Hava Durumu

Bir budala gibi iyi olmak

Yazının Giriş Tarihi: 01.07.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.07.2025 00:05

Bazı kitaplar vardır ki insanı sarsar, hatta kendine bile yabancılaştırır. Budala öyle bir kitap… Dostoyevski'nin bu eşsiz romanını okuduktan sonra kendime şu soruyu sordum: "Acaba iyi olmak, gerçekten de bu kadar zor mu?"

Dostoyevski'nin ‘Budala’sı, sadece bir roman değil, bir insanlık sorgulamasıdır. Modern dünyanın kıyısında, kalabalıklar içinde yalnız, kendiyle ve çevresiyle çatışan bir "iyi" insanı anlatır: Prens Mişkin.

Günümüz dünyasında iyilik çoğu zaman saflıkla, saflık da budalalıkla karıştırılıyor. İşte Prens Mişkin bu yanlış anlaşılmanın ete kemiğe bürünmüş hâli. O, sadece bir roman karakteri değil; erdemin, şefkatin ve içtenliğin toplumca nasıl reddedildiğini gösteren bir aynadır.

Prens Mişkin, sıradan bir roman kahramanı değil. O, belki de edebiyat tarihinin en saf, en dürüst karakterlerinden biri. Dışardan bakıldığında "budala" gibi görülebilecek bir adam ama içerden bakıldığında hepimizin içinde kaybolmuş bir cevheri temsil ediyor: koşulsuz iyilik. Ne menfaat peşinde, ne güç. Ne de insanların onayını bekliyor. Sadece “iyi” olmayı seçmiş. Ne garip, değil mi? Günümüzde bu kadar "iyi" birine rastlasak ya kandırıldığını düşünürüz ya da gizli bir ajandası olduğunu.

Dostoyevski’nin derdi de bu zaten: Saf iyilik, bu dünyada ya anlaşılmaz ya da acı çeker. Mişkin’in yaşadığı da tam olarak bu. İyiliğiyle topluma ayna tutuyor ama o aynada yüzleşmek istemeyenler, onu “budala” olarak yaftalıyor. Aslında hepimizin korktuğu şeyi yapıyor Mişkin: Gerçek olmak, samimi olmak, açık olmak.

Dostoyevski bu eseriyle okura sessiz bir soru yöneltir: Gerçekten iyi bir insanı aramızda yaşatabilir miyiz? Cevap, acımasızca hayırdır. Mişkin, tüm iyi niyetiyle yaklaştığı insanların içinde bir tehdit, bir tuhaflık, hatta bir tehlike olarak görülür. Çünkü o, hesap kitap bilmez, yalan nedir tanımaz, çıkar gözetmez. Bu özellikler belki bir çocukta sevimlidir ama yetişkin bir erkekte, özellikle de entrikalarla çevrili bir toplumda, delilikle karıştırılır.

Roman boyunca içim daraldı. Çünkü Mişkin’in iyi niyetiyle, insanların ikiyüzlülüğü çarpışıyor ve kazanan her zaman kötülük olmuyor ama iyilik de çoğu zaman kaybediyor. Fakat asıl mesele bu değil. Dostoyevski, bir yerlerde şöyle diyor gibi: "İyilik kazanmak için değil, var olmak için vardır."

Bu romanda iyilik sadece bir karakter özelliği değil, bir direniş biçimi. Mişkin’in acı çekmesi, onun zayıflığından değil; dünyanın onun gibi birini kaldıracak kadar temiz olmamasından. Yani mesele, Mişkin’in trajedisi değil; bizim çürümüşlüğümüz.

Kitap boyunca kendime dönüp dönüp şunu sordum: “Ben Mişkin gibi olabilir miyim?” Belki de hepimiz, hayatımızda en az bir kere Mişkin gibi hissettik: Safça bir iyilik yaptığımızda karşılığında kuşku, alay ya da yalnızlık gördük. İşte o anlarda Budala bize sessizce şöyle der: “Yalnız değilsin.

Ve evet, iyilik acıtır.”

Ama Dostoyevski'nin mesajı karamsar değil. Tersine, umut dolu bir yerden konuşuyor. Diyor ki, "İyilik, görünüşte zayıf olabilir ama ruhları sarsan bir güce sahiptir." Ve gerçekten de öyle. Mişkin belki kaybetti ama insanlığın kalbine kazındı. Çünkü iyilik, bazen sadece var olarak bile bir fark yaratır.

Roman ilerledikçe Mişkin'in çevresi değişse de insanların ona bakışı değişmez. İyi olan dışlanır, dürüst olan aşağılanır, sevgi sunan alaya alınır. Çünkü Budala'nın asıl meselesi, bir adamın hikâyesi değil; toplumun "iyiliğe tahammülsüzlüğü"dür.

Bu nedenle Budala, sadece okunacak bir kitap değil, hissedilecek bir sınavdır. Vicdanınızla baş başa kaldığınız bir sorgudur.

Dostoyevski sormaz, bağırmaz, öğretmez. Ama bir insan koyar ortaya ve der ki:

"Alın size bir 'iyi'. Ne yapacaksınız onunla?"

Cevap bizde saklıdır.

Ve çoğu zaman, Mişkin’i anlamayan kalabalıkların arasında yer alırız…

Kitaptan bir bölüm beni çok etkiledi sizinle paylaşmak istiyorum:

“Herkesin bir yarası vardır, kimseye güle oynaya yaklaşamazsınız.”

Bu söz, Prens Mişkin’in insanların duygularına ne kadar hassas yaklaştığını gösterir. O, kimsenin dış görünüşüne, itibarına ya da geçmişine göre hüküm vermez. Herkesi olduğu gibi kabul eder. Özellikle Nastasya Filippovna’ya yaklaşımı bunu çok net ortaya koyar. Herkes onun “düşmüş bir kadın” olduğunu düşünürken, Mişkin onun kırılmış, hırpalanmış bir kalbi olduğunu görür.

Ancak karşılığı:

Nastasya, onun bu içtenliğini bir oyun gibi görür. Hatta onun saf duygularını kullanır, aşağılar. Toplum ise bu iyiliği delilik olarak yorumlar. Prens'in masumiyeti, çevresindekiler tarafından küçümsenir, hatta onunla alay konusu olur.

Ve işte, bu yazının sonuna geldiğimizde, Dostoyevski'nin satırları içimizi biraz daha burkuyor, ama aynı zamanda düşünmeye de zorluyor:

“Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.

Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az.

Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: ‘Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?’

Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.

İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı.

Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor.

Herkes kendini düşünüyor.

Kendisi kapabileceği kadar kapsın,

geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.”

Belki de bu çağda "budala" olmaya cesaret eden birkaç insana daha ihtiyaç vardır. Çünkü belki de iyilik, hâlâ insanlığı kurtarabilecek tek şeydir.

Prens Mişkin’in hikâyesi, bir insanın değil, insanlığın vicdanıdır.

O, dünyaya ait olmayan bir yürekle dünyada kalmaya çalışan bir gariptir.

Ve biz, çoğu zaman onun bu garipliğini "budalalık" sanacak kadar kör,

iyiliği anlamayacak kadar yorgunuz.

Dostoyevski bu romanla bir pencere açmaz,

bizi aynaya bakmaya zorlar.

Ve belki de en can yakıcı soruyu fısıldar:

“İyilikle karşılaştığında onu yaşatmayı mı, yok etmeyi mi seçersin?”

Cevap basittir:

Prens Mişkin hâlâ yalnızsa, hâlâ "budala" sanılıyorsa…

Demek ki cevap, insanlık sınavında hâlâ başarısızız.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.