Yıl 1975.
‘Marmara Ölmeden Önce’ isimli bir makale yazılmış;
Marmara Bölgesi’nde Yunanistan’ın 1,5 katı nüfus yaşadığı vurgulanmış!
1975’te, Marmara Belediyeler Derneği kurulduğunda genel kurulda başkanlar, ‘Deniz ve Çevre Zabıtası’ talep etmiş ancak bakanlık tarafından reddedilmiş.
Tam 50 yıl sonra Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Dr. Cemil Arslan, bu bilgileri Merinos AKKM’de düzenlenen‘50 Yıldır Marmara Denizi İçin Birlikte’ programında bizlerle paylaştı.
Geçen zamanda dertlerin hep aynı oluşu ve onca yapılana rağmen denizin ölüşü şaşırtmadı ama üzdü!
Şu anda ‘Marmara’yı dert edinmek’ herkesin asli vazifesi.
Ve Arslan; “Bu iş belediyelerin üzerine yıkılamayacak aynı zamanda da belediyelerin kaçamayacağı bir meseledir. 50 yılda nereye geldik? Bugün yüzleşme zamanı” dedi.
Şüphesiz hiçbir kuşak kendisine kalan mirastan bu denli şikâyetçi olmayacak.
Ekonomiyi, toplumsal yozlaşmayı vb. bir kenara bıraktık; nefes alabileceğimiz temiz bir hava, kullanabileceğimiz ya da erişebileceğimiz temiz su kaynaklarının derdine düştük.
Marmara müsilajın pençesinde ve son bir umut var…
#MarmaraHepimizin sloganıyla düzenlenen etkinlik, son dönemde katıldığım en kapsamlı toplantıydı.
Akademi camiasının nokta atış ve etkileyici tespitleri de artık çözüm için bir an önce adım atılmasını sağlamazsa hepimize geçmiş olsun!
***
MBB ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de “O yıllardan bugüne sorun azalarak değil, artarak devam etmiş. Bu kadar çabaya, dayanışmaya, öngörüye rağmen 2021’de karşımıza müsilaj sorunu geldi. Marmara’ya yüklediğimiz yük artık yeter!” dedi.
Başkan, müsilaja karşı oluşturulan 22 maddelik Eylem Planı’nın 3 maddesi için hâlen adım atılmadığını da belirtti.
Bu 3 madde şöyle:
Kentsel atık su arıtma tesislerinin tamamının ileri biyolojik tesislere dönüştürülmesi,
Tarımsal kirliliğin önüne geçmek üzere yapay sulak alanların oluşturulması,
Kamu-özel iş birliği modelinin atık su altyapı projelerinde uygulanmasına yönelik idari hususlar.
Akademik çalışmalardan elde edilen verilere göre her gün 4.7 milyon metreküp atık su deşarj edilen Marmara’nın son durumu hepimizin suçu!
2025’i kararlılıkla çalışma yılı diye nitelendiren Başkan Bozbey, finansman yüküne de değindi.
Biyolojik arıtma tesislerinin kurulabilmesi için merkezi yönetime çağrıda bulundu:
“Faizsiz veya düşük faizli finansman seçeneklerinin İLBANK ve kamu bankaları aracılığıyla sunulması şarttır. Ayrıca, dış kaynaklara erişim kolaylaştırılmalı ve tesisler için uygun alanlar belediyelere tahsis edilmelidir!”
***
‘Denizde müsilaj görmek ne demek?’ başlıklı oturum programın en can alıcı sunumuydu bence.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın her bir cümlesini dikkatle dinleyip, tek tek not aldım.
Yazılı mecraların yetersiz kalışını böyle anlarda idrak ediyorum.
Keşke imkânınız olsa Prof. Dr. Mustafa Sarı’yı siz de dinleyebilseniz.
Marmara Denizi’nde hayat yok olurken canı yananlar, Mustafa Hoca’yla empati yapabilir.
Gelelim tespitlere.
Sarı Marmara’yı astımlı bir çocuğa benzetti.
“Biz astımlı çocuğumuzu pis, tozlu bir fabrikaya işçi olarak verdik. Sonuç ışık geçirgenliği biten yemyeşil bir su” dedi ve “Marmara’nın ikili akıntısını yıllarca nimet saydık. Bandırma’nın derin deşarj sistemi var. Nereye gidiyor atıklar? Martı kümeleri neredeyse, oralara bakın. Mudanya, Çanakkale, Erdek hiçbir yerin birbirinden farkı yok. Müsilaja yol açan kirliliğin sebeplerinde elbette tarım da var ama evsel ve endüstriyel kirlilik 1. Sırada” ifadelerini kullandı.
Acı tablonun vurucu tespitlerine de yer vermek istiyorum.
Ege’de dalış gerçekleştirildiğinde 35 metrede güneş ışıkları hâlâ görebiliyorken; Marmara’da 6 metrede güneş kayboluyor.
23 Ekim 2024’te yeniden başlayan müsilaj sorununda kronolojik sıralama ise şöyle:
5 Aralık’tan itibaren 45 gün içinde tüm Marmara’yı ele geçirdi.
23 Aralık’ta Çanakkale Boğazı ve Gökçeada’ya yayıldı.
2 Şubat’ta Saroz Körfezi’ne de ulaşarak Kuzey Ege’yi de esir aldı.
Bundan sonra gerekli müdahale gerçekleşmezse kaybolan canlılar, biten balıkçılık ve turizm bizim gerçeğimiz, mirasımız olacak!
***
“Günahı az olan ilk taşı atsın desem kimse ilk taşı atamaz” diye de ekleyen Mustafa Hoca kirlilik nedeniyle mercanların, deniz süngerlerinin, midyelerin öldüğünü belirtti; -dalış sırasında çektiği videolarla da gerçeği yüzümüze çarptı-
“2-3 hafta içinde müsilaj patlaması olmasını bekliyoruz. Yüzeye çıkamayan pislik deniz çayırlarına çökmüş durumda. Dibe daldığımızda orada Çırçır Balığı gördüm. Midyelerden yuva yapması gerekirken, onları bulamadığı için müsilajdan yuva yapmış ve onu korumaya çalışıyordu. Onun bir umudu var. Birbirimize suç atmayı bırakalım deniz kendisini kimin kirlettiğiyle ilgilenmiyor!”
Son çıkış, son umut.
Günahların en büyüğü, doğayı bu şekilde katletmek olmalı.
Videoda izlediğimiz mücadelenin ismi o ‘Çırçır Balığı’ benim için direnişin temsilcisi!