Hava Durumu

Övünelim mi, dövünelim mi?

Yazının Giriş Tarihi: 09.08.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.08.2025 00:05

Birinci olmak…
Çocukluk yıllarımızdan beri bize hep gurur veren bir unvandır bu. İlkokulda öğretmenin sınıf birincisini ilan etmesi, okul takımımızın turnuvalarda şampiyonluk kupasını kaldırması, bireysel yarışmalarda kürsünün en üst basamağına çıkmak… Hatta bazen sadece sıraya girdiğimizde en önde olmak bile içimizi ısıtırdı.

Birincilik, hayat boyu peşinden koştuğumuz bir şeydi. Çünkü bize hep “birinci olmak güzeldir” öğretildi. Ancak zamanla öğrendik ki, bazı birincilikler alkış değil, derin bir iç çekiş getiriyor.

Tıpkı bugün yaşadığımız gibi…

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) Haziran 2025 gıda enflasyonu endeksine göre Türkiye, %30,2 ile açık ara birinci. Ama bu öyle bir birincilik ki, ne madalyası var ne gururu…

Sadece cebimizden eksilen para, soframızdan azalan lokma, market poşetimizde hafifleyen ağırlık var.

OECD’nin 38 ülkelik listesinde diğer ülkelerin yıllık enflasyon ortalaması %4,2 civarında. Yani onların bir yılda yaşadığı fiyat artışını biz bir ayda yaşıyoruz. Daha da kötüsü, bu 38 ülkenin Türkiye hariç hiçbirinde yıllık enflasyon %5’i geçmiyor.

Karşılaştırmak için şu örnekleri veriyorum:

Portekiz: %3,1

Yunanistan: %2,3

Macaristan: %4

İsrail: %4,3

Bu ülkelerin ne yeraltı kaynakları bizden fazla ne de coğrafi avantajları… Bazılarının nüfusu bize yakın, bazılarının daha az. Yani mesele kaynak değil; üretim planlaması ve ekonomik disiplin.

Türkiye’de enflasyonu tetikleyen en büyük iki faktör gıda ve kira. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2025 Mayıs verilerine göre, dünya genelinde gıda fiyatları düşüş eğiliminde. Ancak bizde durum tam tersi.

Pazarda, manavda, markette fiyatlar adeta yangın yeri. Çiftçi ise farklı bir yangın içinde… Emeğinin karşılığını alamadığı için ürününü ya hayvan yemi yapıyor ya da çöpe döküyor. Domates, patates, soğan… Bir gün pazarda ateş pahası, ertesi gün tarlada yerlerde.

Bu tabloyu gören vatandaş haklı olarak soruyor:
Madem gıda fiyatları küresel çapta düşüyor, bizde neden düşmüyor?
Madem çiftçi kazanamıyor, biz neden pahalıya alıyoruz?

KİM KAZANIYOR?

Bu sorunun yanıtı sokaktaki vatandaşın da, tarladaki çiftçinin de aklında aynı: “Bu işten kim kârlı çıkıyor?”
Çünkü ortada çok net bir denklem var:

Üreten memnun değil.

Tüketen memnun değil.

Ama arada bir yerlerde memnun olan bir kesim var.

Bu kesim kim?

Aracılar mı?

Plansız ithalatın getirdiği rant mı?

Depolarda bekletilen ürünlerden mi bahsediyoruz?

Yoksa bu düzenin böyle devam etmesinden çıkarı olan başka güçler mi?

Biz artık kuru nutuklardan, günü kurtarmaya yönelik geçici çözümlerden bıktık. Çünkü fiyatlar durmadan artarken, alım gücümüz eriyor, geleceğe dair umutlarımız da enflasyon grafiği gibi sürekli aşağıya çekiliyor.

Bu durumda…

Bizim şu an ihtiyacımız olan şey çiftçiyi de tüketiciyi de koruyacak gerçekçi ve kalıcı bir üretim–tüketim dengesi kurmak.

SAĞLICAKLA KALIN!

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.