Mutluyken ya da mutsuzken…
Aileyle, arkadaşla veya tek başına!
Her an yemek için bir bahanemiz var “hatta yanlış oldu bahaneye ihtiyacımız yok”: ÇİKOLATA!
Diyete başlayanlar ilk çikolatadan kaçmak istiyor ama başaramıyor. Doktorun gözünün içine bakarak en azından haftada bir tane yeme hakkımız olsun diye listeye ekletiyoruz.
Hem böyle vazgeçilmez hem de fazlası zararlı.
Her şeye rağmen kaçamak yapıyor, sütlüsüne göre bitter daha sağlıklı diye onu tercih ediyorduk.
Sonra gıda terörünün çikolataya da el attığını öğrendik!
Önce sosyal medyaya yansıyan olay: “Hollanda’da bulunan ünlü bir bisküvi markası çevrecilerin baskısı sonucu kakaonun daha siyah olması için zehirli amonyak maddesi kullandığını itiraf etti.” Ardından Türkiye’de de satılan bitter çikolata kurşun, arsenik ve kadminyum içeriyor diye haber yapıldı.
Bunu görünce ne düşündünüz?
Elimizde bir çikolata kalmıştı onu da kaybettik hissi sizleri de hayal kırıklığına uğrattı mı?
Gıda terörü hazır gıda sektöründe her zaman vardı. Dönem dönem skandalları görüyorduk. Fıstık yerine kullanılan bezelye tozu, köfte diye yediklerimizin soya kıymasından olması gibi saymakla bitmeyen ve günümüzde yapılanların yanında masum kalan hileler vardı. Artık işin rengi iyice değişti.
***
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın yaptığı araştırmaya göre, insanlar yılda ortalama bir itfaiyeci kaskı kadar plastik tüketiyor. Bu da yılda yaklaşık 250 grama denk geliyor.
Değişik bir diğer sonuç ise; en fazla plastik içeren besinler arasında kabuklular başta olmak üzere deniz ürünlerinin yer alması. Uzmanlar insan kanında mikroplastiğe rastladıklarını bildirmiş, yetişkin bir insanın yılda ortalama 50 bin mikroplastik yuttuğunu açıklamışlardı.
Buna benzer bilgileri okuduk, dehşete düştük, elimizden geldiğince yediklerimize dikkat ettik. Ama sonra buna da alıştık. Ne yapabiliriz diyerek, kaldığımız yerden devam ettik. Üstelik artan kanser vakaları, bağışıklık sistemi hastalıkları, genetik rahatsızlıkların yeni nesilde daha fazla olması gibi sonuçları olduğunu bile bile.
***
Sonra yapay gıda skandalı çıktı: Laboratuvar ortamında üretilen gıdalar asıllarıyla yer değiştirecek! Plastikten yapılan pirinçler, selülozdan yapılan marullar ve yapay et.
Bunları yerken üstelik aslından ayırt edilemeyecekler. Lezzetleri aynı, kişiye yerken verdiği tat, zevk, his aynı. İçlerinde olan katkı maddeleri zihni uyarıyor ve her şey normal bir şekilde devam ediyor.
Bununla ilgili yurt dışında yaşanan olaylar oldu. Yapay et tesislerine saldırılar düzenlendi. Çiftçiler hayvancılığı bırakmayacaklarını bildirdiler. Bu sisteme geçmek isteyen daha doğrusu dünyanın bu yolda ilerlemesini isteyenler hayvanların küresel ısınmayı, hava kirliliğini ve karbon salınımını artırdıklarını bahane olarak gösterdiler. Artan dünya nüfusunu doyurmak için bunu yaptıklarını belirterek alkış beklediler.
Peki, şu anda yediklerimizin yapay olmadığını kanıtlayabilir miyiz?
Hayır!
Elimizdeki tek veri kanımızdaki plastik oranı. Ama bunun için de herhangi bir önlem bulunmuyor.
***
Şimdi sıra çikolataya geldi.
Bunca zaman yediğimiz çikolatalarda gerçekten bu sayılan maddeler var mıydı?
Vücutlarımızda ne gibi hasarlara yol açtı?
Gıda Mühendisi ve Akademisyen Bülent Şık; “Piyasada en fazla satılan ürünlerden birini alarak akredite bir laboratuvarda analiz yaptırdım” diyerek içeriğinde 438,81 mikrogram/kilogram kurşun, 113,32 mikrogram/kilogram arsenik ve 3,32 mikrogram/kilogram kadminyum çıktığını söyledi. Tek bir ürün üzerinden genelleme yapmak doğru değil tabii ki. Şık, bu konuda çalışmaların devam ettiğini bildirerek haksız çıkmak istediğini de vurguladı.
Evet, keşke haksız çıksa.
Ek olarak doktorlar özellikle alüminyum folyoya sarılı gıdaların da tüketilmemesi gerektiğini söylüyor. Fark ettiyseniz çoğu çikolata alüminyum paketlemeye sahip. Dikkat etmekte fayda var, var da…
Çikolata bile burnumuzdan geldi!
Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi:
“Burası Dünya, ne çok kıymetlendirdik.
Oysa bir tarla idi, ekip biçip gidecektik.”