6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nin yıl dönümünde Ressam Şefik Bursalı Sanat Galerisi’nde kapılarını açan ‘Peki, ya sonra?’ sergisinden bahsetmiştim size.
Serginin öyküsünü Küratör Derya Yücel şöyle aktarmıştı:
“Bir dayanışma projesi olarak ‘Sesimiz Ol Platformu’nun hayata geçirdiği ilk sergi serisi, 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremden etkilenen, deprem bölgesinde yaşayan veya göç etmek zorunda kalan genç sanatçılara alan açmak için tasarlandı. Üzerinden iki yıl geçen felaketin ardından bir araya gelmek ve iyileşme süreçlerine katkıda bulunmak için hayata geçirilen bu sergi; geçmişi saklı tutarak unutmamaya, sonraya, geleceğe dair umudu beslemenin bir yolu olarak dayanışmanın kıymetine işaret ediyor…”
***
Dikkatimi çeken ilk resme yaklaşmış ve Güler Kente ile tanışmıştım.
2000 yılında Şanlıurfa’da doğan Kente, lise ve üniversitede resim eğitimi almış. Depremde arkadaşlarını kaybetmiş ve resimlerinde yansıtmak istediğini aktarırken hâlâ sesi titriyordu.
Çalışmalarında psikolojik yansımaları ve depresif bozuklukları Vitiligo ile harmanlayarak; bireyin iç dünyasına dair güçlü anlatımlar sunduğu, serginin tanıtım kitapçığında belirtilmişti.
‘Umudun Tasviri’ isimli çalışmasından etkilenmiş ve diğer çalışmaları hakkında da bilgi istemiştim.
Böylece Bursa’dan Şanlıurfa’ya gönül köprüsü kurduk.
Hem kendisini ve eserlerini daha yakından tanıma hem de eğitim yolculuğunda kendisine ışık olan Adıyaman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi Büşra Kuruçay ile iletişime geçme fırsatım oldu.
Belirtmeliyim ki bu röportajda depremin yaşattığı kayıplar, karamsarlık, umutsuzluk yok; geleceğe bağlılık, umut ve sanat var!
Keyifli okumalar…
*****************************************************************
Öncelikle söz Öğr. Gör. Büşra Kuruçay’da.
SOLASTALJI OLGUSU
Üniversitede depremin yansımaları üzerine bir çalışma, proje mevcut mu?
Evet, şu anda doktora tezimde deprem sonrası bireylerde oluşan ‘solastaljia’ adı verilen psikolojik duygu durumunu inceliyorum. Bununla ilişkili olarak ‘Solastalji Olgusu ve Görsel Çözümlemeler’ başlıklı sanatta yeterlik tezi üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum.
-Kavramı açıklar mısınız?
Solastaljia kavramı, Antroposen çağda insanların alışkın oldukları doğal çevrelerinin değişmesi ile gelişen acı ve umutsuzluğun hâkim olduğu psikolojik bir duygu durumudur. Depremle yıkılan kentlerdeki değişimin bireylerdeki etkisini ‘solastaljia’ ile ilişkilendirdim ve çalışmalarımda buna odaklandım.
ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK
Bu konuyla ilgili daha önce izlenime sunulmuş bir serginiz var mı?
2024’te AB CultureCIVIC Sanatsal Üretim Fonu 3. çağrısında desteklenen ‘Solastaljia; Bozumun Kadastrosu’ adlı sanatsal üretim projesini tamamladım. Projenin ilk sergisi İstanbul Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri’de gerçekleşti.
İlk kişisel sergimde ‘I’ll Play Too…’ başlığı altında farklı disiplinlerden bir dizi eser sundum. ‘Röntgenimsiler’ başlıklı baskı, karakalem ve akrilik uygulamalarla üretilmiş çalışmalar; yapay zekâ araçları yardımıyla canlandırılan artırılmış gerçeklik deneyimleri ile yeni medya araçları ile destekledim!
VAROLUŞU SÜRDÜRME
Sergilenen eserleriniz hakkında ayrıntılı bilgi paylaşır mısınız?
Serginin odak noktasını, doğal felaketin ardından, zihinde yer adan ‘perde’ kavramı oluşturdu. Evleri ve yaşanmışlıkları simgeleyen bu perdeleri, aidiyet ve ‘ev’ metaforu olarak ele aldım. Yıkılan bu evlerden sarkan perdeler, kaybolan aidiyetin ve ortadan kalkan ev olgusunu sembolize ediyor.
