Hava Durumu

Tek vücut olabilmek

Yazının Giriş Tarihi: 12.03.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.03.2025 00:05

Tam sular duruldu, hayat normale dönüyor derken gündem yine Suriye'deki iç karışıklıklar. En uzun sınırımızın olduğu ve yıllardır istikrarsızlığın sürdürdüğü Suriye'de Esad Rejimi'nin devrilmesi ile göreve gelen yeni yönetimin, düzen kurma çabaları boşa mı çıkacak?

2011 yılından beri din, mezhep ve etnik çatışmalarla perişan hale gelen, nüfusunun büyük bölümü yerini yurdunu bırakıp Türkiye başta olmak üzere farklı ülkelere sığınmacı olarak gitmek zorunda kalan Suriyeliler tam da geri dönme hazırlıkları yaparken yine mi umutsuzluğa düşecekler?

Ülkenin Akdeniz sahili kesimleri başta olmak üzere özellikle Alevilerin yaşadığı bölgelerde yine kan akmaya başladı. Hayatını kaybedenlerle ilgili verilen rakamlar ne kadar farklı olsa da ortada bir gerçek var ki birileri yine Suriye'yi karıştırmaya çalışıyor. Esad döneminde etkin güce sahip olan İran, bu gücünü yeni yönetimle birlikte kaybederken doğal olarak bunun hazımsızlığını yaşıyor.

Muhaliflerin Şam rejimini devirip kontrolü ele almasından sonra İran'dan yapılan en üst düzey açıklamalar bunun işaretini vermişti. Son olaylar bize gösteriyor ki, başta İran olmak üzere yine Suriye üzerinde istikrarın sağlanmasından rahatsız olan terör devleti İsrail de, başlayan kanlı olayların önemli aktörlerinden. İç savaşın sürdüğü güçsüz bir Suriye, İran ve İsrail'in hedeflerine hizmet etmek için en uygun ortamı sağlayacak bir yapı.

Türkiye için ise durum tam tersi. Bizim derdimiz ise Suriye'nin yeni bir anayasa ile etnik, din, mezhep ayrımı yapılmadan ayağa kalkması, bölünmeden bir bütün halinde yeni bayrağının altında müreffeh bir ülke haline gelmesi. Devrik diktatör Esad'ın dağılmış ordusunun eski askerleri İran, İsrail ve muhtemelen Rusya'nın da desteği ile Şara yönetimini devirmek için kanlı oyunları planlayıp uygulamaya koydular. Yeni başlayan bu huzursuzluk doğal olarak Türkiye'yi de tedirgin ediyor.

Gözümüzü biraz Ortadoğu'dan ayırıp Avrupa'ya bakalım. Çok sayıda ülke birleşerek Avrupa Birliği'ni kurdu, aradaki sınırları kaldırdı. Bayrak, dil, din, ırk mezhep ayrımına düşmeden, refah seviyelerini arttırmak adına Avrupa Birliği çatısı altında beraber yaşamanın tadına varıyor. Malum, Avrupa bir kıtanın adı ve bu kıtadaki Fransızı, Almanı, İtalyanı, ispanyolu, Yunanlısı savaşmadan, dövüşmeden bir arada yaşamayı becerirken bir avuç ülke diye tabir edeceğimiz, Suriye'de hiç karışıklıkların sonu bir türlü gelmiyor.

Sadece Suriye'de değil Müslüman coğrafyası olarak adlandırabileceğimiz Ortadoğu'nun genelinde aynı durum hakim. Bölgenin halkları, etnik köken, din ve mezhep farklılıklarını bahane ederek gözlerini kırpmadan birbirini öldürüyor. Sadece bununla da kalmayıp, birbirlerine saygı duyarak ortak yaşama bilinci olmadığı için emperyalistlerin de tuzaklarına düşüp kolayca bölünüp parçalanabiliyorlar. Aradaki bu fark, Müslüman coğrafyasında yaşayan, bu acı olaylardan dolayı bilinçli, aklı başında olan diğer Müslümanları da derinden üzüyor.

Muhtemelen, bunun önemli sebeplerinden biri Suriye gibi sınırları Fransa, İngiltere gibi ülkeler tarafından çizilip buralarda yaşayan insanlara anahtar teslimi ülkelerin verilmiş olması. Geçmişinde, barış içerisinde yüzyıllarca Osmanlı tarafından idare edilen bu topraklar 19. yüzyılın başlarında İngiliz ve Fransızlar tarafından belirlenen kabile reisi ya da aşiret lideri gibi kişilere adeta hediye edildi. Ülkelerine, kendi bağımsızlıkları için bizim Kurtuluş Savaşı'mız misali bir mücadele verip kazanmayan bölge halkları, bağımsızlık kazanmanın ne kadar zor olduğunu bilmedikleri için birbirlerine düşüyorlar.

Osmanlı'dan alınıp kendilerine verilen topraklarda vatan, millet, bayrak kavramlarını bilmeden yaşamaya çalışmanın sonuçlarına katlanıyorlar. Birlikte verilen savaşlar, ortak tarih ve kültür, din ve mezhep ayrımı yapılmaksızın aynı bayrağın altında kenetlenerek barış içinde bir arada olmanın değerini anlayamadıkları sürece de kendi hayatlarını yok etmeye devam edecekler.

Ülkemizde de emperyalistler tarafından aynı oyunların oynanmaya çalıştığına defalarca şahit olduk. Nüfusunun yüzde 99,2'si Müslüman, bu oranın yüzde 77,5'u Hanefi, yüzde 11,1 Safi, yüzde 0,1'i Hanbeli, binde üçü maliki ve yüzde biri Caferi mezhebine mensup olan Türkiye'de ne mezhep ayrılığından dolayı ne de Türk, Kürt kavramlarından dolayı kurulan tuzaklara düşen olmadı.

Suriye'deki istikrarı önemsiyor, Türkiye'nin güvenliği için Suriye'nin bir bütün olarak ayakta kalması bizim için hayati önem taşıyor diyor, Suriye'de yaşayan tüm insanların da bir an önce en büyük çözümün tek vücut halinde aynı bayrak altında yaşamak olduğunun farkına bir an önce varmasını temenni ediyoruz.

SAĞLICAKLA KALIN

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.