Sevgili okur... Bugün bu sütunlarda affınıza sığınarak kaybettiğim iki büyüğümden iki büyük kaybımdan bahsedeceğim.
Tarih 13 Ağustos 2025 tarihini gösterince Zenun abimi kaybettim. Onun bıraktığı o boşluğu, o hüznü yaşarken...
Bu sefer...
13 Eylül 2025 Cumartesi günü de kıymetli babacığımı kaybettim.
Aralarına bir ay girdi ve ikisi de aynı saatlerde vefat etti.
Akşam saat 17:05 her ikisinin bize bıraktığı hüzün saati oldu.
Bu tarih ve saat dilimi...
Takvimde sıradan bir tarih gibi görünüyor belki ama benim için bir dönüm noktası. Çünkü o saat, babamız Necati Kaya ve abimiz Zenun Kaya’nın bu dünyadan göç ettiği an. Takvim yaprakları aynı kaldı ama benim dünyam eksildi.
Ölüm denen hakikatin kapısı bir kez daha çalındı. Bu defa çalan, benim babamın kapısını vurdu. İnsanın içinden bir parça kopuyor sanki… İçinizde kocaman bir boşluk açılıyor. Ne yaparsanız yapın, dolduramıyorsunuz.
Zenun abimin bize kattığı, öğrettiği nice şeyler oldu, ama ben bu yazımda daha çok babamdan söz edeceğim.
Biz hep erteliyoruz. “Babam yarın da burada olacak, öbür gün de olacak, bayramda sofranın başında olacak, düğünde yanımda olacak” diye düşünüyoruz. Ama bir gün bakıyoruz ki Rabbimizin takdir ettiği vakit gelmiş. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.
Fakat insanoğlu işte… Babası yaşarken kıymetini tam bilemiyor. Oysa o hep oradaydı. Sessizce bizim için çalıştı, yoruldu, fedakârlık etti. Bizim omuzlarımızdan yük alıp kendi omuzlarına yükledi. Belki kızmadı, belki incitmedi, hep şefkatle baktı. Şimdi ise bir boş sandalye kaldı evin köşesinde. O sandalyeye bakınca yutkunuyorum.
Şimdi daha iyi anlıyorum. İnsan kaybetmeden bilemiyor kıymeti. Bir gün, bir telefon sesiyle ya da bir sabah kapıyı açtığında, hayatın en değerli varlığını elinden alıyor kader.
İnsan, babasının gidişini hiçbir kitaptan öğrenemiyor. Hiçbir hoca, hiçbir dost, hiçbir büyük söz hazırlamıyor seni o ana. Babasızlık, insanın en çok içini üşüten kelimeymiş. Anladım.
Biliyorum ki, bu dünya misafirhane… Hepimiz bir gün gideceğiz. Ama baba gidince insan, gölgesini kaybediyor. Sırtını dayadığı dağı yitiriyor.
Babam, hayatı boyunca sessizce direndi. Fırtınalara kapılmadan yaşadı. Ne şöhret peşinde koştu, ne büyük laflar etti. Ama onun küçücük cümleleri, bana en büyük kitaplardan daha çok şey öğretti.
Bazen bir bakışıyla susturdu öfkemizi, bazen bir tebessümüyle yeniden umut ekti yüreğimize.
Babam; iyi niyetliydi, dürüsttü, cömertti… Hepimizin bildiği klişe sözler gibi geliyor belki kulağa. Ama inanın, onun hayatında bu kelimeler sadece süslü kavramlar değildi. O, iyiliği yaşadı. O, dürüstlüğü nefes gibi içine çekti. O, cömertliği ekmeğini bölüşmekten ibaret görmedi.
Babam, öyle bir insandı ki, hayatını anlatmaya kelimeler yetmez. Çok değerliydi. Çok sevilen biriydi. Çalışarak, alın teri dökerek kazandı ömrünü. Bir gün bile haksız kazanca el uzatmadı. Helâl lokma için sabahın en erken saatlerinde yollara düşerdi.
Çalışarak kazandı rızkını. Helâl lokmadan şaşmadı. Bizlere sabrı, kanaati ve dürüstlüğü öğretti. Ne kimseyi kırdı, ne de kalp incitti. Asla kızmadı, asla darılmadı. Herkesle iyi geçindi, herkesin gönlünde yer buldu.