‘I’II Play Too…’ video art çalışması, bu perdeler aracılığıyla yaşanmışlıkları yansıtırken, yıkıntılar arasında oynayan çocukların seslerini hareketli bir şekilde izleyiciye sundu. Çocukların, her türlü olumsuzluğa rağmen, distopik bir ortamda bile oyun oynamaya devam edebilmeleri, varoluşu sürdürme ve iyileşme adına bir umut ışığı teşkil ediyor!
FARKLI SANAT DENEYİMİ
Anladığım kadarıyla dijital bir sergi söz konusu ve bu bana heyecan verdi. Bu teknoloji ağırlıklı sergi Adıyaman’a da taşındı mı?
Disiplinlerarası ve deneyimlenebilir çoklu katmanları ile bu sergi izleyiciye faklı, yenilikçi ve dikkat çekici bir sanat deneyimi sundu. Üç ana dijital sanat formu olan ‘I’ll Play Too…’, ‘Echo’, ‘Kadastro’nun; kendi içeriklerindeki sesler, eş zamanlı olarak mekâna özgü yankılanan ses enstalasyonları yarattı; olumsuz duyumlar ise umuda ve oyunun sağaltıcı arayışına işaret eden bir deneyim sundu.
Bu serginin 2. Edisyonu ise Adıyaman’da gerçekleşen ilk dijital sergi olma özelliği ile sanatseverler ile buluştu.
KAVRAMSAL DERİNLİK
Odak noktamızı çalışmalarınızdan üniversiteye ve öğrencilere çevirmek istiyorum. Sanat bölümlerinde okuyanlara bir öğretim görevlisi olarak önerilerinizi alabilir miyiz?
Sanat öğrencileri için en önemli unsurlardan biri, disiplinlerarası düşünme ve üretme pratiğini geliştirmektir. Günümüz sanat dünyasında, klasik tekniklere hâkim olmak kadar, yeni medya ve dijital teknolojiler gibi çağdaş üretim araçlarını da anlamak ve kullanmak büyük bir avantaj sağlamaktadır.
Öğrencilere hem geleneksel sanat disiplinleri hem de yenilikçi teknolojiler arasında köprü kurmalarını öneriyorum.
Ayrıca, sanatta kavramsal derinlik ve eleştirel düşünme becerisi, yalnızca teknik yeterlilikten daha önemli bir unsur hâline gelmiştir. Öğrencilerimizin, sanat tarihine, felsefeye, sosyolojiye ve güncel toplumsal meselelere ilgi duyması, eserlerinin hem bireysel hem de kolektif hafızada daha güçlü bir etki bırakmasını sağlayacaktır.
-Peki, iyi bir eğitim için öğrencilere sunulması gerekenler neler?
Öğrencilerin sanatsal kimliklerini inşa ederken farklı sanat platformları, bienaller, festivaller ve uluslararası projelere katılım göstermeleri büyük önem taşımaktadır. Kültürel ağlarını genişletmek, sanatçı rezidanslarına başvurmak ve uluslararası iş birlikleri kurmak, onlara sanat kariyerlerinde daha güçlü bir yer edinme fırsatı sunacaktır. Günümüz sanat ortamında sanatçının yalnızca bir üretici değil, aynı zamanda bir araştırmacı ve anlatıcı olması gerekmektedir. Bu bağlamda, sanat öğrencileri, sergileme pratikleri, sanat yönetimi ve küratoryal süreçler hakkında bilgi sahibi olmalı, eserlerini nasıl konumlandıracaklarını iyi analiz etmeliler. Bu alanlarda öğrencilere destek olunmalı.
DİJİTALLEŞMEYE UYUM
Bağlı olduğunuz üniversite nazarında diğer üniversitelerde de sanat eğitimi veren fakültelerden talepleriniz nelerdir?
Bu noktada, fakültemizde günümüz sanat eğitimine uygun altyapının güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle, sanatın dijitalleşmesi ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda, bir bilgisayar laboratuvarı ihtiyacı gün geçtikçe daha kritik hâle gelmektedir.
