçiler ve akademisyenlerle toplumu yönlendiren kişiler.
Adlarının uyuşturucu kelimesi ile yan yana gelmesi ki sadece bununla sınırlı kalmıyor sadece onlar için değil tüm Türkiye için utanç duyulacak bir durum. Gördük ki, çocuklarımıza büyüyünce siz de böyle olun diye örnek göstereceğimiz bir tabloyu da kaybettik.
Bütün hakemlerimizi, futbolcularımızı, medya mensuplarını zan altında bırakmak yanlış olur. İçlerinde, elbette ki büyük çoğunluğu oluşturan pırıl pırıl tertemiz insanlar var. Diğer bir yandan da sinek küçük ama mide bulandırıyor.
SAĞLICAKLA KALIN