Hava Durumu

Balkan ve Akdeniz Oyunları'nda sembol olmuş atletlerimiz(2)

Yazının Giriş Tarihi: 13.02.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.02.2021 06:00

SEMİH TÜRKDOĞAN

(Doğum: İstanbul 1912, vefat:16 Mayıs 1994 İstanbul, 82 yaşında)

15 yaşında milli formayı giydi... 16 yaşında Olimpiyatlar'a katıldı... Milli müsabakada ilk madalyayı Türkiye'ye kazandırdı... Türk atletizminin asi ama onurlu çocuğuydu Semih Türkdoğan!..

Sokaktaki insana çıkın sorun "bir saat kaç dakikadır?" diye "60" der, "Bir dakika kaç saniyedir?" derseniz "60" der ancak "Bir saniye kaç salisedir?" derseniz gelen cevabın yüzde 99'u "60 salise" olacaktır. Ancak doğru cevap "Bir saniye 100 salisedir."

Bir salise nedir?

Bir salise kalp vuruşunun 1/8'i, iç çekmenin 1/30'u, ömrün 21 milyonda biridir. Yani özetle bir insanın normal yaşamında hiç önemi olmayan gibi gözüken bir zaman dilimidir. Biz bu zaman dilimini hayatımızda çok kere "bir an" diye ifade etmişizdir ama günümüzde bir de bu "salise "kelimesinin bir 100 metre koşucusuna, bir 50 metre yüzücüsüne, bir jokere ne ifade ettiğini ve onun için ne kadar kıymetli bir zaman dilimi olduğunu hiç düşündünüz mü? 

Günümüz 100 ve 200, 110 metre engelli yarışmalarında bir salisenin önemi çok değerli bir kavramdır.

***

Dünya rekorları saniyelerle değil saliselerle el değiştiriyor, bazen bir şampiyonu foto-finişle dahi zor ayırıyorlar. Eski kronometreler 1/10 taksimatlı idi. 1972 Münih Olimpiyatları ile 1/100 taksimatlı yani bir saniyeyi 100 saliseye bölerek gösteren kronometreler kullanılmaya başlandı. Günümüzde Japonlar, 1/1000 taksimatı gösteren kronometreleri kullanmaya hazırlanıyorlar. Bir atletin bugün koştuğu dereceyi, 1972 Münih Olimpiyatları'ndan önce koştuğu derece ile karşılaştırmak isterseniz bugünkü dereceden 24'ü çıkartın (örnek günümüzde 100 metreyi 10.58 koşmuş bir atletin derecesini 1972 öncesi 1/10'lu derecelerle karşılaştırmak isterseniz, 10.58'den 24'ü çıkarın, bulduğunuz 10.34 rakamı, eskinin 10.3/10'una eşdeğer olacaktır. İşte bu bilgilerle Semih Türkdoğan'ın 1935 yılındaki 10.6'lık 25 yıl kırılamayan Türkiye rekoruna baktığınızda muhteşem bir sporcunun hayatının özetini görebilirsiniz.

En genç sporcu

1928 yılında 16 yaşında 11.2 ile kırmaya başladığı Türkiye rekorunu 30 Ağustos 1935'te 10.6'ya indiren Semih Türkdoğan'ın rekoru ancak 32 yıl geçtikten sonra 25 Haziran 1960'ta Aydın Onur tarafından 10.5 ile kırılabilmişti. Semih Türkdoğan, atletizme, eğitimini yaptığı GS Lisesi'nde, jimnastik öğretmeni boksör Zeynel Bey'in teşviki ile başladı.

İlk Türkiye rekoruna, 15 yaşında sahip oldu. 27 Mayıs 1927 günü Kadıköy'de Şinasi Şahingiray, Ömer Besim Koşalay, Vedat Abıt ve Semih Türkdoğan'dan oluşan GS 4x100 metre bayrak takımı 47.2 ile Türkiye rekorunu kırdı. Aynı takım 3 ay sonra, 19 Ağustos 1927 günü 4x100 metre bayrak rekorunu 47.0 ile yeniledi.

Semih aynı yıl, 15 yaşında Bulgaristan'la yapılan yarışmada 100 metrede birinci olarak Türkiye'nin milli müsabakalarda ilk madalyasını kazanan en genç Türk sporcusu unvanını elde etti.

