Yaşamın her alanında olduğu gibi iş dünyasında da ‘ahlaksızlık’ hâkim.
Ne yazık ki öyle şeyler duyuyoruz ki erkekler köşe başlarını tutmanın verdiği avantajı kötüye kullanıyor ve kendisine yer edinmeye çalışan kadınları çıkmaza sürüklüyor:
Ya göz yumacaksın ya da evinde oturacaksın!
Bu durum yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada böyle.
Diğer ülkelerde yaşayan eş-dosttan da benzer olayları dinliyoruz.
Bunun ırkla, dille, dinle bağlantısı yok; cinsiyetle var!
Her ne kadar eşitlikten bahsetsek de süslü cümleleri kullanırken biz de içten içe biliyoruz; erkek hegemonyası her yerde…
***
Basın camiasını sarsan skandal haber malumunuz.
İsime, kuruma gerek yok çünkü bugün orası yarın başka bir yer.
Vaka ise değişmiyor.
Olayın yaşandığı kanalın eski spikerinin açıklaması ise sosyal medyada gündemi daha da alevlendirdi:
"Kariyerimin kendimce zirvesinde olduğum bir dönemde istifa etmek zorunda kaldım. En son artık ‘olmayacak herhalde bu ülkede’ deyip ülkeyi terk ettim. Kıta değiştirdim o adam yüzünden.”
Kadınların vermiş olduğu mücadeleden, eşitliğin toplumlara algılatılabilmesi için eğitimin öneminden, ailelerin ataerkil kafa yapısından sıyrılması gerekliliğinden, yasalardan, şiddetten, cinayetlerden…
Ve daha pek çok başlık hakkında cümle yazmaya gerek görmüyorum artık.
Tek bir gerçek var:
Yorulduk…
Yorulduk ama yılmadık!
***
Uzmanlardan konuyla ilgili açıklamalar sosyal medyayı süslemeye başladı.
Bunlardan bazıları psikolog ve bazı örnek ifadeler şöyle:
“Neden susuyorsunuz?
Kadın olarak sinmek yerine, yüksek sesle bağırarak ifşa edin ki bunlardan kurtulabilelim. Ben olsaydım öyle yapardım; hepsini rezil eder, yoluma bakardım. Artık korkmayın…”
Söylemesi kolay; durumu yaşayanlar da bilirdi elbet hemen bir canlı yayın başlatıp, tek tek isim saymayı.
Ama ülkemizde acı olan başka bir gerçek:
Kadının buna zemin hazırladığı karalaması.
Kılık kıyafetiyle, makyajıyla, gülüşüyle vb. unsurlarla tacize zemin hazırlayan kadınlar.
Ve buna göz yummayınca karalanan, işsiz kalan yine kadınlar.
Üstelik bir de tehdit ediliyorlar.
Bakın, spiker ne diyor:
“Herkes neden bu zamana kadar sustun’ diyor. Önce buna bir açıklık getirmek isterim. Birincisi kendimi asla güvende hissetmiyordum. Ne yaparsa yapsın başına bir iş gelmediğini gördüğümüz karanlık bir adamdı.
İkincisi o dönemde evliydim. Korumam gereken bir ailem ve eşim vardı. Bu durumdan birine bahsetmem mümkün değildi. Geleyim ne olup bittiğine.
Uzun süredir devam eden bir taciz süreci vardı. Genel yayın yönetmenliğine getirilir getirilmez de ekrandan almakla tehdit etmeye başladı.
En sonunda da ya bu iş böyle olur ya da oturur masada haber yazarsın dediği için istifa edip kanaldan ayrıldım.
Ben utanarak yazıyorum kendisi zira utanmıyordu…
Kimsenin özel hayatını nasıl yaşadığı ya da ne kullandığı beni asla ilgilendirmiyor.
Niyetim kimseyi ahlaki üstünlük üzerinden eleştirmek değil.
Derdim, bu uyuşturucu ve sapıklık denklemine dâhil olmayı reddettiğim için işsiz kalmış olmak.
Kibirden algılamayın ne olur ama sorarım size üç dili olan 21 yaşından beri bu sektöre emek vermiş, Boğaziçi Üniversitesi’nden iki bölüm bitirerek mezun olmuş, Amerikalı siyasetçilerin simültane tercümesini dahi yapabilen, meslek hayatı boyunca sadece başarılarıyla anılmış biri neden sistematik olarak işsiz kalır?
Sırf yöneticileriyle gayri ahlaki ilişkiler yaşamayı reddediyoruz diye ya da arkamızda siyasi bir destek yok diye biz kadınlar neden sürekli bu sistemden eleniyoruz?”
***
Bence yerinde, çarpıcı ve herkese cevap niteliğinde bir açıklama.
Üstüne söz söylemek isteyen varsa önce empati kursun sonra konuşsun…