Hava Durumu

Ockham’ın usturası

Yazının Giriş Tarihi: 04.09.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.09.2025 00:05

Sanıyorum benden beklenen ülkenin huzurunu kaçıran siyasi çalkantılarla ilgili yorumlar yazmam.

Ancak bu beynin geviş getirmesinden başka bir şey olmazdı.

Ne algı yönetiminin ne de güvenin kalmadığı siyasi gündemlerin parçası olmaya niyetim yok.

Zaten her ne olacaksa, olacak!
Tek yapabileceğimiz sandık kurulduğunda vatandaşlık sorumluluğumuzu yerine getirip oy kullanmak.

Zaten Türkiye siyasal tarihi, insanların ideolojilerinden nasıl vazgeçtiğini gösteren anılarla dolu!

Herkesin dilinde ‘Vatan için’ söylemi mevcut ama kendi çıkarı için hareket etmeyen sayısı çok az.

Bu nedenle çok başka bir konudan bahsedeceğim.

Ruh halimize uygun, bizi uyaran güzel bir terimden:

Ockham’ın Usturası.

***

Pandemiden itibaren felaket senaryolarının önünü alamıyoruz.

Çok basit bir olay için binlerce ihtimal düşünüyor ve en sonunda kendi beynimizde yarattığımız senaryoyla kaygılanıyoruz.

Kişinin kendisine yapabileceği en büyük kötülük nedir?

Her panik atağı kalp krizi zannetmek,

En ufak baş ağrısında Google’da araştırma yapıp, türlü çeşit hastalık arasından en ölümcülü seçip, yas tutmak,

Gece huzurla dinlenmek varken ertesi günün iş yükünü düşünüp sabahı sabah etmek…

Daha çok sayıda örnek verebilirim.

Halbuki kaygıların bir anlamı yok; hayat kısa ve bittiğinde bu telaşların hiçbir anlamı kalmayacak.

Ancak modern yaşam ve büyük şehirlerdeki hengame beynimizi uyarıyor; felaket senaryolarını çoğaltıyor, şekillendiriyor ve hatta multidisipliner olarak çalışıp çeşit çeşit kategoriye bölüyor.

Burada ‘Ockham’ın Usturası’ devreye giriyor.

***

İktisatçı Mahfi Eğilmez, ‘Kendime Notlar’ sayfasında kavramı şöyle açıklıyor:

“Ockham William 1280-1349 yılları arasında yaşamış bir İngiliz filozoftur.

Katolik kilisesince azizlik düzeyine yükseltilmiş olan Aquinaslı Thomas’ın akıl ve inancı bir araya getiren ve kilisenin temel öğretisine dönüşen senteziyle çatışan düşünceler öne sürdüğü için kilise tarafından lanetlenmiş.

‘Ockham’ın Usturası’ diye bilinen ve basitlik ilkesi diye adlandırılabilecek yaklaşım çok basit bir mantığa dayanıyor:

Bir olgunun açıklanması, mümkün olan en az varsayıma dayanmalıdır.

Gereksiz olan ayrıntılar elimine edilirse doğru yaklaşımı bulmak mümkün olur.”

‘kafamdafelsefevar’ sayfası da konuyla ilgili anlaşılır bir örnek aktarmış:

Bir gün eve geliyorsun, masanın üzerindeki bardağı yerde kırılmış olarak buluyorsun.

Kafanda senaryolar uçuşmaya başlıyor.

Acaba deprem mi oldu?

Evde hırsız mı var?

Komşunun kedisi camdan eve mi girdi?

Belki de yanıt çok basit:

Kapıyı hızlıca çarpınca bardak masadan düştü!

13. yüzyılda yaşamış olan Ockham; “Bir şeyi açıklamak için gereksiz varsayımlarda bulunmayın, çoğu zaman basit olan doğruya en yakındır” demektedir.

Buna ustura demesinin sebebi ise gereksiz şeyleri ustura gibi kesip atmasından kaynaklanmaktadır.

Latince’de buna Lex Parsimoniae -yalınlık yasası- deniyor.

William’ın kendi ifadesiyle Latincesi şöyle:

“Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem.”

-Zorunlu olmadıkça varlıkları çoğaltmamak gerekir.-

Şunu hayatımıza uygulayabilsek nasıl da özgürleşiriz?

***

Belki bazı yaşananları fantastik ögelerle birleştirmek eğlenceli geliyor olabilir.

Ama durup, düşünün…

Yorulduğunuzu fark edeceksiniz.

7 Eylül’de ay tutulması olacak ve şimdiden her yaşadığını buna bağlayarak anormal ihtimalleri düşünenler mevcut.

Tabii kendinize küçük bir test de uygulayabilirsiniz.

Mesela; ışıklar kesilince aklınıza ilk ne geliyor?

Herhangi bir arızanın sonucu mu yoksa bir saldırı düzenlendi ve ülke karanlığa mı gömüldü?

Elbette bu hâle gelmemizde bu zamana kadar yaşadığımız tecrübeler etkili.

Ancak şimdiden sonra daha huzurlu bir hayat için ‘Ockham’ın Usturası’nı edinme vakti!

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.