Ormanlarımız yanıyor!
Haber başlığı olan bu cümle aslında çok acı veriyor hepimize.
Ciğerimiz yanıyor, binlerce hayat sönüyor.
Artık her sene aynı şeyleri yaşamaktan tükendik.
Sebebini arıyor, çeşitli ihtimaller ortaya atıyorlar; elektrik kabloları, mangal ateşi, hata, cam kırığı, aşırı sıcak hava, rüzgar vb.…
Bahane çok ama ne yazık ki çözüm sahasına acziyet hâkim.
‘Alevler denize ulaşınca sönecek’ demek de bunun göstergesi.
Belli ki doğayla imtihanımız katlanarak büyüyecek.
Çünkü tedbirsiz, özensiz ve sorumsuzuz!
Tabii terör ihtimalini de unutmamak gerek.
Sosyal medyada yayınlanan videolarda yoldan geçerken ormana lav atarak ilerleyenleri, özel cihazlarla tarlaları tutuşturanları görüyoruz.
Doğru mu, yanlış mı?
Provokasyon olma olasılığı da var ama eş zamanlı olarak Türkiye’nin pek çok noktasında yalnızca ihmalle orman yangınının çıkması pek mantıklı gelmiyor.
Belirsizlik, bilgi ve veri eksikliği çok can sıkıcı.
En kötüsü de güven kaybı.
Yetkililerin açıklamalarına rağmen zihnimiz soru işaretleriyle dolu.
Hâlbuki vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez!
***

İzmir’deki yangından önce 2025’in ilk altı ayında 1089 orman yangını çıktığını açıklayan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, yangınlarda toplam 1823 hektar ormanlık alanın zarar gördüğünü belirtmişti. Bu kaybın yaklaşık 2 bin 600 futbol sahasına denk geldiğini vurgulayan Yumaklı, yangınların çoğunun insan kaynaklı olduğuna dikkat çekmişti.
Son verilere göre ise; Seferihisar ve Menderes'te 14 bin futbol sahası büyüklüğüne eşit yaklaşık 10 bin hektarlık alanı küle çeviren yangınlar hem ekolojik hem de ekonomik alanda yıkıma neden oldu.
İzmir Planlama Ajansı (İZPA) Genel Müdür Vekili Aykut Uçar’ın durum değerlendirmesi şöyle:
“Karakoç ve Orhanlı dereleri ekolojik ünitelerinin batı ve doğu yamaçları yandı. Sadece orman alanları değil tarım alanlarını da kaybettik. Bu alanlarda hurma zeytini dediğimiz özellikle Karaburun ve bu bölgede yetişen hurma zeytinlikleri zarar gördü. Bölgede ciddi şekilde arıcılık ve bağcılık faaliyeti yürütülüyor. Bunlar zarar gördü. Meşeler zarar gördü. Ancak orman yangınlarından en fazla hayvancılık etkilendi.
Özellikle buralarda küçükbaş hayvancılık çok yaygın. 50 bin kadar küçükbaş hayvanın yangından etkilendiğini tahmin ediyoruz. Çünkü o bölgede hayvancılık meralarda doğal yöntemlerden olan otlatma şeklinde yapılıyordu. Küçükbaş hayvancılığın yapıldığı alanlar, yangınlardan dolayı kayboldu. Bu da önümüzdeki dönem için ekonomik açıdan ciddi bir kayıp.”
Hani ‘can kaybı yok’ ifadesi kullanıldı ya hep; o doğru değil!
Bir arabanın bagajında ormandan kurtarılan kaplumbağaları görüp de ağlamamak mümkün mü?
Ya da küle dönen ormanda evini arayan tavşanın çırpınışını…

***
Peki, neden her sene İzmir yanıyor?
Tabii ki her bölge risk altında ancak Ege’de durum başka.
Bununla ilgili bir araştırma yapılmış.
BBC NEWS’da yayınlanan bilgilere göre İzmir; Antalya ve Muğla ile birlikte son on yılda Türkiye'de hem en çok yangın çıkan hem de yangınlarda en çok ormanın kaybedildiği üç bölgeden biri oldu.
Türkiye Ormancılık Derneği'nin resmi verilerden derlediği istatistikler ışığında; 2014-2024 arasında Türkiye genelinde çıkan yangınların yaklaşık yarısı bu üç bölgede meydana geldi.
Bu sonucun İzmir'deki ormanların ‘parçalı olmasıyla’ bağlantılı olduğu belirtiliyor.
Türkiye'nin en büyük şehirlerinden biri olan İzmir'de ormanların, tarım, yerleşim, turizm gibi farklı insan faaliyetleri nedeniyle bölünmüş olduğu vurgulanırken; iklim riski de es geçilmiyor.
Yine de hep o soru aklımızda:
Birileri bilinçli mi yakıyor?
***
Gelelim ‘anız’ -ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklere verilen isim- konusuna.
Onca uyarıya ve onca yaşanan felakete rağmen durmak bilmeyen cehalet nedeniyle 2024 yılında 3 bin 500 hektarlık orman alanı küle dönmüş!
Son 10 yılın verileri Türkiye'deki orman yangınlarının en yaygın sebebinin ihmal ve dikkatsizlik olduğunu söylüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı anız yakılmasının toprağın canlı tabakasına zarar verdiğini belirten farkındalık kampanyalarıyla bu yaygın uygulamayla mücadele etmeye çalışıyor.
***
Bursa’da da durum farklı değil.
Yerel yönetimler teyakkuzda.
Uludağ risk altında ve önlemler alınmış.
Bursa Valiliği tarafından yapılan açıklamada, "Bursa sınırları içerisindeki ormanlık alanlara girişler 8 Temmuz-15 Ekim 2025 tarihleri arasında yasaklanmıştır” denildi.
Demek ki yasak ve ceza olmadan insanların doğayı koruma ihtimali gittikçe azalıyor.
O halde cezalar daha da artırılmalı ki canımız artık yanmasın…