Hayatımıza rahat devam edebilmek için çoğu habere duyarsız kalabiliyoruz.
Zaten herkesin acısına kendi acımız gibi yaklaşsak mahvoluruz.
Bu nedenle uzmanlar; “Empati kurun ama sempatiye geçmeyin!” diye hep uyarıyor.
-Empati; biriyle birlikte hissedebilmek iken, sempati onun için hissetmek olarak tanımlanır.-
Tabii bu duyarsız olmanın bahanesine dönüştürülemez.
Bugün de bilinmesi gereken bir konuya değineceğim:
Lösemi.
Can sıkıcı, moral bozucu, insanın başına gelene kadar anlayamayacağı bir hastalık.
Hafta sonu yakın arkadaşımın yeğeninin lösemi olduğunu öğrendim.
Ne tepki vermem gerektiğini düşünürken, telefonda derin bir sessizlik oldu.
-Lise arkadaşımın da lösemi olduğunu, ‘saçlarını neden kestirdin?’ sorusuyla öğrendim ve kırdığım potun pişmanlığını hep çektim.-
Çünkü bir hastalık karşısında ah vah edip karşı tarafı daha da dibe çekmek, bana göre iyi niyet göstergesi değil.
Aynı şekilde hiçbir şey olmamış gibi ‘aman bu da geçer’ diyerek devam etmekte manasız.
O halde en doğrusu; yorum yapmadan dinlemek…
***
Türkiye’de sağlık hizmetlerinde hatırı sayılır gelişmeler yaşandı.
Belki ilerleyen hastalıklara müdahale şansımız yok ama erken teşhislerde başarı çok yüksek.
Ancak tek derdimiz bu değil.
Hizmetin bölgelere, şehirlere eşit dağılamamasının yanında bir de tedavi masrafları var.
Öyle vakalar dinliyorum ki maddi gücü olmasa o hastalar çoktan hayata veda etmiş olurdu.
Yaşamak pahalı bir şey diye düşünüyorum.
İmkânı olmayanın elendiği bir Açlık Oyunu!
Nitekim lösemi ile mücadelesi olduğunu duyduğum pek çok kişi İstanbul’a gidiyor, oradaki özel hastanelerde süreci devam ettiriyor.
Peki, lösemi nedir, nasıl fark edilir?
Hastanelerin internet sitelerinde tanımlara göre:
Lösemi, beyaz kan hücrelerinin anormal ve kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla ilişkili olan, sıklıkla yorgunluk, solukluk, yüksek ateş, kolay morarma, sık enfeksiyon geçirme ve kilo kaybı gibi belirtilerle kendini gösteren bir kan kanseri türüdür.
Sağlıklı kan hücrelerinin üretimini engelleyen anormal (lösemi) hücrelerinin aşırı çoğalması, kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri ve trombositlerde eksikliklere yol açarak vücudun bağışıklık sistemini zayıflatması nedeniyle aynı zamanda kan ve kemik iliği kanseri olarak da tanımlanmaktadır.
Lösemi belirtileri, hastalığın akut veya kronik olmasına ve çocuklarda ya da yetişkinlerde görülmesine göre değişiklik gösterebilse de birçok türde yorgunluk, solgun cilt, yüksek ateş, kolay morarma ve sık enfeksiyon gibi ortak belirtiler gözlemlenmektedir.
Ayrıca; iştahsızlık, kemik ağrıları, kötü hissetme vb. belirtilerle liste uzayıp gidiyor.
Ancak internette arattığımız her ağrı, sızı bizi bir kanser çeşidine götürüyor ki bu da doğru değil.
Bu nedenle tek adres; doktor.
***
Sebepleri ise genel ifadelerle sıralanıyor; genetik yatkınlık, radyasyona maruz kalma, kimyasal maddeler, sigara kullanımı, bağışıklık sistemi bozuklukları…
Arkadaşımın yeğeninde bu sebeplerin hiçbirini göremezsiniz.
Eminim ki şu anda lösemi ile mücadele eden çocukların çoğunda bunlar yoktur. Bilimsel olmayan bir yaklaşımla ifade etmeliyim ki; bu çağda hasta olmak için bir bahane gerekmiyor, her an hepimizin başına bir şey gelebiliyor!
Tek bir çıkış var o da erken teşhis.
Tedavi seçenekleri; kemoterapi, radyoterapi, kemik iliği nakli gibi zorlayıcı süreçler.
Aileler özellikle anneler çocuklarının başından hiç ayrılmıyor, kemoterapinin yan etkileri nedeniyle acı çeken evlatlarına destek oluyor.
Destek için STK’ların çalışmalarına dönem dönem yer veriyorum.
Bizim elimizden gelebilecek olan sanıyorum bu kuruluşlar aracılığıyla ailelere maddi-manevi az olsa katkı sağlamak.
Dilerim ki hastalığın her aşaması için kalıcı, kökten çözücü tedavi bulur ve hatta önleyici uygulamalara geçilebilir…
Arkadaşımın yeğeni için -tüm lösemili çocuklara da- bir mesajım var:
Duydum ki saçları döküldüğü için kendisini çirkin sanıyormuş.
Halbuki sizi güzel, yakışıklı yapan bir gülüşünüz ve küçücük yaşınıza rağmen dik duruşunuz, azminiz…