1928 yılında, 16 yaşında Amsterdam Olimpiyatları'nda milli formayı giydi. Amsterdam Olimpiyatları'na katılan 5 Türk atleti de GS Kulübü'nün sporcuları idi ve üçü sprinterdi. (Semih Türkdoğan, M. Ali Aybar ve Şinasi Şahingiray) Diğer iki atletimiz yüksek atlamada Haydar Aşan 800 metre ve 4x100 metre bayrak takımında koşan aynı zamanda takım kaptanı da olan Ömer Besim Koşalay'dı.

Yanlış rekor!

Olimpiyatlar'da hazırlık antrenmanları yaparken Antrenör Alex Abraham bir seçme yapma fikri ortaya attı. Atletler buna şaşırdılar ama itirazda da bulunmadılar ve koştular. Yarış bittiğinde Semih birinci olarak ipi göğüslemişken Alex Abraham sevinçle Semih'i kucaklayıp öperken "Harika bir derece Semih, dünya rekoru kırdın" diyordu. O sırada aynı sahada idman yapan Finlandiyalı ünlü atlet Paavo Nurmi ve Amerikalı sprinter Charles Paddock da olayı şaşkınlıkla izlemişlerdi.

Ancak bu mutluluk çok sürmedi, hata ortaya çıktı, kronometre hakemleri 100 metre değil 100 yarda (91.42 metre) koşulduğunu açıkladılar. Böylece kırıldı denen rekor sadece espri konusu olarak kaldı.

Not: Olimpiyatlar'da Haydar Aşan 1.75 metre ile barajı geçemedi, Öner Besim Koşalay 800 metrede 6. seride 4. olarak elendi. Semih Türkdoğan, 100 metrede 11.4 ile altıncı seride üçüncü olarak elendi M. Ali Aybar 100 metrede beşinci seride 5. olarak elendi. Şinasi Şahingiray, 100 metrede 10. seride 11.4 ile üçüncü olup elendi. 4x100 metre bayrak takımımız; M. Ali Aybar, Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Ömer Besim Koşalay 44.4 ile serisinde 4. olup elendi.

Balkan Oyunları'na damga vurdu

Türkdoğan aynı yıl, Rauf Hasağası'na ait 100 metre Türkiye rekorunu önce 11.2 ile egale edip sonra 8.6.1928'de 11.1 ile yeniledi.

1929 yılında büyük bir form gösteren Semih, 50 metre rekorunu 5.6 ile 100 yarda rekorunu da 10.1 ile kırma başarısını gösterdi.

Aynı yıl Taksim Stadı'nda yapılan yarışlarda 100 metrede, Dünya Üniversitelerarası Şampiyonu Theard'ı 10.9 ile geçti ama bu derece Türkiye rekoru sayılmadı.

1930 Atina'da yapılan 1. Balkan Oyunları'nda, 100 metrede 11.1 ile ikinci 200 m.de 23.2 ile 3., 4x100 metrede 44.4 ile 2., Balkan bayrakta 3. olarak takımımıza 4 madalya kazandırdı.

1931 2. Balkan Oyunları Atina'da 4x100 metre bayrakta (Hakkı Süslüay, Enver Aziz Göknil, M. Ali Aybar, Semih Türkdoğan) 43.4 ile birinci olan milli takımda yer aldı.

Haksızlığa izin vermedi

Ama bu oyunlarda büyük bir olay da patlak verdi. 100 metre yarışında M. Ali Aybar piste çıktığında bir yıl önceki oyunlarda büyük bir haksızlığa neden olan Yunan starterin tekrar startta görev aldığını görünce hatırası gözlerinde canlandı. Yunanlı atletlerle anlaşan starter, 100 metre koşusunda tam 10 defa fodepar vermiş, Türk, Yugoslav ve Bulgar atletlerini her defasında 30-40 metre koşturduktan sonra düdük çalıp geri çağırmıştı. En sonunda "dikkat" komutundan sonra erken çıkış yapan Yunanlı atlet Lambru'nun bu fodeparını görmezden gelince Semih bütün gayretine rağmen 11 saniye ile 1. olan Yunanlı Lambru'nun arkasından, 11.1 ile 2. olmuştu

İdarecilerimizin, aynı start hakeminin görev almaması isteğine olumlu cevap veren Yunanlı idarecilerin bu sözlerini tutmayıp aynı şaibeli adama tekrar starter olarak görev vermelerine çok sinirlenen Semih de takım arkadaşı M. Ali Aybar'ın da aynı düşüncede olması ile yarıştan çekildiler ancak bu olay giderek alevlenmiş, iş şeref tribününde Yunan Başbakanı Venizelos ile oturan ve Atina'ya yarışmaları seyretmeye gelen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras Bey'e aksetmişti. Atletizm Federasyonu Başkanı Burhan Felek'in çabaları da bir sonuç vermeyince atletlerimizin koşmayacağı haberine üzülen Başbakan İsmet İnönü'nün tepkisi "Çok fena..... Yazık" olmuştu.

