Hava Durumu

Çalışmak: Emeğin kokusu, insan olmanın bir yolu

Yazının Giriş Tarihi: 15.04.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.04.2025 00:05

Çalışmak…

Üzerinde çok konuşulmuş, çok yazılmış ama nedense zaman zaman göz ardı edilmiş bir kelime. Bazen bir zorunluluk, bazen bir kaçış, bazense bir varoluş sebebi.

“Çalışmak nedir?” diye sorsalar, hemen “Bir işi yapmak, emek vermek.” deriz. Ama bu tanım ne kadar yeterli? Çalışmak yalnızca karın doyurmak için midir? Yoksa insanın kendini gerçekleştirme biçimi midir?

TAŞ TAŞ ÜSTÜNE KONARAK MEDENİYET OLUR

Tarihin tozlu sayfalarını araladığımızda, karşımıza ilk çıkan şey çalışmadır. Piramitler öylece dikilmedi. Çin Seddi bir gecede örülmedi. Mimar Sinan’ın Süleymaniye’si, Leonardo’nun eskiz defterleri, Halide Edib’in romanları... Hepsi emekle, sabırla yoğrulmuş. Her biri, “çalışmak” kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hâli.

Osmanlı’nın yükselme dönemine bakın; sadrazamından çıraklara kadar herkes işinin hakkını veriyordu. Ve herkes, yaptığı işin bir anlamı olduğuna inanıyordu. Bugün bu anlamı yitirdiğimizde, işimizi angarya gibi görmeye başlıyoruz. Halbuki bir marangozun düzgün bir masa yapması ile bir öğretmenin çocuklara okuma yazma öğretmesi aynı kutsallıktadır.

İNSAN ÇALIŞMADAN MUTLU OLAMAZ

Psikolog Alfred Adler der ki: “İnsanı insan yapan üç temel şey vardır: Sevgi, dostluk ve çalışmak.” Bu üçü arasında denge kurulmadığında birey mutsuz olur. Viktor Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitabında da aynı vurgu vardır. İnsan, yaşadığı zorluklara rağmen bir amaca yönelirse, ruhsal olarak güçlü kalabilir. Çalışmak, bu amacın hem yolu hem aracıdır.

Modern dünyada insanlar, anlam arayışını çoğu kez işte bulmaya çalışıyor. Ama bu arayış, sadece kariyer odaklı olursa hüsranla sonuçlanabiliyor. Asıl mesele; çalıştığın işin seni ne kadar dönüştürdüğüdür. Örneğin bir öğretmen sadece ders anlatmaz; aynı zamanda bir çocuğun dünyasını inşa eder. Bu inşa süreci, öğretmenin ruhunu da besler.

Orhan Kemal’in romanlarındaki işçiler, Yaşar Kemal’in tarladaki köylüleri, Sabahattin Ali’nin madencileri… Hepsi çalışmanın terle, acıyla ama aynı zamanda gururla örülmüş yüzüdür. “İçimizdeki Şeytan” romanında, Sabahattin Ali şöyle dedirtir kahramanına: “Bir insan, çalışmadığı zaman kendi kendisinin düşmanı olur.”

Tolstoy’un İvan İlyiç’in Ölümü adlı uzun öyküsünde, ana karakter hastalığıyla yüzleştiğinde en büyük pişmanlığı şudur: “Hayatıma anlam katacak bir işe gerçek anlamda bağlanmamış olmak.” İşte bu yüzden çalışmak, sadece yaşamak için değil, doğru yaşamak için gereklidir.

EMEK, İNSANLIĞIN İMZASIDIR

Karl Marx’ın en çok bilinen savı şudur: “İnsan emeğiyle insandır.” Bir marangoz masa yaparken sadece tahta kesmez; kendini o masada görünür kılar. Heidegger, çalışmayı “Dünya kurmak” olarak tanımlar. Yani çalışmak, sadece bir nesne üretmek değil; anlam, bağ, değer üretmektir.

Konfüçyüs ise şöyle der: “Sevdiğin işi yaparsan, bir gün bile çalışmış sayılmazsın.” Buradaki “çalışma” ifadesi mecazdır. Çünkü gerçek çalışmak, zorunluluk değil, gönüllülükle başlar. Ve belki de insanı diğer canlılardan ayıran en büyük fark budur: Anlam arayarak çalışmak.

HELAL RIZIK, HAKKINI VERMEK

İslam’da çalışmak ibadet sayılır. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur: “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir.” Bir başka hadisinde de der ki: “Bir kimse yorgun argın akşam olursa, günahları affedilir.” Yani çalışmak sadece dünyalık değil, uhrevi bir anlam da taşır.

Mevlânâ’nın şu sözünü hatırlayalım:

“Ey kardeş! Çalış… Çünkü çalışmak, insanı hem dünyada hem ahirette yüceltir.”

Çalışmak, tevekkülün parçasıdır. Çaba sarf etmeden dua etmek, gemi yapmadan tufandan kurtulmayı beklemeye benzer.

NASIL ÇALIŞMALIYIZ?

1. Niyetle: Niyet olmadan hiçbir iş bereketli olmaz. Yapılan iş ne olursa olsun, niyet güzelse sonucu da güzelleşir.

2. Disiplinle: Her gün az da olsa düzenli bir şekilde. Çünkü “Süreklilik, yığınla bir defaya bedeldir.”

3. Aşkla: Kalpten gelen bir sevgiyle çalışmak, işi ibadete dönüştürür.

4. Merakla: Öğrenme heyecanı çalışmayı zevke dönüştürür.

5. Bir amaç uğruna: “Nereye gittiğini bilen insana, dünya yol verir.”

Bir çiftçi toprakla sabırla uğraşır, sonunda ekmeğini alır.

Bir öğrenci her gün biraz daha okur, sonunda bilgiye ulaşır.

Bir usta çekiçle her gün bir vuruş yapar, sonunda heykeli ortaya çıkarır.

Her biri sabırla, inançla ve azimle çalışmanın sonucudur.

Unutmayalım ki: “İşleyen demir ışıldar.”

ATASÖZLERİNDEN DERS

“Ne ekersen, onu biçersin.”

“Çalışan demir ışıldar.”

“Emek olmadan yemek olmaz.”

“Azıcık aşım, kaygısız başım.”

Bu sözler, halkın yüzyıllar boyunca çalışmaya verdiği değerin birer yansımasıdır.

OKUNMAYA DEĞER KİTAPLAR

İnsanın Anlam Arayışı – Viktor Frankl

Emile ya da Eğitim Üzerine – Jean-Jacques Rousseau

Küçük Prens – Antoine de Saint-Exupéry (özellikle emek ve sorumluluk teması için)

İş ve Emek Üzerine – Arendt, Marx ve Weber'den seçmeler

Çalışmanın Psikolojisi – Mihaly Csikszentmihalyi

Bir Bilim Adamının Romanı – Oğuz Atay (Mustafa İnan’ın örnek alınası çalışkanlığı)

Unutmayalım!!!

Çalışmak, sadece bir ekmek kapısı değil; insanın kendine, topluma ve Yaradan’a karşı sorumluluğudur.

Ve unutma: Çalışmak seni yormaz, amaçsızlık yorar. Çünkü insan terlediğinde değil, boşta kaldığında tükenir.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.