Hava Durumu

Uçak meselesi

Yazının Giriş Tarihi: 09.07.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.07.2025 00:05

Türklerin Anadolu'ya girişi, Malazgirt Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1071, Mohaç Meydan Muharebesi 29 Ağustos 1526 Osmanlı İmparatorluğu ile Macaristan Krallığı orduları arasında meydana gelip, Macaristan'ın büyük bölümünün Osmanlı hakimiyetine girmesiyle sonuçlanan bir muharebe, Dumlupınar Meydan Muharebesi ya da diğer adıyla Başkumandanlık Meydan Muharebesi, Kütahya'ya bağlı Dumlupınar yakınlarında 30 Ağustos 1922'de Türk ve Yunan orduları arasında meydana geldi, Türk Zaferi ile sonuçlandı.

Hepsinin ortak özelliği "Meydan Muharebesi" adıyla anılmaları. Askeri, atı, süvarisi, kılıcı, kalkanı, tüfeği çok olanın kazanma ihtimalinin daha fazla olduğu muharebe çeşidi. Özetle, sayısal üstünlüğü fazla olan ordu bu tür muharebelerden geçmişte galip çıkardı. Fakat 21. yüzyıl itibari ile devir değişti günümüzde savaş kazanmak asker sayısına bağlı değil.

Bunun ilk işaretini II. Dünya Savaşı'nda yaşadık. Hitler'e bağlı Alman ordusu Mayıs 1940'ta Fransa'yı işgal etti. Bu işgaldeki en dikkat çeken nokta, Alman bombardıman uçaklarının işgal öncesi Fransa'yı özellikle Paris'i aralıksız bombalamasıydı. Teknolojik üstünlüğü, özellikle de hava üstünlüğüne sahip ordular ani baskınlarla hakimiyeti kısa sürede ele geçirir oldu. Bununla alakalı en son yaşanan durum, 13 Haziran 2025 te İsrail'in, İran'a gece saatlerinde 200 uçakla gerçekleştirdiği hava saldırısıydı. Yeterli hava savunma sistemi ve savaş uçağı olmayan İran bu saldırıya hazırlıksız yakalandı. Başkent Tahran başta olmak üzere birçok şehri ciddi anlamda zarar gördü. Meydan muharebeleri yerini hava üstünlüğü savaşlarına bıraktı.

Ülkemiz son yıllarda İHA ve SİHA alanına yaptığı teknolojik yatırımlarla dünya çapında adından söz ettirir hale geldi. Bu Türkiye için önemli bir adım fakat yeterli mi? maalesef ki değil. Dört bir yanı ateş çemberi olan bir coğrafyada varlık gösteriyoruz. Hava Kuvvetleri envanterimizde 200 civarı F-16 savaş uçağımız mevcut. Filomuzun bel kemiğini oluşturan bu uçaklar, 1987 ve sonrası hava kuvvetlerimize dahil olmuştu. Sonradan üzerlerine yeni teknolojiler ilave edildi, sistemleri geliştirildi.

İlave teknolojiler ne kadar faydalı olsa da bir gerçek var ki, uçaklarımız yorgun ve modelleri tatmin edici seviyede değil. Savaş uçağı konusunda geri kaldık. Doğrusunu söylemek gerekirse geri bırakıldık. Türkiye bir zamanlar, kendi savaş uçağını üreten dünyanın sayılı ülkelerinden biriydi. Uçak üretim maceramız, 1926 yılına dayanıyor. Tarih 6 Ekim 1926, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk uçak fabrikası Kayseri'de kuruldu. Bunun öncesinde 16 Şubat 1925 günü Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir, çünkü göklerini koruyamayan devletler yarınlarından asla emin olamazlar" sözü büyük değer taşıyor.

Atatürk'ün çizdiği yol doğrultusunda, TOMTAŞ isimli şirket kurularak, Alman firması olan Junkers ile Alman hükümeti nezdinde görüşmeler başladı. Hemen ardından 50 Türk ve 150 Alman personel ile icraata geçirilerek A-20 F13 ve F-23 uçakları ile ilgili çalışmalar başlatıldı. Saydığımız bu modeller döneminin en modern savaş uçakları.

