Yaşadığımız olayların uzun vadede etkisini tahayyül edemiyoruz.
‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözüne de pek kulak vermiyoruz.
Nobel Ödülü alan Ekonomist Daron Acemoğlu’nun ‘Ulusların Çöküşü’ kitabında bir bölümü var:
Vebanın yarattığı dünya.
Okurken pandemi dönemini hatırladım; şu soruyu sorarak sizin de içinize kurt düşürmek istedim:
Tarih bizi de yazacak mı?
***
Yıl 1346.
Hıyarcıklı veba denilen bir hastalık Karadeniz’de Don Nehri’nin ağzındaki Tana liman kentine ulaşır.
Farelerden bulaşan illet, İpek Yolu’nu kullanan tüccarlarla Çin’e taşınır.
Cenevizli tüccarlar yüzünden tüm Akdeniz’e yayılır.
İtalyan Yazar Giovanni Boccaccio şunları yazar:
“Bu salgın karşısında insan aklı ve zekâsı çaresiz kaldı. Yıkıcı etkilerini dehşet verici ve olağanüstü bir şekilde göstermeye başladı. Doktorların tüm önerileri, tıbbın gücü bu hastalık karşısında faydasız ve çaresiz kaldı. Ve vakaların çoğunda belirtiler ortaya çıktıktan sonraki üç gün içinde ölüm gerçekleşiyordu…”
İngiltere, vebanın kendisine ulaşacağını bildiği için dualarla halkı rahatlatmak ister, papazlara kiliselerde okuyacakları mektuplar yazılır.
Dualar işe yaramaz, çok sayıda insan hayatını kaybeder.
Kitaptaki ifadeye göre:
Veba görüldüğü yerde nüfusun yarısını yok etmektedir.
Orta Çağ Avrupa’sı sosyal, ekonomik ve siyasi yönden yeniden şekillenir.
O güne kadar hüküm süren feodalizm, köylülerin hastalıktan kırılması nedeniyle sarsılır.
İşgücü ihtiyacı arttıkça lordların gücü kalmaz ve sonunda feodalizm çöker.
***
Tabii ki bu bir anda olmadı, süreç gerektiriyordu.
Güç dengelerinin bozulması, İngiltere’yi 17. yüzyılda sürdürülebilir ekonomik büyüme atılımıyla diğer ülkeler arasında benzersiz bir yere yerleştirdi.
Sanayi Devrimi ile şu anda içinde bulunduğumuz vahşi kapitalizmin de temelleri atılmış oldu.
Desem ki:
Kapitalizm; vebanın bir sonucudur, itirazınız olur mu?
Tarihe ‘Kara Ölüm’ diye geçen bu olayda 200 milyona yakın insanın öldüğü tahmin ediliyor.
***
Bir araştırma yaparsanız dünyada 9 büyük salgın listelendiği bilgisine erişebilirsiniz.
Bunlar:
Kara vebadan sonra çiçek hastalığı, İspanyol gribi, Jüstinyen vebası, HIV/AIDS, Cocoliztli salgını, Antonine salgını, Üçüncü veba salgını ve COVID-19.
Elbette biz başımıza geleni biliriz.
Ancak sonuçları itibariyle beni şaşırtan, en az ölümün COVID-19’da gerçekleşmiş olması. -Süre uzayınca dünya nüfusunun yarısı yok oldu sanmıştık.-
7 milyon kayıpla bir salgın daha sona erdi.
Atladığımız nokta ise insanlığın kendisine hiçbir dönemde bu kadar güvenmemiş olması!
Teknolojik imkanlar, ülkelerin güç dengeleri, sağlıktaki ve bilimdeki ilerlemeler ya da ameliyatları yapabilecek düzeye gelen robotlar 7 milyon insanın ölümünü engelleyemedi.
Tanrıcılık oynayanlar kaybetti.
Aşının, salgın üzerindeki etkisi de hastalığın özellikle üretilip üretilmediği de daha uzun zaman tartışılacak konular arasında.
Bilinmezlerle geride bıraktığımız pandemiden bu yana 5 yıl geçti.
-Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 30 Ocak 2020’de COVID-19’u ‘küresel halk sağlığı acil durumu’ ilan etmişti.-
Bu 5 yılda kara ölümdeki gibi olmasa da hepimizin hayatı değişti.
***
Önce küresel ölçekte kader ortaklığı yapmayı öğrendik.
Evlerde oturup, internetten konuşmaya, iş yapmaya, toplantı ve eğitim düzenlemeye alıştık. Erişilemez gördüklerimizle online iletişim kurduk; birbirimizden farkımız olmadığını anladık.
Aramıza ölüm girince malın-mülkün önemi kalmadı.
Ve dahası Z Kuşağı yaşayış biçimlerini pandemiyle şekillendirdi.
Çünkü uzun bir süre evdelerdi.
Bu iş hayatında ‘home office’ uygulamasını getirdi.
Şu anda yaygın uygulama olmasa da önümüzdeki yıllarda talep edildiğini birlikte göreceğiz.
Her geçen gün şiddetini daha çok hissettiğimiz ekonomik krizin sebebi olarak gösterilen pandemi; farkında olmasak da küresel dünyayı yeniden dizayn ediyor.
Belki 2030’da belki 2050’de ama illaki bir gün vebayla gelen kapitalizmi sarsan, yine bir salgın olacak.
Tarih tekerrür edecek ama yerine ne gelecek?