Bir ömür çalıştı. Yoruldu. Ter döktü. Çocuklarının geleceği için, onların okuması için, onların başını öne eğdirmemek için hayatını adadı. Biz zor şartlarda okuduk belki ama onun alnı hep ak, elleri hep nasırlıydı.
Ama onu asıl özel kılan, bize ve çevresine karşı tavrıydı. Hiç kimseyi kırmazdı. Kızmazdı. Hayatı boyunca sesini yükselttiğini duymadım. Kalp kırmayı kendine yakıştıramazdı. Elinden geldiğince herkese yardım eder, elinden gelmeyince bile gönlünü ortaya koyardı.
Çevresiyle hep iyi geçindi. İnsanların kalbine dokunmayı bildi. Sadece ailesi değil, komşusu, akrabası, dostu, köylüsü, esnafı… Herkes onu severdi. Çünkü o, kimseyi ayırmadan kucaklayan, gönül insanıydı.
Bunu da...
Taziyesine gelen yüzlerce, binlerce insanın arkasında sarf ettiği o övgü dolu sözleri, hepimizi mutlu eden tesellisiydi.
Meğer sadece bizlere değil, hayatına giren her insana öyle davrandığını öğrendik.
Sevgi… Babamın yüreğinde en çok olan şeydi. Çocuklarını sevdi, torunlarını sevdi, insanı sevdi. Çünkü o bilirdi ki, sevgi Allah’ın bir ismidir. İnsan sevdikçe, Yaradan’a yaklaşır.
Babam aslında koca bir okul gibiydi. Bize çalışkanlığı öğretti, merhameti öğretti, sabrı öğretti. Dürüstlüğün ve iyiliğin aslında bir insanın en büyük serveti olduğunu gösterdi.
Belki de babaların en büyük mirası banka hesapları değil, evler, arsalar değil; evlatlarının kalbine bıraktıkları iyilik tortusu, hayata karşı dik durma dersleridir.Babamın en büyük mirası mal mülk değil, tertemiz bir isim, onurlu bir yaşam ve etrafına saçtığı iyilik oldu.
Babam ardında sessiz ama güçlü bir iz bıraktı. Şimdi bu iz, benim yolumu aydınlatacak.
Onu kaybettim ama aslında içimde yaşamaya devam ediyor.
Ne zaman dara düşsem, onun sakin ve ağırbaşlı tavrı kulağıma fısıldayacak:
“Sabret oğlum… Dünya gelip geçici.”
Biliyorum, artık onun sesiyle uyanamayacağım. Artık eve geldiğimde o güler yüzü göremeyeceğim. Ama kalbimde bir yerde hep var olacak. Her zorlukta, onun sessiz öğütlerini duyacağım:
“Evladım, kimseyi kırma… İyilikten şaşma… Çalış, alnının teriyle kazan.”
Bir gün yine buluşacağız babam.
Ama o zamana kadar, senin öğrettiğin gibi dimdik yürümeye çalışacağım.
Ve ben bugün kalemi titreyerek bırakıyorum. Sözü duaya bırakıyorum:
“Allah’ım, babam Necati Kaya’yı rahmetinle kuşat. Onu Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) komşu eyle. Kabir nurunu artır, günahlarını affet. Onun bizlere bıraktığı iyilikleri, sadaka-i cariye hükmünde kabul et. Bizleri de onunla cennette buluştur, ailemizi ayırma Ya Rabbi. Âmin.”
Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Bizleri babamızın bıraktığı izden ayırma:
Helâl kazanç, tertemiz kalp, kırılmamış gönül ve yüzlerde tebessüm…
Ey Rabbim!
Babamı rahmetinle kuşat.
Onu sevdiklerin arasına al.
Babam, Necati Kaya…
Senin yolun artık Rahman’a uzandı.
Ruhun şâd, mekânın cennet olsun.
Sana kavuşacağımız gün, Allah’ın izniyle yeniden hasret bitecek.
Babam Necati Kaya…
Sen bizim için sadece bir baba değil, bir öğretmen, bir rehber, bir dua sebebiydin.
Babam Necati Kaya…
Seninle gurur duyuyorum.
Seni hiç unutmayacağım babam…
Seni çok özleyeceğim babam…
Babam Necati Kaya…
Sen artık aramızda yoksun ama söz veriyorum:
Senin öğrettiğin gibi kırmadan, incitmeden, çalışarak ve merhametle yaşayacağım.
Çünkü senin hayatın bana en büyük vasiyetin oldu.