Hava Durumu

Gazeteciye güven kalmamış!

Yazının Giriş Tarihi: 22.04.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.04.2025 00:05

Her meslekte ‘güven’ kavramı elbette önemlidir.

Doktorlara, yöneticilere, yeri gelince marketteki görevliye güvenmek isteriz.

Sistem bunun üzerine inşa edilir ve karşılıklı beklenti bu doğrultudadır.

Ancak son zamanlarda üzerinde durduğumuz ‘ahlaksızlık’ toplumdaki güven algısını da sarsalı çok oldu.

Amacım sosyolojik genellemeler yapıp, can sıkmak değil.

Bugün çuvaldızı kendimize batırma günü.

Yani kendi meslek grubumdakileri eleştireceğim; gazetecileri…

Mesleğe başladığım zaman da denk geliyordum ama şimdi daha sık duymaya başladığım bir ifade var:

“Lütfen söylediklerimi çarpıtmadan yazın!”

Hangi meslek odası, sendika, STK başkanı ya da siyasi partilerden yetkili isimler olursa olsun bunu vurgulama ihtiyacı duyuyor.

Neden?

Çünkü başına tatsız bir olay gelmiş, meslektaşımız karşı tarafın iyi niyetini suistimal etmiş!

Bu yaptığı karşılığında neler kazanıyor bir gazeteci?

Belki bir iki gün konuşulacak skandal bir haberle prim elde ediyor, tehdit ederek yüklüce ödeme kazanıyor, reklamını yapıyor, ‘bakın ben ne buldum?’ diye haykırıp, geçici gündem yaratıyor.

Peki, ya sonra?

Bir daha o görüş almak için aradığınız kişi telefonunuzu açar mı?

Gerçi düzen öyle bir bozulmuş ki bugün şikâyet eden kişi yarın şikâyet ettiği ile kol kola poz veriyor.

Meslek etiğinin ihlalinin ötesinde, bireysel kaliteyi de ortaya koyan bir mesele!
Gazeteciler için sık kullanılan, tekerleme gibi bir söz mevcut:

‘Yesin, içsin, gezsin.’

İlk duyduğumda tepki göstermiştim; programlara gitmesem, çarşıda-pazarda dolaşmasam, insanlarla iletişim kurmasam olan sorunları nasıl fark edecek, nasıl aktaracağım? diye.

Elbette muhabirlik, yazarlık gezmeden olmaz.

‘Yesin, içsin’ kısmının sebebini de tecrübem arttıkça öğrendim.

Toplantıyı takip etmeyerek, günün sonunda varsa eğer yemeğe katılanları görünce anladım, meslek adına utandım.

Eminim ki bu ifadelerimden sonra beni kınayacak meslektaşlarım, meslek büyüklerim olacaktır.

Fakat ‘gazetecilik bitti, yapılacak iş değil’ nutukları atanlar ile bizi bu sona iten, çoğunlukla aynı kişiler.

Basılı ya da internet medyası belediyelerin insafına bırakılmış, özel sektör elini eteğini çekmiş, asgari ücret; basın ücretine dönüşmüş durumda!
Bunu dile getirdiğim zaman;

“Asgari ücretle çalışan gazeteci yok. Varsa da işe yeni başlamıştır; bir zahmet öyle olacak. Okullardan mezun olup geliyorlar ama hiçbir şey bilmiyorlar; haber yazamıyorlar, başlık atamıyorlar, bir başkanla nasıl konuşacaklarını dahi bilmiyorlar. İşi öğrenene kadar asgari ücret almaları doğal. Sonra hızla maaşları yükseliyor…” yanıtını alıyorum, gülüyorum…

Bir de ekliyorlar: “Gazeteci, kazancına bakmaz, bu gönül işidir…”

‘Gazeteci’ nitelemesiyle tanıtılınca böbürlenenler, mesleğin sürdürülebilirliği için bir taş kımıldatmadan öylece durmaktalar!

Topluma gelince…

Geçen ay bir teyze, metro istasyonunda bizi durdurdu.

Basın toplantısından çıkmış, hararetli bir şekilde bize aktarılanları tartışıyorduk.

Teyze dedi ki:

“Neden yalan haberlerle toplumu kandırmaya çalışıyorsunuz?

Neden hep yandaşsınız?

Biz doğru şeyler öğrenmek istiyoruz.”

Açıklık getireyim; ‘yalan’ olarak nitelendirilen aslında tüm ülkeye servis edilen standart bir haber ve çoğunlukla yalan değil; sınırlandırılmış, kesintiye uğramış ya da başka bir ifadeyle törpülenmiş haber.

Dahası için ‘basının özgürlüğü’ adına herkes elini taşın altına koymalı.

Tabii özgürlükle-ahlaksızlığı birbirine karıştıranlar da ayıklanmalı.

Her duyduğunuz, duyduğumuz doğru değil; sosyal medyadaki bilgi kirliliği vatandaşla-basını da karşı karşıya getirdi.

Hiç olmayacak şeyler haber diye servis ediliyor; hesabı da yine gazeteciden soruluyor…

***

Kısacası güven duygusu; haberin kaynağı ve haberi yapan kişi arasında kalmadığı gibi haberi sunduğumuz kişilerle de aramızda kalmamış.

İnanılmaz bilgi bombardımanı yaşanıyor, beyinlerimiz yorgun bir şekilde evlere dağılıyoruz.

Olanı çarpıtan, abartan, samimiyetle söylenmiş şeyleri anlamsızca satırlarına taşıyan meslek çalışanları olduğu sürece kimse gelişim, ahlak ve fazlasını beklemesin…

Bir sendika başkanına ulaşmaya çalışıp da karşılığında; “Ben hiçbir açıklama yapamam sonra eskiden olduğu gibi yine benim başım yanar, demediklerimi de oraya eklerseniz” yanıtını alıyorsam ben, hep dediğim gibi:

Bu, sektördeki çalışanların eseri!

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.