Şu ifadelerle yazıya başlasam:
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Artık çocuklarımız bilgiye çok kolay erişiyor. Bilgiye erişmek için okula gelmelerine gerek yok” dedi.
Ne düşünür, ne tepki verirsiniz?
Sosyal medyada haber şu başlıkla yayıldı:
‘Okullar kapatılacak!’
Bir açıklamanın bu denli çarpıtılabiliyor olması beni şaşırtmıyor ama ileriye dönük oluşturabilecek tehlikeler adına ürkütüyor.
Okullarda hiçbir şey öğretilmiyor, gençler ne tarih biliyor ne de coğrafya vb. sitemler eğitim sistemimizin özetiyken; okulların kapatılacağı şeklindeki hatalı bilgi tartışmaları alevlendirdi.
Önce işin doğrusuna bakalım sonra yine eleştirilere devam ederiz…
***
Bakan Tekin geçtiğimiz hafta Kayseri Kadir Has Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen 17. Uluslararası MEB Robot Yarışması Ödül Töreni öncesinde kamikaze drone gösterisini izleyerek, bazı kategorilerdeki son yarışların startını verdi.
Ardından yaptığı açıklamada:
“Artık okullarımız çocuklarımızın çok kolay, çabucak elde edilebilecekleri bilgileri sunmak yerine gündelik hayatta beceriye dönüştürebilecekleri ve kendilerine bu becerileriyle yepyeni hayat tahayyül edebilecekleri bir alana dönüştü. Biz de eğitim öğretim süreçlerini buna dönüştürmeye çaba sarf ediyoruz.
Artık çocuklarımız bilgiye çok kolay erişiyor. Bilgiye erişmek için okula gelmelerine gerek yok. Onun yerine okulda elde ettikleri bilgiyi, beceriye dönüştürebilecekleri bir süreç oluşturalım istiyoruz. Biz de eğitim öğretim süreçlerimizi çağın gerisinde kalmamak için buna doğru evirmek durumundayız…” ifadelerini kullandı.
Yani okulların kapatılması diye bir şey söz konusu değil!
Kesinlikle derslerin, öğretilme şeklinin, sınav zihniyetinin değiştirilmesi şart.
Tabii neyin, ne olduğunu öğrendikten sonra bize yeni bir saha açılıyor, soru sorma hakkı doğuyor:
Söylemle-eylem neden uymuyor?
***
Her şeyden önce yeni dünya düzenine yetiştirilecek çocukları, gençleri doğru yönlendirecek, vizyon sağlayacak, yeni ufuklar açacak olanlar öğretmenler.
Görevini layıkıyla yapan öğretmenleri tenzih ederek, çevreden duyduğum şikâyetleri aktarmak istiyorum.
Özellikle meslek liselerinin ülkemizin gidişatı açısından ne kadar önemli olduğu her seferinde dile getiriliyor; iktidar ve yerel yönetimler de sık sık farkındalık için beyanatlarda bulunuyor.
Peki, ya öğretmenler?
Duyumlarıma göre bazıları derslerde çocukları aşağılamakta ve yalnızca ders saatini geçirmeye çalışmaktalar.
Üstelik sabah selamlamasına da hakaretle başlamaktalar.
Kanıt isterseniz, kendi yaşadığım örneği sunabilirim.
Ücretli öğretmenlik yaptığım dönemde matematik öğretmenleri zümre başkanı bana:
“Kendinizi matematik öğreteceğim diye bu şekilde parçalamanız yersiz. Bu öğrenciler hiçbir yeri kazanamayarak meslek lisesine geliyorlar. Yani kapasiteleri bu kadar, anlamazlar, akılları yetmez. Keyfinize bakın” demişti.
Ve şimdi benzer şeyleri yine duyuyorum.
Öğretmenlerin geçim derdinden dem vuracak olursanız; itiraz ederim!
-Bu arada bahsettiğim vakadaki öğretmen, branşı gereği yüksek maaş alıyor.-
Bugün Türkiye’de gelirinden şikâyet etmeyen herhalde azınlıktır.
Ancak hepimiz çalışmaya devam ediyoruz.
Bize düşen işimizi en iyi şekilde yapmak değil mi?
Öğretmenlik, kutsal meslek diye biliyoruz.
Karşılarında yola yeni çıkacak, dünyayı öğretmenlerin gözünden öğrenecek olan onlarca çocuk var ve hiçbiri aşağılanmayı hak etmiyor!
Velev ki anlatılanı anlayamıyorlar, yine de bunu yapamazsınız.
Böyle olacaksa okulların kapatılması çok daha iyi olur zaten.
***
Dünya teknolojideki atılımla yeni bir eşikten atlarken biz de bunlarla uğraşıyoruz.
Tahtaya yansıtılan slaytta yer alan ‘yapay zekâ nedir?’ sorusunun yanıtı ya da sözde kodlama dersleri ile oyun oynatılması değil bizi de eşikten geçirtecek olan.
Önce söylemler eyleme dönecek, toplumun her kesimi zihnini eğitecek, öğretmen-öğrenci ilişkisi saygı üzerine kurulacak -karşılıklı- ondan sonra kaliteli bir eğitim sistemi hakkında konuşacağız…