Hava Durumu

Bursa’dan Bir Haziran Günlüğü

Yazının Giriş Tarihi: 01.06.2025 10:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.06.2025 10:47

Sabah kuşları erkenden uyandırdı beni. Pencereyi açar açmaz içeri dolan o taze hava yok mu… Yasemin kokusu burnuma çarptı, sanki çocukluğumun bahçesinden bir parça kaçmış da odamın içine gizlenmişti. Güneş perdeyi delip içeri sızarken, dışarda börtü böcek uyanmış, çiçekler güneşe yüzünü dönmüş, dünya "Haziran geldi!" diye bağırıyordu.

Sabah kuş sesleriyle uyanmak yetmiyormuş gibi, pencereyi açtığımda çınar ağaçlarının yaprak yaprak selamladığını gördüm beni. Mis gibi toprak kokusu, dün gece yağan hafif yağmurun hediyesi. Güneş yavaşça süzülüyor Uludağ’ın arkasından. Gökyüzü turuncudan maviye geçerken ben, bir çocuğun ilk defa denizi görmesi gibi heyecanlıyım.

Ve içimden yine o cümle yükseliyor, hiç değişmiyor, çocukluğumdan beri bana eşlik eden bir slogan gibi:

Hayat çok güzel!

Son iki yıldır haziran aylarını Bursa’da geçiriyorum.

Kimine göre “yeşilin her tonunu barındıran şehir”, kimine göre “şairlerin uyuduğu yer.” Bana göreyse… Haziranı en güzel yaşayan şehir.

İlk yıl alışkındım, ikinci yıl alışmaya başladım, bu yıl ise... Merak ediyorum:

Acaba bu haziran bana ne getirecek?

Yeni bir dostluk mu?

Bir çocuğun tebessümü mü?

Yolda tesadüfen bulacağım bir kitap mı?

Yoksa sadece gölgede otururken dinleyeceğim bir rüzgâr melodisi mi?

Bursa’da haziran başka yaşanıyor .

Mesela Setbaşı Köprüsü’nden geçerken martılarla göz göze geliyorsun. Sanki "Haziranı fark ettin mi?" der gibi bakıyorlar. Yeşil Türbe’nin bahçesindeki güller biraz daha kıpkırmızı bu ay. Heykel yokuşu biraz daha az yoruyor insanı.

Geçen yıl bu zamanlar, bir bankta oturmuş elimde defterle kendi kendime şöyle yazmıştım:

“Haziranı yaşamak, bir kitabın son sayfasını okumak gibi. Bitmesin istiyorsun, ama merak da ediyorsun.”

Bu yıl da aynıyım. Bitmesin istiyorum bu başlangıçlar ayı.

Ben haziranı hep bir karnaval gibi düşünürüm. Renkler daha parlaktır, gökyüzü daha geniş, insanlar daha az somurtkan…

Sabahları daha umutlu, akşamüstleri daha aşık, geceleri daha düş doludur haziranda.

Sait Faik sanki bu ay için yazmış gibi gelir bana:

"Bir insanı sevmekle başlar her şey."

Ve haziranda insanı sevmek kolaydır . Kalabalıkları bile...

Düşünsene, okul zillerinin son kez çaldığı o gündesin, elinde karne, gözünde yaz tatili hayali. Benim ilkokul öğretmenim her 1 Haziran’da bize kendi yazdığı küçük bir şiir okurdu:

“Haziran geldi çocuklar,

Yollara döküldü oyunlar,

Toprağa karıştı gülüşünüz,

Unutmayın yaz mevsimi kalpten başlar.”

Ne zaman haziran gelse, o dizeler dolanır dilime.

Çocuk olmak ne güzeldi haziranda!

Dünya benim oyun bahçemdi. Karıncaların peşine düşer, uğur böceklerine isim koyardım. Sabah ezanıyla uyanır, kuş sesleriyle kahvaltıya otururdum. Dalların arasında saklanan güneş, saçlarıma vurdukça ben kendimi masalın kahramanı sanırdım.

Ama insan büyüyünce de yazı çocukça sevmeye devam ediyor. Ben hâlâ dondurmayı külahla yerim mesela, buz gibi limonata içince hala “ıh” diye gözümü kısarım.

Haziran dedikçe içim kıpır kıpır oluyor. Yaşar Kemal’in satırları geliyor aklıma:

"İnsanı bir ağacın gölgesi, bir kuşun kanadı bile mutlu eder."

Bu sabah ben de bir ağacın altına oturdum, kahvemi yudumlarken yanımdan geçen bir uğur böceğini selamladım. Biri beni gizlice izlese “bu adam ya âşık ya deli” derdi. Ama bilmez ki bu haziran: insanın içini açan, unuttuklarını hatırlatan, sevmediklerini bile affettiren ay.

Bir roman hatırladım: Zülfü Livaneli'nin Serenadı. Orada şöyle bir cümle geçiyordu:

"Yaz ayları bazı acıları daha çok hissettirir."

Evet, haziran biraz da özlemdir. Mesela ilk aşkınla yazın bir bankta oturmuşsundur, şimdi o banktan geçerken yüreğine bir kuş konar da öter sanki. Ya da bir yaz sabahı vedalaşmışsındır sevdiğinle; trenin kalkış düdüğüyle birlikte kalbinin bir parçası raylarda kalmıştır. İşte haziran, hem o trenin sesi hem de umutla bakan gözlerdir.

Ama yine de en çok yaşamaktır haziran.

Kendine “şimdi ne istiyorsun?” diye sormaktır.

Yola çıkmaktır.

Defter açmaktır.

Bir şiire başlamaktır.

Can Yücel gibi söylemektir:

"Ben hayata aşkla bağlıyım arkadaş!"

Ben bugün, 1 Haziran 2025’te bir karar aldım:

Kuşlarla uyanacağım,

Çiçeklere dokunacağım,

Kendimi seveceğim.

Kırıldığım insanlara değil, kır çiçeklerine bakacağım.

Ve her sabah yeniden başlayacağım.

Haziran’ı şairler çok sevmiş; çünkü içinde umut var. Gözyaşıyla yıkanmış bir tebessüm gibi.

Kalbimi açık tutacağım gökyüzüne.

Her şeye şaşıracağım yeniden.

Ve unutmayacağım:

Hayat çok güzel!

Şimdi önümde koca bir ay duruyor. Elimde boş bir defter gibi.

İçini nasıl dolduracağımı ben bile bilmiyorum. Ama kalem elimde.

Ve kalbim umutla dolu. Çünkü biliyorum:

Hayat çok güzel.

Haziran daha da güzel.

Bursa'da yaşanan haziranlar ise bambaşka bir masal...

Ben de bugün, 1 Haziran’da, bu yazıyı okuyan herkese kendi haziranını dilerim. Belki bir şiirle başlar gününüz, belki eski bir şarkıyla. Belki bir dost sesi, belki de çocukluğunuzdan kalma bir anıyla...

Çünkü haziran,

bir aya değil,

yeniden başlamaya aittir.

Sen de kendi haziranını yaz bugün.

Bir çiçeği sulayarak,

Birine “seni seviyorum” diyerek,

Ya da sadece gökyüzüne bakarak.

Haziran Günlüğü’nden / İsmail Kaya

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.