Çağımızın gangsteri

2025 yılı rakamlarına göre dünya üzerinde 195 ülke bulunmakta. Bunca ülkenin arasında istemesek de adını en çok duyduğumuz, Amerika Birleşik Devletleri. ABD, birçok konuda yaptığı PR çalışmalarıyla yıllar içerisinde farklı coğrafyalarda bulunan insanların en çok yaşamak istediği ülke haline geldi.

1950'li ve 60'lı yıllarda mutlu aile bireylerinin yer aldığı sinema filmlerinin ardından savaş filmleri ile de sahte kahramanlar üreten ABD, Hollywood sayesinde tüm dünyanın beynini yıkamayı başardı. Ekonomik ve askeri yönden de kuvvetlenen ve adını bulunduğu kıtadan alan Amerika Birleşik Devletleri, güçlenip palazlandıkça bu gücü koruyup çoğaltmak adına her türlü illegal yola da başvurmaya başladı.

350 milyona yakın nüfusu olan ABD'de, sokaklarda yaşayan bir milyona yakın evsiz mevcut. İktidarın, Cumhuriyetçilerle, Demokratlar arasında zaman zaman el değiştirdiği ülkede değişmeyen tek şey diğer ülkelere uygulanan tehdit, baskı, yıldırma ve yok etme politikası oldu.

NATO, Birleşmiş Milletler gibi örgütlerde de 1 numaralı söz sahibi olan bu ülke, kendi halkının refahı için, farklı kıtalarda gözünü kırpmadan milyonlarca insanın canını aldı ve almaya devam ediyor.

20 Mart 2003 sabahı "Irak'a Özgürlük Operasyonu" ismiyle 295 bin Amerika Birleşik Devletleri ve yanındaki müttefik askerleri Kuveyt sınırından Irak'a girmişti. Irak'ın başında bulunan Saddam Hüseyin'in elinde kimyasal silah olduğu yalanıyla Irak'ı işgal eden ABD, 120.000 civarı Müslümanın canını alarak Irak'ta geriye yıkım ve kaos bıraktı.

Elbette ki mesele Saddam'ın sahip olduğu kimyasal silahlar değildi, sonrasında ABD ve İngiltere'den gelen itiraflarda Irak topraklarında herhangi bir kimyasal silah bulamadıklarına dair olmuştu. Asıl amaç tüm Ortadoğu ülkelerinde gözü olan ABD'nin, Irak'ı darmaduman ederek buradaki petrole çökme operasyonuydu.

Kendi petrol şirketleri aracılığı ile buradan gelecek petrol parası ile ekonomisini güçlendirerek halkının refah seviyesine daha da yükseltmek ABD'nin 1. prensibi idi. ABD'nin tehdidi altında bulunan ve aynı hezimete uğramak istemeyen zengin Arap kralları adı rüşvet olmasa da aman bize dokunma düşüncesi ile ABD'yi daha da zengin etmeye devam ediyor.

Bunun en son örneğini Donald Trump'ın 2025 yılı mayıs ayında yaptığı Ortadoğu turunda gördük. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne 3 günlük bir ziyaret yapan Trump, tahtını kaybetmek istemeyen Arap krallarına aba altından sopa göstererek, 3,2 trilyon Dolar'lık silah satmış, ardından da adeta dalga geçme cümleleri kurarak büyük bir mutlulukla ülkesine dönmüştü. Görüyoruz ki ABD, bazen tehdit ve göz korkutarak bazen de askeri gücünü kullanarak ne yazık ki zayıf gördüğü coğrafyalarda istediği gibi at oynatmaya devam ediyor.

SIRADA VENEZUELA VAR

Amerika kıtasının güneyinde yer alan Venezuela 30 milyona yakın nüfusa sahip, İspanyolca konuşan, zengin petrol yatakları olan bir ülke. Bugünlerde özellikle denizden ABD savaş gemilerinin ablukası altında bulunan Venezuela, dünyanın en büyük gangsterinin yeni hedefi halinde. Bu ülkeyi öncelikle uyuşturucu ticareti yapmak ve ürettiği uyuşturucuyu ABD'ye göndermekle suçlayan Trump, geçtiğimiz gün ağzındaki baklayı çıkarttı.

ABD'nin Venezuela'ya yaptığı savaş tehdidinin asıl sebebi yine petrol, yani para. Venezuela'da, petrol sektöründe iş yapan Amerikan firmalarının buradan kovulduğunu söyleyen Trump, "Petrol haklarımızı, sahip olduğumuz her şeyi aldılar artık bunu yapamayacaklar onları geri istiyoruz" diyerek asıl niyetini açıkladı.

Dipnot olarak söyleyelim, Venezuela, 303 milyar varillik petrol rezervi ile dünyada 1. sırada, günlük petrol üretimi de 1 milyon varil civarı. Doğalgaz rezervleri bakımından da dünyada 8. sırada bulunuyor. Gücünü muhafaza etmek için daha çok paraya ihtiyacı olan ABD, tehditler ile Venezuela'nın petrol ve doğalgaz kaynaklarına çökebilecek mi, yoksa yine bir savaş açarak çok sayıda insanın canını alacak mı zaman gösterecek.

SAĞLICAKLA KALIN