Yaşamak nedir?
Yalnızca hayatı idame ettirmek, dünyada hiçbir iz bırakmadan yok olup gitmek mi?
Hâlbuki farklı gidişatlar da olmalı.
Tam bir bütünlük hâlini ifade eden sağlık ve sağlıklı hayat; kendini gerçekleştirmeyi de kapsıyor.
Tolstoy’un dediğini hatırlayalım:
“Yiyordu, içiyordu, uyuyordu, uyanıyordu ama yaşamıyordu.”
Demek ki eksik bir şeyler var.
Ekonomik şartların izin vermediği ama içimizde ukde kalan süreçler gibi; kültürel faaliyetler, bir sanat dalıyla uğraşmak, başka ülkeler görmek…
Yapılamayanlar için kimseyi suçlamıyorum elbette.
‘Kitap alıp da okuyamıyorum, sinemaya gidemiyorum, arkadaşlarımla buluşup sohbet dahi edemiyorum’ sitemlerini çok sık duyuyorum.
Hiçbirimizin birbirinden farkı yok şu anda.
Yalnız değilsiniz, değiliz.
Tespitleri paylaşacak, içinde bulunduğumuz durumu tasvir edeceğim bir kez daha!
***
İş ve personel arayanların buluştuğu sitelerden birinin düzenlediği izin günleri anketinin sonucunda, çalışanların yüzde 73’ünün son bir yılda sosyalleşmeye ayırdığı bütçeyi azalttığı; yüzde 53’ünün son bir yılda tiyatro, konser, sinema gibi kültürel etkinliklere hiç katılmadığı tespit edildi!
Bunlar lüks değil, ihtiyaç!
‘Bu bir eksiklik değil’ diyenler de muhakkak vardır.
Zira kendi yaşadığı şehre, ilçeye hatta mahalleye yabancı olan bazı kişileri tanıyorum.
Onları şuradan şuraya hareket ettirmek mümkün değil; ruhlarında gezmek, görmek, öğrenmek yok.
Ancak isteyip de yapamayanların dramı büyük.
Anket sonuçlarına devam edecek olursak:
Firmanın, ‘Çalıştığınız işte haftada kaç gün izniniz var?’ sorusunu çalışanların yüzde 55’i iki gün, çalışanların yüzde 43’ü bir gün, yüzde 3’ü ise üç ve daha fazla gün yanıtını vermiş.
Bu soruya paralel olarak anketteki, ‘İzin günlerinizde neler yapıyorsunuz?’ sorusunu katılımcıların yüzde 49’u ‘Ailemle zaman geçiriyorum’, yüzde 30’u ‘Dinleniyorum/evde vakit geçiriyorum’ diye cevaplarken, yüzde 10’u ‘Arkadaşlarımla zaman geçiriyorum’, yüzde 6’sı ‘Spor, egzersiz yapıyorum’ ve yüzde 5’i ise ‘Ek iş yapıyorum’ yanıtını vermiş durumda.
Aslında ek iş yapanların oranının daha yüksek çıkmasını beklerdim!
Özellikle asgari ücret alanların iki, üç iş birden yaptıklarına tanık oluyoruz.
***
Ve asıl can alıcı sonuç:
‘Son bir yılda, izin günlerinizdeki sosyal faaliyetlerinizde ekonomi odaklı değişim yaşandı mı?’ sorusunu çalışanların yüzde 73’ü, ‘Evet, sosyalleşmeye ayırdığım bütçe azaldı’ diye cevaplandırmış.
Sosyal faaliyetlere katılımın değişimde rol oynayan başlıca faktörler sorulduğunda ise katılıcıların yüzde 53’ünden ‘Geçim masraflarındaki artış’, yüzde 26’sından ‘Sosyal faaliyetlerdeki maliyet artışı’ ve yüzde 17’sinden ‘Birikim yapma isteği’ yanıtı gelmiş.
Marketing Türkiye sayfasında sonuçları değerlendiren firmanın CEO’su Levent Dicle şöyle diyor:
“Artan geçim masrafları her geçen gün çalışanların yaşam kalitesini düşürüyor. İş ve ev arasına sıkışan çalışanlar hem iş hayatındaki verimlerinden hem de sosyal sağlıklarından kayıp veriyor.
Bu durum gerek iş yerlerinde gerek toplumsal alanlarda gerekse ev yaşantısında huzuru olumsuz yönde etkiliyor.
Toplumsal olarak yaşadığımız birçok sorunun kaynağında da çalışanların yaşam kalitesindeki düşüş yer alıyor.
Özellikle aile içi geçimsizlik, şiddet vakalarındaki artış gibi durumlarda çalışanların sosyal hayata katılımdaki eksiklik önemli rol oynuyor!”
***
Ne yazık ki internette ‘gelişmiş ülke kriterleri’ni arattığınız zaman çıkan maddelerin çoğu gelirle ilgili.
Örnek tanım sunayım:
-Eğitim, sağlık, altyapı, barınma hizmetlerinin oldukça geliştiği ülkelerdir. Nüfuslarının büyük kısmı sanayi ve hizmet sektöründe çalışır. Genellikle zengin ülkelerdir ve kişi başına düşen milli gelir yüksektir.-
Biz de kâğıt üzerinde zenginiz.
TÜİK verilerinde ihya olduk zaten.
Ama ne hikmetse yaşantımıza yansıyamadı bunlar!
Keyfekeder kendi gelişimini engelleyenleri dışında tutuyor, sırf geçim kaygısı nedeniyle sosyal hayattan kopan binlerce insana sabır diliyorum…