Bir merkezde, dernekte, kurs binasında ‘3 boyutlu yazıcı’ gördüğüm zaman hemen ayrıntıların peşine düşüyorum.
Belki heyecanımı yadırgar, ‘ne olmuş yani, artık pek çok yerde var’ diyebilirsiniz.
Ancak siz makineye odaklanırken ben zihniyetin peşine düşüyorum!
Bu makine alınıp, oraya konuluyorsa; teknoloji takibi, kuşağı yakalama çabası, gelişmelere açık olma ve eğitimde fırsat eşitliği mücadelesi vardır.
Bugün bir çocuk özel okula gitmiyorsa; 3 boyutlu yazıcıyı ya sosyal medyada ya da belediyelerin kurs merkezlerinde görüyordur.
-Devlet okullarında da imkânlar dâhilinde sunuluyordur ama yaygın durumdan bahsediyorum-
Erişemediğimiz hiçbir gelişme bize ait değil.
Haliyle teknolojide söz sahibi olabilmek için önce çocuklara bu erişimi sunmak gerekiyor.
***
Konuya değinme sebebim ise:
Çarşamba akşamı Anahtar Parti Bursa İl Başkanlığı kapılarını Bursa basınına açtı.
Daha önce Başkan Fikret Aslan, “Herkesi il binamıza bekliyoruz. Kütüphanemiz, oyun odamız, teknoloji sınıfımız var” diyerek vatandaşlara davet çağrısında bulunmuştu.
Toplantı öncesi binayı da gezme fırsatımız oldu.
Ve ben teknoloji odasına koştum; 3D yazıcı vardı, sevindim.
Ayrıca öğrencilerin tasarladığı ve genellikle Teknofest’lerde yarışmalarda gördüğümüz dronlardan biri de masadaydı.
Verilen bilgiye göre; bütçe yetersizliğinden projeyi tamamlayamayan öğrencilere sahip çıkılmış!
Türkiye’de siyaset, futbol ligindeki süreç gibi ilerliyor.
Her ne kadar çok sayıda siyasi parti boy gösterse de yarışın ana aktörleri belli.
Anahtar Parti bu yarışın neresinde yer alacak şimdiden söylemek güç ama gençlerin yanında durma çabalarına şahidiz.
***
Toplantıya Anahtar Parti Genel Başkan Yardımcıları; Çevre Şehircilik Politikaları Başkanı Mimar Emine Küçükali, Eğitim Politikaları Başkanı Prof. Dr. Fatih Yalçın, Tarım Politikaları Başkanı Ekonomist Hasan Hüseyin Demiröz, Türk Dünyası ve Uluslararası İlişkiler Başkanı YMM Sedat Yalçın katılım sağladı.
Birimleri doğrultusunda hepsi tek tek açıklamalarda bulunarak, soruları yanıtladı.
Dün eğitim hakkında yazmışken; yine eğitimle devam etmek istiyorum.
Eğitim Politikaları Başkanı Prof. Dr. Fatih Yalçın atanamayan öğretmenler konusunu açtı.
Sorun artık atama olup olmaması değil.
Asıl odak noktası; bu kadar öğretmene ihtiyacımız olup olmaması?
Tıpkı diğer meslekler de olduğu gibi.
Eczacı, mühendis, avukat, gazeteci, muhasebeci…
Kiminle konuşursam konuşayım yeni mezunların iş bulamadığından dert yanıyor.
Fakülteler ülke ihtiyacına göre öğrenci kabul etseydi bugün bunları yaşıyor olmazdık.
Üniversitede okurken bir hocam şu ifadeyi kullanmıştı:
“Herkesin üniversitede okuması, mezun olması bir politikanın sonucudur. İstihdamda olmayanlar, eğitimde gösterildiği zaman ülkenin işsizlik oranı düşer!”
Hatalar silsilesi hâlâ devam ediyor.
Yolun sonunda sınav, mülakat, atama girdabına girecek binlerce genç bile bile yola çıkıyor.
Yalçın çözüm için; “Eğitim Fakültelerinin bir süre öğrenci alımını durduracağız. Mevcut mezunların atamaları yapılacak, ihtiyaç fazlası yüksek lisanslara devam edecek. Bu sayede yeni nesil ile aralarındaki uyumsuzluk kapanacak, kendilerini güncelleme fırsatı bulacaklar” dedi.
Derin yoksulluk vurgusu da yapan Yalçın; “Geçinemezken, eğitimin hangi problemini konuşabiliriz? Türkiye’de 7 buçuk milyon çocuk açlık sınırının altında yaşıyor. OECD ülkeleri arasında akran zorbalığı en yüksek olan biziz. Bağımlılık var, eğitimde şiddet var. Bahis ve kumar tezgâhlarında ömrü tükenen çocuklar var” ifadelerini kullandı ve eğitim sahalarında özel yetiştirilmiş polislere ihtiyaç olduğunu işaret etti.
Sorunları sıralamak her zaman en kolayı.
Ancak sunulan çözüm -fakültelerin öğrenci alımının durdurulması- bence mantıklı.
Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
***
Genel bir değerlendirme olarak da şunu diyebilirim:
Kurumsal atmosfer, toplumun beklediği samimiyeti yakalamış.
Malum ülkemizde çoğu kişi başkan ünvanına sahip.
Ve bu başkanlar, ünvanın vermiş olduğu güçle halkla arasına mesafe koyuyor, kendisini iletişime kapatıyor.
Anahtar Parti de bu yok; umarız bu tutum yeni kurulmanın heyecanıyla ilgili değildir; hep böyle kalır…