Ancak bu sözü Semih ve M. Ali için mi söylemişti yoksa Yunan Federasyonu ilgilileri için mi sarf etmişti?... Bu sorunun cevabı tarihin tozlu raflarında yer alıyor! Ancak bu mesele Atina'da kapanmadı, basında da yankı uyandırdı. Gazeteler ve dergiler, ikiye ayrılarak Semih'in bu davranışını yeren veya tasvip eden köşe yazıları yayınladılar.

Boykot kararı

İstanbul'a dönüşte toplanan Atletizm Federasyonu 31 Ekim 1931 günü yaptığı toplantıda "İkinci Balkan Oyunları'na iştirak etmek üzere Türk atletizm takımı ile birlikte Atina'ya gitmiş olan Galatasaray Kulübü'nden Semih Bey'e, oradaki itaatsizlik ve inzibatsızlığına mebni nizamnamenin 197. maddesine tevfikan müebbet boykot ile suça iştirak eden M. Ali Aybar'ın da bir yıl boykotla tecziyesine" karar vermişti.

Bu cezayı Atletizm Federasyonu ve kafile Başkanı Burhan Felek, Türkspor dergisine verdiği beyanatta şöyle açıklıyordu:

"Semih ve M. Ali Bey'lerin, Atina'da kafile idaresine karşı isyankâr vaziyet aldıkları matbuatta yazıldı. Federasyonumuz bu hadiseyi tetkik ederek, Türk Atletizm Takımı'nın en kıymetli iki uzvunu cezalandırmak zorunda kalmıştır. Semih Bey, benim atletler içinde en çok sevdiğim ve hâlâ sevmekte olduğum ve en çok itimat beslediğim bir genç idi. Atina'da start işareti veren adamın Yunanlı olduğu bahanesi ile en ümitvar olduğumuz Balkan Oyunları'nın ilk müsabakasını teşkil eden 100 metre koşusuna girmedi, girse idi şüphesiz koşuyu kazanacak ve Yunan stadına İsmet Paşa'nın huzurunda ilk çekilen Türk bayrağı olacaktı. Bundan başka bayrak koşusunun 100 metre kısmına ve 200 metre düz koşuya da bana verdiği teminata ve sefaret erkânından bazı kişilerin ve arkadaşlarımızın rica ve ısrarına rağmen girmedi. Kendisini bu yanlış ve menfi hareketten vazgeçirmek için her şeyi yaptık ama tesiri olmadı. M. Ali Bey'e gelince; daha başlangıçtan bütün atletlerin imza ettikleri itaat taahhütnamesini, "Belki bana biftek yerine pilav yedirir ve bununla beslenmemi teklif edersiniz. Ben böyle bir şeye itaat etmeyeceğim için bu taahhütnameyi imzalamayacağım" şeklinde manasız bir bahane ile imza etmedi ve itaatsizliği oradan başladı. Şunu da ilave edeyim ki, bu iki genç kendilerinin tecziye edileceklerine ve müdafaalarını yapmaları için göndermiş olduğumuz beş gün müddetli nizami tebligata da cevap vermeye lüzum görmemişlerdir.

45 yıllık küslük!

Değerli şampiyona verilen müebbet boykot cezası bir yıl sonra Merkez-i Umumi Temyiz Divanı'na aksetmiş ve Türk atletini dinleyen Divan Heyeti, 1 Aralık 1937 günü yaptığı toplantıda 'müebbet boykot' cezasını 'bir sene boykot'a çevirmişti. Ancak Semih'e küsen ve "Haşarı çocuğu" affetmeyen Burhan Felek ile Semih Türkdoğan arasındaki küslük tam 45 yıl sürdü.

