Hava Durumu

‘Sessiz Kalmak da Bir Suçtur’ Kırmızı Pazartesi - Gabriel García Márquez

Yazının Giriş Tarihi: 08.07.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.07.2025 00:05

Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez tarafından 1981 yılında yayımlanan Kırmızı Pazartesi (Crónica de una muerte anunciada), yazarın büyülü gerçekçilikten daha çok gazetecilik geçmişine yaslandığı etkileyici bir romandır. Ortalama 120 sayfa olan bu kısa ama yoğun kitap, gerçek bir olaya dayanan ve neredeyse tüm detayları baştan belli olan bir cinayeti konu alır.

Yazar, daha ilk sayfada kimin öleceğini, kimin öldüreceğini ve hatta neden öldürüleceğini açıkça belirtir. Ancak okuyucu, tüm bu bilgiler elindeyken bile, olayların akışı, toplumun tepkisizliği ve bireylerin iç hesaplaşmalarıyla sayfaları soluksuz çevirir.

Márquez’in gazetecilik titizliğiyle kurguladığı bu roman, toplumsal sessizlik, namus cinayetleri ve kader algısı üzerine düşündürür. Romanın dili yalın ama etkileyici, yapısı ise döngüsel ve parçalıdır; her bölüm olayın başka bir cephesini göstererek büyük bir fotoğraf sunar.

Yazar, Nobel Edebiyat Ödülü’nü 1982’de Yüz Yıllık Yalnızlık ile kazanmış olsa da, Kırmızı Pazartesi, onun anlatı gücünün ve karakter inşasının ne kadar derin olabileceğini bir kez daha ispatlar.

Gabriel García Márquez’in kaleminden çıkan Kırmızı Pazartesi, okurunu sadece bir cinayetin tanığı yapmaz, aynı zamanda vicdanının da yargıcı haline getirir. Kitap, daha ilk sayfasında “O gün, Santiago Nasar öldürüleceğini biliyordu” diyerek bir romanın en güçlü silahı olan “merakı” sözüm ona elinin tersiyle iter. Ama işin sırrı tam da burada başlar.

Bu roman cinayeti değil, cinayete giden yolu anlatır. Faili bellidir, zamanı da. Soru şu: “Bunca bilgiye rağmen neden kimse engel olmadı?” İşte Márquez’in çiviyi çaktığı yer tam da burasıdır.

Okura sormadan edemez:

"Sen olsaydın müdahale eder miydin?"

Bir kasaba, bir sabah, iki kardeş, bir iftira...

Hepsi bir potada eriyor. Santiago Nasar, toplumun ahlaki terazisinde suçlu ilan ediliyor ama işin kötüsü, tartıyı elinde tutanların çoğu aslında bir şeyin doğru olmadığını seziyor. Ama kimse "Dur!" demiyor. Çünkü herkes başka birinin müdahale edeceğine inanıyor.

Kitaptaki şu satırlar tüy gibi hafif ama tokat gibi serttir:

“Kimse onu uyarmadı çünkü herkes onun çoktan haberi olduğunu düşünüyordu.”

Bu cümle sadece bir romanın değil, bir toplumun özeti.

Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi romanı, bir cinayetin anatomisini çıkarıyor ama cinayeti işleyen ellerden çok, görmezden gelen gözleri, susan dilleri, boş bakışlı yüzleri önümüze koyuyor. Evet, bir insan öldürüldü. Herkes biliyordu. Herkes sustu. Peki kim gerçekten suçsuz?

Bir çocuk okulda zorbalığa uğruyor… "Ailesi bilir herhalde."

Bir kadın sokakta şiddete maruz kalıyor… "Biri polisi aramıştır."

Bir komşu günlerdir ortalıkta yok… "Bir bildiği vardır."

İşte Kırmızı Pazartesi, tam olarak bu “bildiği vardır” rehavetinin romanıdır.

Bu kitap üzerine çok şey yazıldı, çok analiz yapıldı. Santiago Nasar öldü mü? Evet. Katiller kim? Belli. Ama bana kalırsa kitabın asıl sorusu şu: Toplum bir suçu işleyemez mi? Ya da şöyle soralım: Suçun işlenmesine göz yumanlar masum mudur?

