Aylardan: Alerji!

Bugün de beklentileri karşılamayan bir yazı yazıyorum.

Çünkü 31 Mart akşamı sandıktan ‘şu isim, şu kadar oy farkla’ çıkacak iddiasında bulunamıyorum.

Bununla ilgili eleştiri de aldım:

“Gazeteciler bir adım öndedir, nasıl kazanacak kişiyi bilmiyorsun?” dediler.

İki sebebi var.

Öncelikle bu sefer seçmen kararsız, akıllar karışık ve daha önce tahminlerde bulunup doğru bilenler de bu defa sessizler.

Ayrıca herhangi bir siyasi partiyi ya da şahsı vurgulamak, ön plana çıkarmak algı yönetiminin bir parçası gibi geliyor bana.

İlginçtir tahmin furyasına astrologlar da katılmış durumda.

Özellikle İstanbul için her kafadan bir ses çıkıyor; bazıları gezegenlerin seçim günü dizilim haritalarını yayınlayarak, kazanacak ismi buna dayandırıyor.

Madem şikayetçisin okuma, dinleme diyeceksiniz…

Sosyal medyada yorum yağmuruna tutuldukları için ister istemez önüme çıkıyor!

Bizim kadar siyasetle ilgilenen ama yönetime de bir o kadar az katılan başka bir ülke var mıdır?

Dertlerden kaçış yolumuz bu sanki.

Ekonomide, eğitimde, sağlıkta ters giden her şeyin çözümünü ayaküstü sohbetler de sunanlar hiçbir siyasi partiye üye olmuyor, adaylığı düşünmüyor dahi.

Bilinçaltında hep ‘bu işler için çok para lazım’ inancı mevcut.

Sonuç olarak seçimden sonra herkes kendi köşesine çekilecek, hayat kaldığı yerden devam edecek…

Bugün bu nedenle size daha uzun süreye yayılan ciddi bir sorundan bahsedeceğim.

***

Aylardan, mevsimlerden alerji!

Geldi yine başımızın derdi.

Geçen sene ‘çeken bilir’ diye ele almıştım konuyu:

“Öksürük, gözlerde sulanma ve kızarıklık, hapşırık, burun tıkanıklığı gibi birçok semptomun eşlik ettiği alerjinin en kötü etkisi de nefes darlığı.

Bir el insanın boğazını sıkıyor gibi bir his.

Havanın nemi, otların kokusuyla birleşince nefes almak daha da zorlaşıyor.

Ve durumu yaşayanlar bunu bu şekilde anlatınca büyük tepki görüyorlar.

Koca dünyada hiç oksijen kalmamış gibi çırpınırken şikâyetlere anlam veremeyenler ‘Biraz abartıyor olabilir misin?’ diye soruyor.

Mevsim alerjisinden muzdarip biri olarak hemen cevap vermek istiyorum: Az bile söyleniyoruz!

Bursa’da hava kirliliğine ilave olarak çarpık kentleşme ve sanayileşmenin etkisiyle yükselen sıcaklık yüzünden ben gibilerin sayısı da artıyor.

Bu durumla baş edebilmemiz için tabii ki ilaçlar, burun ve göz damlaları mevcut. Ancak ilaçlar çok uyku veriyor.

Gün içinde sürekli uyuklamakla, nefes alamamak arasında tercih yapmamız gerekiyor.

Başımızı kaldıramazken işler de yürümediğine göre kısır döngüye hapsoluyoruz” cümlelerini kurmuştum.

Tabii ki uzman görüşü almayı da unutmamıştım.

İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Cemal Nuri Gürbüz:

“Bazı alerjiler mevsimseldir. Örneğin, saman nezlesi semptomları, havadaki ağaç ve çim polen sayısının daha yüksek olduğu Nisan ve Mayıs ayları arasında zirve yapabilir. Polen sayısı arttıkça daha şiddetli reaksiyon yaşanabilir. Belirtileri şunlar olabilir: Hapşırık, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, nefes darlığı, gözlerde kızarıklık ve şişme, öksürük.

18 yaşının altında olan veya kişisel ya da aile geçmişinde astım ya da alerji öyküsü olan kişilerde risk daha yüksek olabilir. Durumdan kurtulmanın en iyi yolu alerjenden kaçınmaktır! Ancak bu her zaman mümkün değildir. Bunun için dışarı çıkılması gereken durumlarda maske takılabilir” ifadelerini kullanmıştı.

Bu sene bahar daha da erken başladı.

Afrika-Libya üzerinden çamur yağmuru geliyor uyarısı yapan meteoroloji uzmanları, hafta sonu sıcaklıkların yükseleceğini, yazın erken başlayacağını da belirtti.

Tablo böyleyken, hastane koridorları da dolu.

Ve daha önce hiç karşılaşmadığım kadar alerji semptomları olanları görüyorum.

Yerel seçimler için çoğu sorun gündeme taşındı.

Ancak hava kirliliğini önlemek için sunulan projeler pek önemsenmedi.

Her şeyi iklim değişikliğine bağlamak, doğayı tahrip etmekten kaçınmayan insanı aklamıyor.

Yakında oksijen tüpüyle gezmek zorunda kalacağız, bilgilerinize…