Konu 1966 yılında tekrar alevlenince Semih Türkdoğan, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı bir yazıda şu yorumu yapmıştı:

Ben toplum gözünde suçlu ve mahkûm iken, geçenlerde Başkanım muhterem Burhan Felek tarafından ibra edilmemi şükranla karşıladım. Ben ve arkadaşım M. Ali Bey'le birlikte 1930 yılında Atina'da Balkan Oyunları'nda starter tarafından aşağılık bir hileyle mağlup ilan edilmiştik. Ertesi yıl 1931'de Atina'daki 2. Balkan Oyunları'nda Yunanlıların teminatlarına rağmen aynı starteri karşımızda görünce o zamanın başvekilinin arzusuna rağmen koşmamış ve müebbet cezasının düzeltilmesi üzerine "bir yıl boykot" cezası almıştım. Geçenlerde Galatasaray Lisesi'nde 'Amatörlük' hakkındaki konferansında, bir amatörün hakları bahsine değinmiş olan Sayın Başkanım Burhan Felek; adlarımızı da belirterek "Çocukların hakları vardı, onlara baskı uygulayamazdım. Kendilerine içimden hak vermiştim, çünkü tam bir amatördüler." diyerek o zamanki hareketimizi vicdanen tasvip ettiklerini beyanla bizi ibra (aklamış)etmiş oldular.

Artık ben, şimdi 35 yıl kimseye açmadığım ve çektiğim bu suçluluk azabının, bugün birden yok oluvermesinin mutluluğu içindeyim."

Bu dargınlık ve küskünlük, tam 45 yıl sonra 1976'da Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin Maçka'daki lokâlinde düzenlenen Olimpiyat Günü'nde ünlü spor tarihçisi Cem Atabeyoğlu'nun girişimi ile ortadan kalktı. Dernek Başkanı Burhan Felek açılış konuşmasını yaptıktan sonra 1924 ve 28 olimpiyatlarına katılan sporcular Burhan Bey'in elini öperken Semih Türkdoğan da sahneye fırlayıp hocasının, başkanının elini öptü. Bu tarihi barışma anında Burhan Hoca da yüzünde tebessümlerin en tatlısı ile Türkdoğan'ı alnından öpüp kucakladı.

Bu olaydan sonra Semih Türkdoğan'ın Milliyet'teki ilk yazısı da "Beni alnımdan öptü" başlığını taşıyordu.

Erken bıraktı

1932 yılında tekrar pistlere dönen Semih, 22.8.1932'de 100 metre Türkiye rekorunu 10.8'e indirdi. 1935 yılında 30 Ağustos tarihinde yapılan Türkiye Birinciliği'nde 100 metredeki 10.6'lık muhteşem rekoruna ulaştı.

Not: Bu rekor, tam 25 yıl sonra 25.6.1960 tarihinde Aydın Onur tarafından 10.5 ile kırıldı.

Semih Türkdoğan,1928 yılında, 16 yaşında milli takım kadrosuna alındı. 100 metrede 6. seride 3. oldu. 4x100 metre bayrak yarışında serinde 4. olup elenen takımımızda yer aldı. (M. Ali Aybar, Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Ömer Besim Koşalay, Haydar Aşan. Bu isimler 1928 Amsterdam Olimpiyatları'na katılan GS Spor Kulübü adına yarışan 5 Türk atleti idiler.)

1948 Londra Olimpiyatları'na yarışmacı olarak değil, atletizm takımının antrenörü olarak  katılmıştı.

1930-35 yılları arasında 6 defa Balkan Oyunları'nda Türkiye'yi temsil etti. Balkan Oyunları'nda 1 altın, 5 gümüş, 5 bronz madalya kazandı. 1939  Atina'da yapılan Balkan Oyunları'nda kafilede idareci olarak görev aldı. İki Türkiye şampiyonluğu kazandı (1934, 100 metre, 11.0 ve 1935, 100 metre, 10.6)

13 yıllık sporculuk hayatında 18 Türkiye rekoru kırdı. 1936 yılında 24 yaşında hayatının en verimli olabilecek yıllarında pistleri terk etti.