Santiago Nasar, o gün öldürüleceğini bilmiyordu. Ama neredeyse bütün kasaba biliyordu. Bakkal, kasap, kahveci, papaz, memur, anne, baba... Herkesin kulağına bir şekilde gitti. Kimisi "şaka sandı", kimisi "engellenir nasılsa" dedi. Ama hiç kimse gerçekten engel olmadı. İşte kitap burada, derin bir toplumsal yaraya parmak basıyor: "Kötülüğe doğrudan karışmasan da, sessizliğinle suç ortağı olursun."

Márquez'in bu romanı, sadece bir suç hikâyesi değil. Burası Latin Amerika değil de Anadolu'nun küçük bir kasabası olsaydı da değişmeyecek bir gerçeklik var: Toplum bazen suça susarak iştirak eder. Onaylamaz belki ama "karışmam" diyerek kolunu kıpırdatmaz. Bizim tabirimizle: “El âlem ne der” korkusu, bir insanın canından daha ağır gelir.

Roman boyunca “namus”, “onur”, “gelenek” gibi kavramlar o kadar çok dillendiriliyor ki sonunda insan düşünmeden edemiyor: Bazı değerler, insan canından daha mı değerli?

Dinsel ritüellerin gölgesinde işlenen bu cinayette papaz bile görevini unutuyor. İnsan hayatını korumak yerine kutsal günle meşgul oluyor. Onca dini ve örfi öğreti, bir adamı kurtarmaya yetmiyor. Çünkü toplum, içten içe “bunun olması gerekiyordu” diyerek olayla barışıyor. Bir nevi evren değil belki ama toplum organize bir kötülüğe ortaklık ediyor.

Bu romanı sadece bir katil-kurban hikâyesi gibi okursak eksik okuruz. Santiago Nasar'ın ölümünden çok, onun ölümüne giden yolu döşeyen taşlara dikkat etmeliyiz. Bu taşlar bazen dedikodular, bazen suskunluklar, bazen de ‘bana ne’ciliklerdir.

Kitabı kapattıktan sonra insanın kendi kasabasını, mahallesini, apartmanını sorgulaması gerekir:

Bir şey olsa ben müdahale eder miydim? Yoksa bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı derdim?

Bir arkadaşım zarar görse, “Benimle ilgisi yok” deyip geçer miydim?

Kırmızı Pazartesi, bizi cinayet haberlerine değil, kendi vicdanımıza baktırmak istiyor.

Gabriel García Márquez'in bu kitabı, yıllar sonra bile içimizi ürperten bir gerçekle baş başa bırakıyor:

“Kötülük sadece kötülerle değil, iyi insanların sessizliğiyle de büyür.”

Santiago Nasar’a kör bıçağı saplayan eller kadar, arkasından “Ama ben de biliyordum” diyen diller de suçlu.

Bundan böyle bir kötülük sezdiğimizde, ya da bir haksızlık gördüğümüzde unutmayalım:

Susmak da bir iştir.

Ama bazen en büyük iştir: Suç ortaklığı.

Bu roman, bize açık açık şunu anlatıyor:

Sessizlik, suçlunun en iyi yardımcısıdır.

Bir şeyleri fark edip susmak, yanlışın devamına izin vermektir.

Toplumun gözünde ‘erkeklik’, ‘namus’, ‘gelenek’ gibi kavramlar, bireyin özgürlüğünün ve bazen de yaşamının önüne geçebiliyor.

Dini figürlerin, öğretmenlerin, yetkililerin sustuğu yerde adaletin sesi de çıkmaz.

Keyifli ama sorgulatan okumalar dilerim.

Ve lütfen, artık “Kırmızı Pazartesi”ler yaşanmasın diye

konuşalım, uyaralım, engel olalım.

Çünkü bazen bir "dur" demek, bir hayat kurtarır.

Hem belki bu kez… evren de bizimle işbirliği yapar.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.