6 Şubat 2023 deprem felaketinin üzerinden 2 yıldan biraz fazla zaman geçmiş iken Türkiye gündemi yine deprem. Marmara Denizi'nde Silivri açıklarında yaşanan 6,2 şiddetindeki sarsıntının ardından devam eden deprem fırtınası yine uykularımızı kaçırıyor. Tesellimiz yaşanan bu depremin, 7,2 ya da 7,5 şiddetinde olmayışı.
Konunun uzmanlarının açıklamalarına göre asıl beklenen büyük deprem, 7'nin üzerinde olacak. Eğer ki bu şiddette bir deprem yaşasaydık şu an konuşuyor olduğumuz konular çok daha vahim olacaktı. Bursa'yı da etkileyen 6,2'lik sarsıntının ardından cep telefonlarımızdan (ilk 15 dakika ulaşamadık) birbirimizi arayıp “depremi hissettin mi, durumun nasıl?” diye sormak yerine, “yaşıyor musun, enkaz altında mısın?” diyerek sevdiklerimizin enkaz altında kalmadıklarını umut etmek zorunda olacaktık.
Türkiye'nin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde üst üste yaşadığımız depremler bize ne kadar ders oluyor diye kendi kendimize sorduğumuzda çıkan sonuç şudur; bol bol sempozyumlar, konferanslar düzenliyor, güzel cümleler kurup anlatımlar yapıyoruz. Konunun icraat bölümüne baktığımızda, 1999 depreminden bu yana elle tutulur yapılan bir iş yok.
Yıllardır yapılan deprem konulu sempozyumlarda, her konuşmacının kullandığı bir kelime yerine depreme dayanıklı binalar için kelime başına bir tuğla konsaydı, şu an laf üretmek yerine iş üretmiş olur, ülkemizin dört bir yanını depreme dayanıklı binalarla donatma işini bitirmiş olurduk. Bursa'mızda depreme dayanıklı olmayan binalarda yaşayan bir milyon yüz bin kişi risk altında.
Şehrimizde en son ki büyük deprem 1855 yılında yaşandı. Bu tarihin üzerinden geçen 180 yıla yakın zaman yeni bir büyük depremin yaklaştığını bize bağıra bağıra söylüyor. Bu cümleyi kurmak bile insana korku veriyor fakat beklenen büyüklükteki bir deprem, bugün ya da yarın yaşansa Bursa'mızda yüzbinlerce can kaybı olması ihtimali oldukça yüksek.
Elbette ki her konunun uzmanı değiliz ama deprem ile ilgili yapılan açıklamaları yakından takip ederek, derleyip toparlayıp sizlere sunmak da gazeteci olarak görevimiz. Bunlara, kendi önerilerimizi ilave edip katkıda bulunmakta diğer bir görevimiz.
6 Şubat 2023 depreminden sonra depremin yaşandığı illerde kurulan konteynerler, depremzedelere yeni yapılan daireler teslim edilmeye başlanınca kilo ile hurdacılara satılmaya başlandı. İnternette bu konteynerlerin satış ilanları defalarca karşımıza çıktı; maliyetinin çok altında fiyatlar ile kapanın elinde kaldı.
Hâlbuki böyle yapılması yerine bu konteynerler muntazam bir şekilde sökülüp deprem riskinin olduğu başka şehirlere kurulabilir, hazır bir şekilde bekletilebilirdi. 6 Şubat depreminde olduğu gibi karda, kışta, soğuk havada yaşanacak bir depremde canını kurtaran ama binası zarar gören vatandaşlar, sokaklarda ateş yakıp ısınmaya çalışacak yine günlerce konteyner kurulmasını bekleyecekler.
Hurdaya çıkan 6 Şubat depremi konteynerleri, Bursa belediyeleri tarafından satın alınıp, kırsal alanlara kurulabilir, beklenen deprem için hazır halde bekletilebilirdi. Ve belediye başkanları halkın karşısına çıkıp "Biz bir taraftan kentsel dönüşümü yapıyoruz, diğer bir taraftan da acil bir durum için bu hazırlığı da yaptık" diyebilirlerdi.
Sıkışmış Kent merkezlerinde kentsel dönüşüm elbette ki zorluklarla dolu. Bunun yerine yeni imar alanlarının açılması, devlete ait olan arazilerde açılacak imar alanlarının hızlı bir şekilde toplu konut alanlarına dönüştürülmesi çok daha kolay. Yaşanacak bir deprem felaketinde kamu çalışanlarına büyük ihtiyaç olacak. Devletin anında müdahale edebilmesi için insan ve makine gücüne ihtiyacı var.
Peki ilk müdahalede bulunacak olan kamu çalışanlarının yaşadıkları binalar ne kadar güvenli. Doktorundan hemşiresine, polisinden, askerine devletin tüm kademelerinde görev yapan ve anında sahaya inip halka yardım etmesi gereken personeller için ayrı bir değerlendirme yapılıp onlar adına da sağlam konutlar inşa edilmeli. Çünkü enkaz altında kalmış kamu personeli, aksi bir durumda bize değil kendisine bile yardım edemez.
Büyük bir yanlış olan bina bazlı kentsel dönüşümden bir an önce vazgeçilip ada bazlı kentsel dönüşüm uygulanmalı. Geçmişte tek katlı ya da iki katlı evlerin olduğu daracık sokaklarda, şu an 6-7 katlı binalar mevcut. Büyük bir depremde bu binalar çöktüğünde, sokaklar baştan sona kapanacak; arama, kurtarma imkansız hale gelecek. Yeni planlamalarda bu noktaya önem verilmesi gerekli.
Covid-19 döneminden bugüne, tarla, bahçe gibi kırsal kesime yapılan bungalov dediğimiz evlerin sayısında ciddi bir artış var. Vatandaş yapıyor belediyeler yıkıyor. Buna bile şu yönden bakalım. Yaşanan depremde sokakta kalan vatandaşlar, barınma ihtiyacını karşılayabilmek için bungalov dediğimiz evlere sığınabilir.
Bunların yıkılması yerine, getirilecek kurallar ile yeni bir düzen sağlanmalı ve bunların deprem sonrası sığınma evi olarak da değerlendirilmesi düşünülmelidir. Deprem siyasi parti ayrımı yapmıyor, her partinin seçmeninin, il başkanının, ilçe başkanının, milletvekilinin en üst düzey yetkililerinin canını alıyor.
Kentsel dönüşüm ve depreme dayanıklı yeni binaların yapımı için tüm siyasi yetkililer bir araya gelmeli, seferberlik ilan etmeli. Devletin de vatandaşın da bütçesi kısıtlı bunu biliyoruz. Gelin önümüzdeki 5 yıl, yeni havaalanı yapmayacağız, yeni otoyol açmayacağız, yeni demir yolu da inşa etmeyeceğiz. Bütün yatırımlarımızı durduracağız. Bunların yerine depreme dayanıklı konutlar yapacağız. Devletin bütçesini buraya harcayacağız. Her şeyi bıraktık bu işe odaklandık deyin. Dediğinizi yapın, biz de sizi ayakta alkışlayalım. Deprem ile ilgili olarak boş laf üretip havanda su dövmenin vakti çoktan geçti.
SAĞLICAKLA KALIN