‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözü son zamanlarda yaşadığımız olaylara karşı yaptığımız ilk yorumlar arasında.
Kısır döngüde aynı neden ve sonuçları yaşıyoruz.
Gerek ülkemizdeki siyasi kaos, gerekse dünyadaki çalkantılar bizi geçmişe götürüyor.
Açıkçası bana insanların akıllanmayışı ve toplumların hâlâ aynı kumpaslara düşüyor olması garip geliyor.
O kadar mantıksız ki…
Göz göre göre nasıl olur da hep aynı çıkmaza girilir?
Nitekim her millet kendi tarihini tekrarlıyor; kimisi aynı ekonomik buhranlarla sınanıyor, kimisi devrim yapıyor.
Bunlardan biri Fransa, atalarının izinden gidiyor!
Sosyal medyada 5 Mayıs 1789’u temsil eden görseller paylaşılarak ‘230 yıl sonra yeniden’ başlıkları atılıyor.
-Bazıları ufak bir hesaplama yapıp, beni uyarmak isteyecektir. Bu nedenle belirteyim Fransız Devrimi 6 yıl sürdü!-
Yani kaçırdık diye üzülmeyin, pek çok şey yakında yeniden bizlerle…

***
Peki, ne oldu?
Haberlerde durum şöyle özetleniyor:
“Fransa, pazartesi günü Başbakan François Bayrou ve azınlık hükümetinin parlamentoda yapılan kritik güven oylamasını kaybetmesiyle, yeniden siyasi bir krize sürüklendi.
Milletvekilleri, 364’e karşı 194 oyla Bayrou’yu reddetti ve bu durum Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u bir kez daha yeni bir hükümet başkanı arayışına zorladı.
Görevde henüz bir yılı doldurmayan Bayrou, Fransa’nın hızla artan borcunu dizginlemek için derin harcama kesintilerini savunurken, benzeri görülmemiş bir güven oylamasına geleceğini bağlamıştı.
Ancak hem sol hem de aşırı sağ, onu devirmek için fırsatı değerlendirdi…”
Burada bahsi geçen ‘hızlı artan borcu dizginleme’ ifadesi, çok güçlü kemer sıkma politikasını içeriyor.
44 milyar avroluk kemer sıkma paketine destek bulamayan Bayrou, 1958’den bu yana güven oylamasıyla düşen ilk başbakan oldu.
Zaten tüm sebepler bir yana, halkın ekonomik baskıya baş kaldırması sonucu hükümetin devrildiği vurgulanıyor.
Aslında dünyadaki tüm olayların kökeninde ekonomi vardır, bu nedenle bilimlerin de en temeli olarak kabul edilir.
Alım gücü her şeyi belirler; iktidarı, muhalefeti hizaya çeker.
Tabii bizim gibi ülkelerde işlevi olmadığı için idrak etmemiz güçleşebiliyor…
***
Bazıları Fransa’da bundan sonra neler olacağını da merak ediyor?
‘Euronews.’a göre:
“Fransa Anayasası uyarınca Bayrou, yerine atama gerçekleştirilene kadar sadece rutin işleri yürüterek geçici başbakanlık görevine devam edebilecek.
Ülke son iki yılda zaten iki kez geçici hükümetlerle yönetilmişti.
Macron’un şimdi iki seçeneği var: Fransa’nın bölünmüş parlamentosunda güvenoyu alabilecek bir başbakan atamak ya da Ulusal Meclis’i feshedip erken seçimlere gitmek…
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ulusal Meclis’i feshedip erken seçim kararı alması halinde, anayasa gereği sandık 20 ila 40 gün içinde kurulmak zorunda!
Tek bir partinin mecliste salt çoğunluğu elde etmesi durumunda, cumhurbaşkanı fiilen o partinin liderini başbakan olarak atamakla yükümlü hale geliyor.
Ve Fransız siyasetinde buna ‘birlikte yönetim’ (cohabitation) deniyor!”
Tabii bir ihtimal daha var; Macron’un olası bir seçim zaferini görmezden gelerek kendi müttefiklerinden birini başbakan ataması halinde ise yeni hükümetin derhal bir güvensizlik oylamasıyla karşılaşacağına kesin gözüyle bakılıyor!
***
Fransız Devrimi’ne de bir göz atalım.
Fransa'daki mutlak monarşinin devrilip yerine cumhuriyetin kurulması ve Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye zorlanması olarak özetleniyor.
Milliyetçilik akımını ve yakın çağı başlatmasıyla Avrupa ve dünya tarihinde büyük bir dönüm noktası olmuştur.
Ancak tarihçiler Fransız Devrimi’ne gidilen süreçte ekonominin etkili olduğunu da savunmaktadır:
“1715 ile 1789 yılları arasında ülke nüfusu 21 milyondan 28 milyona çıktı, bunların yüzde 20'si kasabalarda veya şehirlerde yaşıyor, tek başına Paris'in nüfusu 600.000’nin üzerindeydi.
Buna, 1789'da nüfusun neredeyse yüzde 10'unu oluşturan orta sınıfın büyüklüğünün üç katına çıkması eşlik etti.
Genel refahtaki artışlara rağmen, faydaları büyük ölçüde rantçı ve tüccar sınıflarıyla sınırlı kalırken, topraklarını kiralayan ücretli işçiler ve köylü çiftçilerin yaşam standartları düştü.
1785'teki ekonomik durgunluk, 1787 ve 1788'deki kötü hasatlarla birleşince yüksek işsizliğe ve gıda fiyatlarına yol açarak mali ve siyasi bir krize neden oldu.”
Hatta Victor Hugo, o dönemi şöyle aktarmıştır:
“Kodamanlar, haydutlar, hırsızlar, çabuk olun
Koşun, gelin, ziyafet sofrasına kurulun,
Koşun herkese yer var!
…
Yiyin efendiler, ömür geçer çabucak…
Kurutun kaynakları, hazineyi boşaltın,
Yasalar sizden yana, yiyin, yalayıp yutun,
Tam zamanıdır şimdi!
…
Köylüyü, emekçiyi bitine kadar soyun
Ve bulun neşenizi!
Çalın gülün oynayın…”
***
Tarihin tekerrür ettiği böylece kanıtlanıyor!
Hakkını arayan bir toplum ne kadar kıymetli.
Dilerdik ki kısacık ömründe hiç kimse kaos görmesin, huzur içinde yaşasın.
Maalesef olmuyor…