Bir yandan mevcut uçakların bakım ve onarımları Kayseri'de yapılmaya başlanırken diğer bir yandan da 1926-27 yılları arasında 30 adet A201 ile 3 adet F-13 üretimi yapıldı. Üç Mayıs 1928'de, Alman Junkers, tüm hisselerini Türk ortağına devrederek projeden ayrıldı. Ortaklığın bitmesiyle uçak üretimimiz "Kayseri Tayyare Fabrikası" adıyla devam etti ve 200 civarında uçak üretildi. II. Dünya Savaşı ile birlikte fabrikada üretim yerine bakım onarım işlerine ağırlık verildi. Savaşın sonu gelince, ABD'nin ünlü Marshall Planı devreye girdi. Bu plan çerçevesinde ABD tarafından Türkiye'ye uçak ve uçak motoru verilmeye başlandı fakat konulan şart da Türkiye'nin uçak üretimini durdurmasıydı. Bu şartı kabul eden zamanın yöneticileri, uçak üretimini bitirip fabrikayı Kayseri Hava İkmal ve Bakım merkezine çevirdiler.

Maceranın sonu gelmişti. Almanlarla başlayıp kendimizin devam ettiğimiz ve bugüne kadar sürdürseydik çok daha fazla ilerleyebileceğimiz bir fırsatı elimizden kaçırmış olduk. Diğer bir deyişle ABD'nin kurduğu tuzağa düştük ve geçen yıllar içerisinde savaş uçağı konusunda onlara bağımlı ve muhtaç hale geldik.

Son yıllarda bu açığı kapatma çabalarımız artarak devam ediyor. Önce HÜRKUŞ-A'yı havalandırdık. Ardından daha donanımlı olan HÜRKUŞ-B ve sonrasında yeni nesil saldırı uçağı HÜRKUŞ-C geldi. Nihai hedefimiz de yerli ve milli KAAN savaş uçağı. TUSAŞ'ın ana yüklenici olduğu KAAN projesi ile Türkiye dünyada ABD, Rusya ve Çin gibi 5. nesil muharip uçağı üretebilecek altyapı ve teknolojiye sahip bir ülke haline gelecek.

Yer testlerini tamamlayan Milli Muharip Uçak KAAN, 21 Şubat 2024 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 13 dakika havada kalıp 8.000 feet irtifaya çıktı, 230 knot hıza ulaştı. İkinci test uçuşunu da 6 Mayıs 2024'te yaparak 14 dakika havada kaldı, 10.000 Feet irtifaya ulaşarak 230 knot hız yaptı. Kaan savaş uçağı ile 99 yıl önce başladığımız bir macerayı zaferle, başarıyla taçlandırmak için çalışıyoruz. F-35 için verdiğimiz paranın üzerine çöken sözde müttefik ABD, filomuza katmak istediğimiz Eurofighter savaş uçaklarını Türkiye'ye satmamak için bin dereden su getiren Almanya ile müzakerelerimiz devam ediyor.

Geçmişe yönelik pişmanlıklarımızda kullandığımız bir söz vardır, "Ben bu hallere düşecek adam mıydım?" Yeni nesil artık çok iyi biliyor ki, ele muhtaç olan belini doğrultmakta zorlanır. 2030 yılı itibariyle kullanmaya başlayacağımız KAAN savaş uçakları ile bu muhtaçlığın sonunu getireceğiz. Türkiye gibi köklü bir devleti, 1920'li yıllarda açtığı uçak fabrikasını kapatarak, ABD'nin kucağına atan dönemin siyasetçilerinin düştüğü yanlışa tekrar saplanmadan bu açığı kapatmamız hayati önem taşımakta. Coğrafyamız kurtlar vadisi. En küçük bir açık, gedik bize telafisi olmayan zararlar verebilir.

SAĞLICAKLA KALIN

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.