Okumak…
Eskiden ne kadar da anlamlıydı; üniversite kazanmak.
En son hangi kuşak bununla övünüp; diplomasıyla rahatlıkla iş bulabildi?
Gerçi artık yeni nesil için böyle bir dert de kalmadı; işsiziz demiyorlar!
Mutsuzuz, umutsuzuz ve ‘bir hayalimiz yok’ diyorlar.
Sanki yaşarken öldüler, kayboldular.
Kimse duymadı, görmedi, umursamadı.
Hakkı verilerek yapılan tek şey ‘eleştirmek’ oldu.
Sokağa çıkıp rastgele 45-50 yaşlarında on kişi seçsem ve onlara sorsam:
‘Türkiye’de gençlerin yaşam tarzından memnun musunuz?’
Tembellik, teknoloji bağımlılığı, vurdumduymazlık gibi peş peşe pek çok olumsuz kelimeyi sıralarlar.
Her zaman ki gibi savunmaya geçecek ve ülkemizdeki acı tabloyu gözler önüne sereceğim.
Tabii size göre durumun sebebi yine gençlerdir.
Olsun, bir umut ben yazmayı sürdüreceğim…
***
Dönem dönem bazı şeyleri hatırlatmak gerekiyor; bu işi de en iyi sosyal medya yapıyor.
Günlerdir ‘Türkiye’de vahim tablo’ diye paylaşım karşıma çıkıyor.
Tanımlamamız gereken kavram:
Ev gençleri.
İnternette aratınca çeşitli başlıklar dikkat çekiyor:
‘Dünyanın yeni derdi’ gibi.
Sadece bizim ülkeye özgü değil demek ki!
Kaynaklara göre ev genci kavramı son yıllarda sosyal bilimler literatüründe sıklıkla kendisine yer buluyor.
İngilizce’de NEET olarak geçiyor.
‘Not in education, employment or training’ terimini ‘ne çalışan, ne okuyan ne de iş arayan’ ya da ‘ne eğitimde, ne istihdamda’ olarak Türkçe’ye çevirmek mümkün.
Onlar herhangi bir eğitim almıyor, iş arayışında değil ve ekonomik olarak ailelerine fazlasıyla bağımlılar.
Bu gençlerin sosyal çevreleri ise çoğu kez aile, yakın akraba ve yalnızca birkaç arkadaştan ibaret. -Sosyal medya da eklenebilir.-
Tarih boyunca az sayıda insanın yaşam tarzı hâline gelen bu durum artık popüler.
Hayatı ıskalayanlar aslında sessiz çığlıklarıyla toplumun sosyo-ekonomik portresini sunuyor bizlere.
Kimse aldırış etmiyor, her zaman olduğu gibi eleştiriyor, sızlanıyor, ah vah ediyor.
Ve rakamlar ürkütüyor…
Marketing Türkiye’de yayınlanan bilgiler şöyle:
“Eurostat istatistiklerine göre, AB’ye üye ülkeler arasında 15-29 yaş grubunda ne okuyan ne de iş gücünde olan gençlerin oranı ortalamada yüzde 18 iken, oran Türkiye’de yüzde 35,6.
15-24 yaş grubu gençlere odaklandığımızda AB ortalaması yüzde 14,5’e gerilerken, Türkiye’de bu oran yüzde 31,1 olarak karşımıza çıkıyor.
Özetle; her üç gençten birisi ne eğitimde ne de iş hayatında!
Yaklaşık olarak 4 milyon genç insana tekabül ediyor.”
***
Eurostat istatistikleri şöyle devam ediyor:
Ev gençlerinin her 10’unundan 9’u geçimini aile desteğiyle sağlıyor.
Erkeklerin tamamı ailesinden destek alırken, kadınlar arasında arkadaşından/partnerinden destek alanların oranının daha yüksek olduğu görülüyor.
Kadınların ve 25-29 yaş aralığındakilerin aylık bütçeleri daha yüksekken ev gençlerinin aylık ortalama bütçesi 6 bin 156 lira olarak verilere yansıyor.
Memnuniyet düzeyi farklı demografik kırılımlara göre değişkenlik gösterse de “bütçemden memnunum” diyenlerin oranı yüzde 30’da kalıyor.
Geçinebilmek için borçlananlar da çok.
İhtiyaçlarını karşılayabilmek için borçlanmak zorunda kalanlar arasında erkeklerin (yüzde 36) ve 15-19 yaş aralığındakilerin (yüzde 40) oranı daha yüksek.
Tüm ihtiyaçlarını karşılayabilenlerin oranı ise yüzde 5 gibi oldukça düşük bir seviyede kalıyor.
En fazla harcama yapılan kalemler arasında giyim alışverişi, dışarıda yeme-içme ve kozmetik, kişisel bakım ürünleri öne çıkıyor.
Buna karşın en az harcama yapılan kalemler ise ev eşyası, fatura ve kira giderleriyle otomobil masrafları oluyor.
Giyim, kozmetik ve kişisel bakım için kadınların daha fazla harcama yaptığı gözlemlenirken erkeklerse dışarıda yeme ve içmeye daha fazla para harcıyor.
Tabii değirmenin suyu hep aileden geliyor.
Peki, neden böyleler?
Yetiştirme tarzı, yeni neslin değer yargıları gibi cevaplar üretilebilir.
Ancak çevrelerinde gördükleri hayal kırıklıklarıyla büyüyenler, ‘nasılsa okusak da çalışsak da başaramayacağız’ inancındalar.
Bu nedenle de ‘an’lık yaşıyor, yarını umursamıyorlar!
***
Manzaranın bir yüzü böyleyken diğer yüzünde ise;
Birleşmiş Milletler ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü 2023 Türkiye Gençlik Araştırması’nın sonuçları var.
Rapora göre, Türkiye’de lise düzeyindeki gençlerin yüzde 31’i ailesinin maddi durumu iyi olmadığı ve çalışmak zorunda olduğu için okulu bırakmak zorunda kaldı!
Haftaya daha iç açıcı konularla başlamak isterdim.
Sizce 2024 ile kötü günler geride kalırken, bizi daha kötü günler mi bekliyor?