Hava Durumu

Hayat biraz olsun ‘Yırtık’ değil mi?

Yazının Giriş Tarihi: 26.10.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.10.2023 09:44

Bursa’da çok ses getiren Vizör Grup Yırtık Fotoğraf sergisi bize farklı bir kapı açıyor. Hayatın güzel manzaralardan ibaret olmadığını gösteriyor, anlam arayışında çıtayı yukarı taşıyor. Ve Küratör Laleper Aytek soruyor; “Bilindik görüntülerden sıkılmadık mı?”

Nilüfer Kent Konseyi Vizör Fotoğraf Grubu 1 Ocak 2009 tarihinde sosyal sorumluk projelerine fotoğraf üretmek, çalışılan konulara yeni bakış açıları sunmak amacıyla kurulmuş bir topluluk. Bugün onların son projesi olan, zamana ve hayata tutunmaya çalışan ‘YIRTIK’ sergisinden bahsetmek istiyorum sizlere. Oldukça ses getiren serginin Küratörü Laleper Aytek ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bu görüşmeyi sağlayan fotoğrafçı Alev Tanrıkorur beni ‘Yırtık’ için davet ettiğinde isminden dolayı gerçekten merak duydum. Başlangıçta amacım ‘yırtık’ kavramının fotoğraflarda hayat bulma serüvenini öğrenmekti. Ama Koç Üniversitesi’nde akademisyen olan Laleper Aytek fotoğrafı ve fotoğrafçılığı öyle bir anlatıyor ki konuyu sınırlandırmak mümkün olmuyor.

Toplum olarak sanat söz konusu olunca keskin bir şekilde ikiye ayrılıyoruz. Bir kesim geçim sıkıntısı içinde sanata dair yapılanları gereksiz bulurken, bir kesim de müziksiz, tiyatrosuz, edebiyatsız yaşayamıyor. Fotoğrafların mükemmel olma kaygısı da biraz insanları kendisinden soğutuyor. En güzel gökyüzünü, en tatlı kediyi, denizin en eşsiz mavisini yakalama telaşı fotoğrafçılığı toplumdan koparıyor. Halbuki bunun hataların en büyüğü olduğunu belirtiyor Laleper Aytek. Fotoğraf, bir şeyi anlatma derdi olan, kadraja anlam yükleyebilen herkese kollarını açıyor. İçimizdeki sıkışmışlığı, bıkkınlığı, uçarı kaçarı hali yansıtmak da Yırtık’a düşüyor!

Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nin destekleriyle açılan sergiyi 5 Kasım’a kadar Nazım Hikmet Kültürevi’nde ziyaret edebilirsiniz.

- Katılan fotoğrafçılar; Ahmet Sungur, Alev Tanrıkorur, Almila Kuş, A. Nur Türk, Aydın Kuran, Ayşegül Sencan Erkol, Cengiz Bilge, Ebru Taşkeser, Emre Şentürk, Furkan Karapınar, Gürkan Açıkgöz, Orhan Turhan, Selçuk Dalgıç, Serap Özkan Baykal, Şevki Karaca, Yıldız Kiremitçi.

Aslı Erdoğan’ın metinleri fotoğraflara eşlik ediyor.-

 

ÇOK FAZLA DEFO VAR

Bu sergi nasıl oluştu ve adı neden ‘Yırtık’?

Yaklaşık iki yıl önce Nilüfer Kent Konseyi Vizör Fotoğraf Grubu ile Bursa Fotofest etkinliğinde yollarımız kesişti. Bana ‘bir projemiz var, beraber çalışabilir miyiz?’ diye sordular. Pandemi dönemi girince araya online olarak görüşmeye başladık.

