Bursa’ya hikâye lazım!

İki ayağımın bir pabuca girdiği günlerden biri de dündü.

Güne ‘Bursa Turizminde Kültürel Sürdürülebilirlik Çalıştayı’ ile başladım ardından da Büyükşehir’in şubat ayı değerlendirme toplantısına yetiştim.

Her iki gündem de şehir için çok önemli, aktarılan bilgiler kıymetliydi.

Peş peşe katılmam gereken programlar olunca bazı şeyleri kaçırıyorum; bu da beni üzüyor.

Bir süredir ‘söylemlerin fiiliyata dökülmesini bekliyoruz’ diye sitem ediyorduk.

Artık somut çalışmaları görmeye başladık.

Şubat ayı değerlendirme toplantısının ana gündemi kentsel dönüşümdü.

Dirençli kent olma yolunda atılan adımları Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey tek tek anlattı.

Her ay olduğu gibi yine bütçenin durumunu paylaşarak, ‘şeffaflık’ vurgusu yaptı.

İlçe ilçe dönüşüm alanlarını yazmaya kalksam, çalıştay notlarına yer kalmayacak.

Bu nedenle bugün gündemim yalnızca turizm olacak!

***

Her alanda olduğu gibi turizmde de sürdürülebilirliğe ihtiyacımız var.

Sadece yerelde değil ülke olarak reklam eksikliğimiz malum.

Bazı ülkelerin sembolleşen heykeli, çeşmesi, sarayı ya da herhangi bir objesi milyonlarca turist çekip, ülke ekonomisine katkı sunuyorken biz neden başaramıyoruz?

Çalıştayda açıklama yapan İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Kamil Özer’in de belirttiği gibi turizm adına önemli adımlar atılıyor.

Aksini iddia etmek, çabayı görmezden gelmek olur.

Hatayı nerede yaptığımızı Başkan Bozbey örneklerle ortaya koydu.

Ana fikir:

Bursa’ya hikâye lazım!

Ben ikna oldum hatta ‘mirası yaşatma görevi hepimizin sorumluluğu’ ifadesini de destekliyorum.

Toplum olarak devamlı işleri başkalarından bekleme alışkanlığımızı terk etmek zorundayız.

Medya da üzerine düşeni yapmalı ve olumsuzlukları kaleme aldığı gibi güzel olana da dikkat çekmeli!

***

Ne zaman bir gezi kafilesi görsem; şehrimizi gezmek isteyenlerin rotasını merak ediyorum.

Henüz bir farklılıkla karşılaşmadım.

Nitekim Başkan Bozbey’de;

“İstanbul’dan otobüsle geliyor, Ulu Camii’nin önünde duruyor. Otobüsten çevreye göz gezdirip Yeşil’e geçiyorlar. Bunun Bursa’ya katkısı olur mu?” dedi ve ekledi:

“Biz daha Hacivat-Karagöz’ü tanıtamadık. Konusu Orhan Cami’de geçiyor ama onları Çekirge’de tanıtmaya çalışıyoruz. Mekân-hikâye uyumu yok. Bütünlüğü yakalayamazsak işe yaramaz. Yurt dışında hep aynı hikâye anlatılır.

Mesela Osmanlı’nın kuruluşu Yenişehir’den başlar. Sonra şehir merkezine sonra İznik’e ve ardından tekrar merkeze gelir. Bizim bunu hikâyeleştirmemiz lazım.”

Dağı, taşı şehir mitleriyle dolu olan Bursa’nın bu yapıyı oluşturması zor olmasa gerek.

Turist olarak yola çıkan herkesin içinde muhakkak keşfetme güdüsü bulunur. Bunu uyandırsan, kişileri heyecanlandıran kompozisyonlar oluşturulmasının sürece katkı sağlayacağına ben de inanıyorum.

Rehberlerin de süreçte payı büyük elbette.

Anlatımlar sırasında aktardıkları hikâyeler şehirleri ölümsüzleştiriyor.

Ve gelenler, çevrelerine bunu anlatıyor.

Reklamın en etkilisi de bu zaten; kullanıcı deneyimleri!

***

Tabii çözülmesi gereken trafik, yapılaşma gibi sorunlar hâlâ varlıklarını sürdürüyor.

Başkan; “Yanlış uygulamaların aşırı yoğunluğa ve tepkilere yol açtığını biliyoruz. Çevre faktörlerini de listeye eklemek istiyorum. Temiz bir kent olması lazım. İnsanlar çatıların bile düzgün olmasını istiyor. Dünya turizminin göz bebeği olabileceği Bursa’da biraz tepelere çıkıp bakınca her yerin gri olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Yeşilden griye dönen markanın yeniden değer kazanabilmesi için belediyelerin sorumluluğuna da değindi Başkan.

Hizmet için belediyeler öncü olacak sonra özele devredecek!

***

Bu arada 4 mevsim 12 ay dinamizm sağlanabilmesi için pek çok sanat ve kültür etkinliği planlanıyor.

“Bir hayalim var. Her 2 haftada bir sanat etkinliklerini sürdürülebilir kılacağız” diyen Başkan, dünyada bunun sponsorluklarla sağlandığının altını çizdi.

Bu farklılık yaratacak, festivaller sayesinde turistler konaklama yapma isteğinde bulunacak.

Herkes elinden geleni yapar da yine hedefe ulaşılamazsa o zaman deriz ki:

Potansiyelimiz bu kadarmış.

Ama şimdi çalışma zamanı…