Bir icadınız var ya da inovatif bir girişim fikriniz.
Peki, bunun size ait olduğunu, sizin bulduğunuzu veya ürettiğinizi nasıl kanıtlayacaksınız?
Bu noktada devreye patent alımı giriyor ve markalaşma süreci başlıyor. Markalaşma için insanların gerekli kurumlarca bilgilendirilip, bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Patent nedir ve ürettiğiniz bir ürüne, bir fikre patent almanız gerektiğini biliyor musunuz?
Bursa’da ‘Erdem Kaya Patent’ Genel Müdürü, Marka ve Patent Vekili Erdem Kaya; en büyük girişimin fikir üretmek olduğunu söylüyor ve ekliyor; binanız, fabrikanız, makineleriniz olmadan da küçük bir fikrin patentinin alınması çok yüksek getiri sağlayabilir! Patent tanımına gelecek olursak; çatı kavram olan fikri mülkiyet hakkından bahsetmek gerekiyor. Entelektüel sermaye olarak bilinen fikri mülkiyet hakkı; kişilerin her türlü fikrî emeği ile meydana getirdiği bilgi, düşünce, sanat eseri ve ürününün kullanılması ve kopyalanması ile ilgili hukuken sağlanan haklardır. Diğeri ise, sınai mülkiyet hakkı. Buluşlar yani patent ve faydalı model ile endüstriyel tasarımlar, markalar ve coğrafi işaretler vb. içermektedir. Markada bunlardan biri. Kaya; ürününüzü ve hizmetlerinizi tanımlarken kullandığınız her türlü ibarenin marka olduğunu vurguluyor.
Patent deyince illaki teknolojik ürünler olması gerekmiyor. Aslında piyasada gördüğümüz teknik sorunlara karşılık üretilen çözümlerin, icatların hepsi gerçek anlamda patent almayı hak ediyor. Bazen basit gördüğümüz şeyler bile icat olabiliyor. Bu süreç zor, karmaşık ya da çok mu pahalı sorusuna Kaya; düşük bir maliyetle maksimum fayda sağlanacağını söylüyor! Bugün teknoparklarda çok sayıda şirket var ve teknolojik ürünler üretiyorlar. Onların patent süreçleri biraz daha uzun ve karışık onun dışında süreç oldukça kolay. Tek yapılması gereken uzman kişilerle görüşmek. Ancak önemli bir nokta var. İdari çözümler değil, teknik çözümlere odaklanan patent; bazı durumlarda yapılan buluş kategorisinde olsa bile alınamıyor. Burada kamu düzenini bozan, etiğe aykırı şeyler kastediliyor. Örneğin; kitle imha silahları, virüsler yani insanlığı tehdit eden şeylerin patenti söz konusu değil!
Markalaşma için firmaların yoğun çalışmaları var. Şirketlerin kimliğini oluşturan ve uzun yıllar devamlılığını sağlayan markalaşma araçları için de devletin destekleri mevcut. Yetkili kuruluşların Türkiye’de etkili çalıştığını bildiren Kaya; AR-GE ve patent için maddi desteklerin olduğunu hatta insanların bunları suiistimal ettiğinin altını çiziyor. Sanayi Bakanlığı, BEBKA gibi kalkınma ajansları, teknoparklar ve kuluçka merkezleri gibi kuruluşlar bu süreçte halka hizmet vermeye devam ediyor.
Önümüzdeki on yıllık süreçte Türkiye’nin önce kendi marka değerini yükseltmeye çalışmamız gerektiğini söyleyen Marka ve Patent Vekili; “ülke olarak güçlü bir ekosisteme sahibiz. Eskiden biz insanları arardık patent almaları için, şimdi onlar bize ulaşıyor. Akademik olarak da patent sayıları arttı. Güzel gelişmeler var. Şimdi sırada kurumsal kültür bilincini yerleştirmede” dedi.
Çünkü üretimde hiç sıkıntı yaşamazken tanıtımda sıkıntı çekiyoruz. Pazarlama, reklam, marka konumlandırma, satış sonrası destek hizmetleri eksik aklıyor. Türkiye’nin ülke markasını yönetmesi ve yükseltmesi lazım. Avrupa ülkeleri ya da ABD’de aynı ürünü ürettiğini zaman bizden daha pahalıya satabiliyor. Burada devreye marka giriyor. Yaşanılan ülke, girişiminizin başarısını etkiliyor. Bu yüzden marka ve patent ile ilgili tüm çalışmaların amacı şu anda ülke değerini artırmak için!
Sonra her şey daha kolay olacak!
Yeter ki bir icadınız, inovatif fikriniz olsun!