Başlarda benim için şüpheli bir çalışmaydı çünkü gruptan az kişiyi tanıyordum. Sonra aramızda bir uyum oluştu. Onlara fotoğrafa dair bir şeyler anlatıyordum, ekip de bu bilgiler ışığında fotoğraf üretmeye devam ediyordu. Yaklaşık 6 ay sonra hayatımıza ‘yırtık’ kavramı girdi. Tüm grubu bir araya getirecek sergi konsepti gerekiyordu. Ekip çok heyecanlı hevesli olduğu için iyi işler çıkıyordu. Gelen fotoğraflar da beni ‘yırtık’ kavramına yönlendirdi. Yaşamın kendisi yırtık! Hayatımızda çok fazla defo var, bizi sıkıştıran, cevap veremediğimiz şeyler var. Bunları birazcık parçalayıp başka bir bütüne erişmek istedim.

FOTOĞRAF, BİRAZ İMADIR!

‘Bazı sergilerin sanki ruhu olmuyor, felsefesi samimi gelmiyor. Öyle olunca da insanlar ilgi göstermiyor.-

Sergileri cazip hale getirip, insanları çeken unsurlar nelerdir?

İlhan Berk şiir için şöyle der, “Belirsizlik, anlam yoksunluğu değildir. Tam tersine çokanlamlılıktır, sınırsızlıktır.” Fotoğraf için de bir belirsizlik, boşluk var. Çektiklerimizle biz boşluğa bir şeyler söylüyoruz. Anı dondurup, sürekliliğinden alıp, başka yere koyarak, bir hikâye yaratıyoruz. İşte burada hikâyeyi nasıl kurgulayacağımız önemli. Herkesin de biriktirme şekli başka olduğu için herkesin birbirinden etkilenmesini sağlayarak sergiyi kurguluyoruz. Biraz imaya yönelmektir fotoğraf. İzleyiciye de bir alan açmak gerekir. Çeken, çekilen ve izleyici üçlüsü o zaman birbirini tamamlıyor. Eksik kalmış fotoğraflar daha fazla şey söylüyor. Birilerine tamamlamak için fırsat veriyor. O zaman insanlara cazip hâle geliyor. Bizim sergimizde Aslı Erdoğan’ın metinleri fotoğraflarla bütünleşti. Otoportrelerin varlığı da bu sergi için doğru oldu, canlılık kattı.

 

‘HOBİ OLARAK YAP!’

Fotoğrafçılık hobi olarak görülüyor.

Aileler çocuklarına ‘önce mühendis, doktor, öğretmen ol, sonra yine fotoğraf çekersin, müzikle uğraşırsın’ gibi şeyler söylüyor.

Böyle bir atmosferde üniversitede fotoğrafçılık bölümüne ilgi nasıl?

Önce kendimden örnek vererek başlayayım. Ben ekonomi mezunuyum. 30 yıllık fotoğraf hayatım var. Mesleğe akademisyen olarak değil reklam fotoğrafçısı olarak başladım. Dijital fotoğrafı öğrendim ve çeşitli kurumlarda çalıştım. Fotoğraf sergileri hazırladım, yazılarını yazdım. Bundan 15 sene önce de Koç Üniversitesi’nde fotoğraf dersleri vermeye başladım. Asistanlığımı yapan öğrencim ise, uluslararası ilişkiler bölümünde eğitimine başlayıp, fotoğrafa geçti. Ailelerin etkisi çok oluyor, güvence sağlayacak meslek istiyorlar. ‘Bunu hobi olarak yapmaya devam et’ diyorlar. Dayım tarafından bana da bu söylenmişti. Sonra özür diledi!

TUTKU GEREKİYOR

Herkes bu yolda sizin gibi başarılı olabilir mi?

Bunu başarmak için azim gerekiyor. Fotoğraf, heykel ya da şiir vb. o sizin kendinizi ifade etmekte vazgeçemediğiniz bir aracı ise onun üzerine gitmeniz lazım. Tutkulu olmak gerekiyor. Bu sergi benim değil, ben küratörüm. Ama bir yandan da benim sergim. Bunları bir araya getirirken kendime ait bir meseleyi ortaya koyuyorum. Neden ‘yırtık’ kavramını seçiyorum? Anlatmak istediğim bir şey var. Gerçekten isteyen başarır.

ÜLKENİN ALAMETİFARİKASI

Türkiye’de fotoğraftan beklenilen nedir?

