6 Şubat 2023!
Bu tarihi unutmayacağız, unutamayacağız!
Bir hafta milli yas ilan edildi ama bir ömür sürecek aslında.
Kayıplar, yıkılan binalar, enkaz altındakiler…
Sayılar hala net değil.
Kurtarılan çocukların anne-babaları kayıp.
Herkes fotoğraf paylaşmaya devam ediyor, her karede bir kez daha yıkılıyoruz.
Durumu kabullenebilmiş değiliz.
Zihnimiz, mantığımız reddediyor.
Bu kadar büyük bir deprem, geniş bir alan, çaresizlik ve acı.
Bir yandan uzmanlar sürekli açıklama yapıyor.
Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Prof. Dr. Celal Şengör…
Televizyon kanallarında canlı yayınlar devam ediyor.
Hepsi de deprem için yıllardır uyardık diyor, bundan sonrası için de uyarmayı sürdürüyorlar!
17 Ağustos Marmara Depremi olalı 23 yıl geçti.
Bunca zaman neler yapıldı?
Sorgulamadan duramıyoruz!
Yüksek katlı çok bina yapıldı, rezidans tabelaları asıldı, tarım arazilerine imar izni çıktı.
Bunlara sahip olmak için insanlar yüksek miktarda krediler çekti, eski tek katlı evlerini yirmi katlı kulelerde yaşayabilmek için sattı.
Sonuç?
Bu hata hepimizin, ödenecek bedel maddi-manevi hepimizin!
Naci Görür; “Gece 4’te uyandırıldım. 1 saat ağladım. Hala ağlıyorum. Yıllardır uyardığımız yer. Tek bir yerel yönetici arayıp ne yapalım demedi. Bunca uyarıyı niye yaptık?” diye tweet attı.
Ve tüm gün bu depremin doğal mı yoksa yapay mı olduğu tartışıldı.
Bu fay, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir deprem üretebilir miydi?
Yoksa yapay bir patlama ile kara harekete mi geçirilmişti?
Naci Görür ve Celal Şengör nasıl olduğunu uzun uzun bilimsel temellere dayanarak aktardı.
Hatta Celal Şengör, hazırlamış olduğu bölgeyi temsil eden parçalarla göstererek açıkladı.
***
Naci Görür de önemli noktaları işaret etti.
Bazı kısımları aktarmak istiyorum:
“Bence artık ülkemizde deprem nerede, ne zaman, nasıl, hangi fay kırılacak, kırılan fay orayı mı etkileyecek, bilimin ayrıntısında olmayan teferruatlardan vazgeçip bir şeyi kabul etmek lazım. 13 milyon sene önce başladı deprem mekanizması. Deprem işsizlik, hava, su gibi bir gerçektir. Bir devletin siyasilerin en önemli görevi o ülkede yaşayan insanların can güvenliğini sağlamaktır.
Çözüm yolu basit. Türkiye'de deprem kuşaklarındaki yerleşim alanlarını deprem dirençli kentler hâline getirin. Afet Bakanlığı kurun ona iyi bir bütçe verin, liyakatli kadroları oluşturun. Yerel yönetimlerle beraber deprem dirençli kentler yapın. Doğu Anadolu Fayı üzerinde depremlerin gelebileceğini öngördük.
Elazığ'da Elazığlıların bir deprem kentinde oturduğunu fark etmediğini gördüm ve kentte konferanslar verdik. İnönü Üniversitesi’nde konuşmalar yaptım, Malatya'da halka seslendim. Bunun üzerine bir proje hazırladık. Harita Genel Komutanlığı'nın işin içine sokarak proje hazırladık. Devlet Planlama'ya sunduk, TÜBİTAK'a sunduk, reddedildi…”
Deprem değil, çürük binalar öldürüyor söylemi dilimizde.
Bir slogan olarak evirip çevirip kullanıyoruz ama önlem yok, uyarıları dikkate alan yok.
Bilimsel açıklamalarla ikna olmuş gibi davranıyoruz ama Ahmet Ercan’ın dedikleri de zihnimizi kurcalamıyor değil.
Ercan, Kahramanmaraş depremlerine ilişkin "İki kırıkta da deprem yaratmak üzere bir gerginlik birikimi varmış. Birinci kırıktaki deprem gerginliğinin boşalmasıyla gerilimin bir kısmı ikinci kırığa kaydı. Onun etkisiyle ikinci kırık da harekete geçti. Buna irkitilmiş deprem denir. Bu tabiri Türkiye’de ilk defa kullanıyorum, çünkü daha önce böyle bir deprem işleyişi oluşmadı" dedi.
Daha önce oluşmadı, görülmedi, geldi bizi vurdu!
Her zaman şüphe ile yaşayacağız!
***
Ayrıca Bursa açısından çok merak edilen bir konuya da açıklık getirildi.
Jeofizik Mühendisleri Odası Bursa İl Temsilciliği, Kahramanmaraş'taki depremin Doğu Anadolu fay zonu üzerinde gerçekleştiğini belirterek, "Marmara Bölgesi'nde beklenen deprem ise Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olup Kahramanmaraş merkezli depremin Bursa'yı etkilemesi gibi bir durum söz konusu değildir” dedi.
Tabii ki bu rehavete kapılalım diye söylenmedi!