Dijital sanat, animasyon, video prodüksiyonu, 3D modelleme, artırılmış gerçeklik (AR) ve yapay zekâ destekli sanat gibi alanların gelişimi, öğrencilere çağdaş sanat pratiklerinde güçlü bir zemin sağlayacaktır. Fakültemiz bünyesinde teknik donanıma sahip bir bilgisayar laboratuvarının kurulması, öğrencilerimizin üretim süreçlerine büyük katkı sunacak ve onların günümüz sanat dünyasında rekabet edebilir bireyler olmalarına yardımcı olacaktır.
Eklemek istediğiniz var mı?
Sanat öğrencilerimizin, disiplinlerarası ve yenilikçi bir bakış açısıyla, eleştirel ve deneysel düşünceyi ön planda tutarak üretim yapmalarını teşvik ediyor; sanata olan tutkularını her zaman beslemelerini diliyorum.
*****************************************************************
İkinci bölümde söz Sanatçı Güler Kente’de.
ÜRETİM PRATİĞİ
Okuduğunuz bölümde fark yaratabilecek derslerden bahseder misiniz?
Çağdaş Sanatı ve Atölye Proje dersi diyebilirim.
Çağdaş Sanatı dersi bireyin çağdaş sanatının kavramlarını anlama ve önemli niteliklerini tanıma, karşılaştırma, eleştirel düşünme ve tarihsel terimlerini tanımlama yetkinliği sunuyor.
Atölye Proje dersi ise; bireyin farklı resim tekniklerini deneyimleyebilmesini, yaratıcı düşünme-özgün çalışmalar geliştirebilmesini sağlıyor. Bireye kendi sanat yaklaşımlarını oluşturarak üretim pratiği kazandırıyor.
DUYGULARIN DIŞAVURUMU
Sanatı nasıl tanımlarsınız?
Sanat kişinin kendisini özgürce ifade edebildiği bir alandır.
Öfkenin, korkunun, sevginin, hayallerin ve arzuların sanat eserine dönüştürülmesi ile duyguların dışavurumudur. Bazen de kelimelerimizin fırçayla dans ederek renklerin tuval yüzeyinde bizlere oluşturduğu gizli sözcüklerdir.
VİTİLİGO: BİR CİLT SANATI
Daha önce ‘Vitiligo’yu sanata yansıttığınızdan bahsetmiştiniz. Ayrıntılı bilgi verir misiniz?
Vitiligo, ciltteki pigment kaybı sonucu beyaz lekelerin oluşması ile karakterize edilen bir cilt sanatıdır. Amaç; bunun bir cilt hastalığı olmadığını, cilt sanatı olduğunu sunmak ve toplumun ön yargılarını kırmaktır.
Ve çalışmalarımda da yer aldığı gibi psikolojik yansımaları Vitiligo hastalığıyla harmanlayarak bireyin iç dünyasına yerleştirip, tuval üzerine yansıtıyorum.
KORKUDAN UMUDA
Deprem öncesi ve sonrası sanatsal çalışmalarınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Deprem öncesi ‘Psikolojik yansımalar’ üzerine çalışmalar yapmaktaydım. İnsanların anlık ifade biçimlerini ele alıyor ve Vitiligo hastalığıyla harmanlayarak bireyin iç dünyasından ilham alıyordum.
Deprem sonrasında ise yaşadığımız olağanüstü felaket; korku, acı, kayıp ve üzüntü yarattı. Bu psikolojik etkileri aşabilmek, dayanışmayı sağlayabilmek ve farkındalık yaratarak umudu aşılayabilmek istiyorum. Çalışmalarımı bu doğrultuda sürdürüyorum.
Deprem bölgesinde iyileştirici güç olarak sanat kullanılıyor mu?
6 Şubat Depremi, başta çocuklar olmak üzere insanlar üzerinde büyük bir travmaya neden oldu. İnsanlar üzerindeki psikolojik etkiyi kırmak, yaraları sarmak ve iyileştirmek amacıyla kültürel ve sanatsal etkinlik faaliyetleri düzenleniyor. Gönüllülük esaslı pek çok çalışma bölgede halen sürüyor. Ben de ilerleyen süreçte böyle bir proje yapmak istiyorum. Her ne olursa olsun geleceği şekillendirmek, aydınlatmak hepimizin görevi!