Çekilen her karenin güzel olması bekleniyor. Büyük bir hata yapılıyor aslında. Sanki dünyada her şey harikaymış gibi fotoğrafta güzelleme yaratmaya çalışıyoruz. Güzel fotoğraf çekmek ülkenin alametifarikası sanki. Gün batımları, kuşlar, kediler, manzaralar vb. Ama hayat güzelden daha fazlası. Şu anda hepimizin ruh halinde sinir bozukluğu, kızgınlık, sıkışmışlık, becerememek, âşık olmak, terk edilmiş olmak, tedirginlik gibi bir sürü şey var. Resimden, romandan, şiirden böyle bir beklenti var mı? Bana diyorlar ki; “Hayat çok sıkıcı fotoğraf bari güzel olsun”. İsteyen öyle çeksin tabii benim bir itirazım yok ama sanatsal bir araçla bir şey anlatıyorsanız durum farklı. En etkileyici şiir, ruhun derinliklerine dokunan herkesin yaşadığı ama dile getiremediği sıkışmışlıklar değil midir?

SUBJEKTİFE DÖNÜŞTÜ

Telefonlarla çekilen fotoğrafları sanatsal çalışma olarak kabul ediyor musunuz yoksa tek yol fotoğraf makinesi midir?

Fotoğrafın şöyle bir talihsizliği var. 180 küsür yıllık bir buluş bu. İlk başta resme alternatif olarak bir şeyi olduğu gibi tespit edebilme beceresini getiriyor. Ressam yapıyor ama birazcık onun çizgisine bağlı oluyor. Ama fotoğraf öyle değil. Gördüğünü çekiyor. 180 yıl içinde aslında mükemmel görüntüden belirsiz görüntüye doğru evrildi. Dünya da değişti. İnsanlar dönüşüm sırasında kendi içindekileri de fotoğrafa katmaya başladı. Birebir temsilden aslında herkese ait temsile dönüştü. Mizansen yaparak çekimler de oluyor. Tamamen objektif bir şeyden subjektif bir şeye evrildi. Kendiniz proje üretiyorsanız hangi araçla çekim yaptığınız önemli değil. Her yerde her şeyle çekim olur.

DAYATMA OLAMAZ

Makbul fotoğrafta insan olmalı mıdır? Kurslarda böyle bir bilgi paylaşıldığını duymuştum. Halbuki ben çektiğim görüntüde insan istemiyorum.

Bunun dayatması olamaz. Ben öğrencilerime teknik kuralları öğretiyorum. Ama karede insan mı olacak, kişi mekânı mı düzenleyecek tercihe kalmış. Bir tane doğru yok ki. Kompozisyon kurallarını öğrenirim ama nasıl uygulayacağımı ben bilirim. Hep yapılanın tekrarı ne işe yarar? Ben o zaman nasıl fark yaratacağım?

 

Bir kişinin kendisine fotoğrafçı diyebilmesi için hangi şartları yerine getiriyor olması gerekir? Kuralları kim belirliyor?

Fotoğraf uzun soluklu bir iş. Tekniği öğrenince fotoğrafçı olunmuyor. Yapılan işe nasıl bir anlam kattığınıza bağlı. Her şeyin fotoğrafı çekilir ama bu görüntü olabilir, her zaman fotoğraf olamaz. Zaman içinde bu oturur ve siz de şunu anlarsınız: Benim derdim fotoğraf ile bir şey anlatmak. Kendi 30 yıllık hayatıma bakınca derim ki, evet ben fotoğrafçıyım. Kadrajda ne anlam var o önemli.

 

Eklemek istedikleriniz var mı?

Sergilerin fotoğraf baskılarının iyi olması, broşürünün iyi hazırlanması çok önemli. Yırtık için bunları sağlamayı başardık. Bursa’da fotoğrafçılar için farklı bir ses oldu. Çıtayı yükselttiğimize inanıyorum, dikkat çektik. Hepimiz bilindik görüntülerden sıkılmadık mı, hayat özünde dağınık, biraz olsun yırtık değil mi?

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.