Yeni eğitim-öğretim yılı başladı.
Böylece okullar açıkken ayrı tatilken ayrı şikayet eden öğretmenler ve velilerin müşterek mesaisi de start verdi.
Öğrenciler ise yazın nasıl bittiğini anlayamadı.
Deniz kıyısında tüm tatili eğlenerek, dinlenerek geçirenler olduğu gibi evinde gözünü bilgisayardan, tabletten, telefondan ayırmadan zaman öldürenler de vardı.
Yine de arkadaşlarını özlemişlerdir diye düşünüyor ve hepsine başarılar diliyoruz…
***
Çocuğunun yaramazlığından bıkan anneler, pazartesi sabahı ders zili çalınca sosyal medyaya akın etti.
Kendisine zaman ayırmanın mutluluğunu paylaşanlar; ‘oğlum-kızım okuldayken ben…’ başlığıyla onlarca video yayınladı.
Elbette davulun sesi uzaktan hoş gelir ama bunu doğru bulmuyorum.
Nitekim bazı öğretmenler de bu durumdan şöyle şikâyet ediyor:
“Evde aile terbiyesi almamış çocuklar, bizi dinlemiyor, arkadaşlarına da bize de zarar veriyor. Ebeveyninin izin vermediği davranışları sınıfta sergiliyor, utanmadan da uyarılarımıza cevap veriyorlar…”
Maaşları nedeniyle sık sık gündeme gelen bu meslek mensuplarına dönem dönem kızsak da bu konuda haklarını yiyemeyiz.
Anne-baba olarak gereken eğitimi veremeyen çiftler çocuklarını okula göndererek ‘kurtulduk’ naraları atarken, yüzlercesiyle baş etmek zorunda kalanlar onlar!
***
‘Ülkemiz de’ diyerek söze başlamak istemiyorum.
Belki dünya genelinde durum aynıdır:
Yeni nesil, eski yöntemlerle ders dinlemekten, sınavlara girmekten bıktı; bunun da etkisiyle okuldaki davranışları kontrolden çıktı.
Teknolojik birtakım donanımı sağlamakla yeni kuşağa adapte olunmuyor.
Akıllı tahtadan açılan ders notu ve soru yine aynı, ne değişiyor?
Üstelik yeni bilgileri araştırıp, aktarmakta isteksiz olan eğitim neferleri durumu daha da zorlaştırıyor.
Sonuç olarak birilerinin aşırı mutsuz birilerinin de yüzlerinin güldüğü 2025-2026 eğitim-öğretim yılı herkese hayırlı olsun…
*****************************************************************
YURT ÜCRETİ 1 MİLYON LİRA!
Okul masrafları defalarca kaleme alındı, haber yapıldı.
Bu nedenle kırtasiye fiyatlarına değinme niyetinde değilim.
Hedef kitlemin yaşını büyütüyor ve odağıma üniversitelileri alıyorum.
Zira hafta sonu özel üniversiteyi yüzde yüz kazanan bir gencin annesiyle sohbet etme fırsatım oldu.
Sınav sonuçları ve yerleştirmeler açıklanınca ayrı ayrı sevinç yaşadıklarını ama ödemeleri gereken okul kayıt ve yurt ücretiyle mahvolduklarını dile getiren velinin dediklerini biraz araştırdım.
-Tabii ki kimse özel üniversitede okumak zorunda değil, bu bir tercih meselesi ve istiyorlarsa ceremesini çekecekler.
Ancak eğitimin özelleştirilmesinin önü alınmadığı için gençler hayallerindeki imkânlara özellerde daha kolay erişebiliyor.
Aileler de parlak bir gelecek sağlayabilmek adına ellerinden geleni yapıyor.-
***
Aylık 30 bin ile 100 bin arasında değişen ücretler karşıma çıktı.
Yıllık ortalama 1 milyon liradan bahsediyoruz!
Bu yalnızca yurt masrafı; okul kayıt ücreti dâhil değil.
Okul ücretleri zaten dudak uçuklatıyor.
Yüzde 100 burslu kazanıldığı halde 42 bin lira kayıt ücreti ödediklerini belirten veli:
“Çocuklar, madem bizi dünyaya getirdiniz, en iyi şekilde okutmak zorundasınız’ diyor. Haklılar ama maaşlı çalışanlar olarak onlara daha iyisini sağlayamıyoruz.”
Devlet üniversitelerini kazananlar için de durum pek farklı değil.
Öğrenci şehri olarak kabul edilen ve diğer illere göre kısmen yaşaması daha kolay olan Eskişehir’de yurt bulamayanlar, kiralık dairelere koşuyor.
Emlakçılardaki ilanlarda 16 bin 500 liraya kadar çıkan fiyatlara su, elektrik ve doğal gaz dâhil değil.
Eskişehir’in soğuğu malum, siz o kirayı 20 bin diye düşünün…
Bu da yıllık 200 bini aşan bir masraf demek.
Herkese kolaylıklar diliyorum…
***
Ana fikir şu:
Yaşar Kemal, “Bu ülkede dört şey olmayacaksın, kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı” derken eksik bırakmış.
Oraya öğrenciyi ve hatta velilerini de ekleyelim!