TÜRKİYE  REKORLARI:

100 yarda: 10,1, 1929,

50 metre: 5,6, 5.6.1929,

100 METRE REKORLARI:

11.2, 1928, 11.1, 8.6.1928, 11.0, 8.11.1929, 10.9,1931, 10.8, 22.7.1932, 10.6, 30.8.1935,

200 metre: 22.6 (egale) 1933,

4x100 METRE BAYRAK REKORLARI:

47.2, 27.5.1927 (Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Ömer Besim Koşalay, Vedat Abut)

47.0, 19.8.1927 (Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Ömer Besim Koşalay, Vedat Abut)

46.0,1928 (Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Enis Dinç, M.Ali Aybar)

44.6,1928 (Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Enis Dinç ,M. Ali Aybar)

44.4,1930 (Semih Türkdoğan, Enver Göknil, Enis Dinç, MAli Aybar)

43.4,11.10.1931 (Hakkı Enver Göknil, Semih Türkdoğan, M. Ali Aybar)

Balkan Bayrak: 3.37.2,1930 (Ömer Besim Koşalay, Ziya Atlet, M.Ali Aybar, Semih Türkdoğan)

3.35,1932 (Ömer Besim Koşalay, Ragıp, M. Ali Aybar, Semih Türkdoğan)

Atletizme adanmış bir hayat

Semih Türkdoğan, atletizmi bırakınca bir süre Sümerbank'ta çalıştı. 1946-50 ve1952-57 yılları arasında Galatasaray Kulübü yönetim kurulunda idareci olarak görev aldı. 1969-71-73 yıllarında yedek üye olarak Galatasaray Kulübü'nde hizmetine devam etti. Galatasaray Kulübünün 819 no'lu divan üyesi idi. Atletizm hakemi olarak uzun yıllar atletizme hizmet etti, çok iyi bir starterdi, sporcuların starter olarak beğenisini kazanmıştı.(Bunda herhalde gençliğinde uğradığı haksızlığın büyük etkisi olmuştur diye düşünüyorum)

Basında önce Milliyet gazetesinde, sonra da okul arkadaşı Doğan Nadi tarafından spor yazarı olarak Cumhuriyet ailesinde yer aldı. Atletizm Federasyonu'nda teknik kurul ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. Galatasaray Spor Kulübünün 50. kuruluş yıldönümünde değerli hizmetleri nedeniyle altın madalya ile onurlandırıldı.

Babası atletizm yapmasına karşı idi. Bu yüzden ilk çocukluk yıllarında hep korku ile yarıştı.10 yaşına kadar peynir, ekmek, meyve ve çikolatadan başka bir şey ağzına koymadı.

Atletizm antrenörü Sir Alex Abraham'la çalışmaya başladıktan sonra enerji için bal, pekmez gibi tatlıların, bitkisel ve hayvansal amino asitlerin yani kırmızı et ve soya grubu kuru fasulye nohut, mercimek gibi yiyeceklerin sporcu yaşamındaki önemini öğrendi ve beslenmesini yeni bilgiler eşliğinde değiştirdi.

Pistlerde 13 numaranın kendisine uğur getirdiğine inandığından formasında daha çok bu numara ile yarıştı. Büyük süratinin yanı sıra  havada uçarak yaptığı finişleri ile ünlü idi. 16 Mayıs 1994 yılında Dünya'ya veda edip ebedi istirahatgâhına defnedildi.

Spor hayatında onurlu ve dik duruşu, günümüz atletleri için de bir sembol olarak hatırası önünde saygı ile eğiliyorum. Ruhu şad olsun.

Kaynaklar:

1-1921-1933,GS tarihçesi, Ziyad Ebüzziya, Sahir Kozikoğlu, GSEğitim Vakfı Yayını,no:8,1933,sayfa:242.

2-1922-1934,GSTarihçesi,Nejat İren, GS Eğitim Vakfı Yayınları1934,sayfa:199.

3-1922-1954,Türkiye şeref listeleri ve Türkiye rekorlarının tekamülü, Maarif Vekaleti, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü, Atletizm Federasyonu,Ankara,1955,sayfa:15-33-36.

4-"Kürsüdekiler",Orhan Aydın,1957-1984,İstanbul,1983,sayfa:135.

5-Atletin sesi,Kasım-Aralık,1991,sayfa 133,37-38.

6-Olimpiyat Oyunlarının 100.cü yılında Türkiye,TMOKYayınları,No:1,Cem Atabeyoğlu,1997,İstanbul,sayfa:50-73.

7-"Hocamız ve Başkanımız Burhan Felek" Cem Atabeyoğlu,TMOKYayınları,No:8,İstanbul,2003,sayfa:42-52.

8-Atletin sesi, Eylül ,2009,sayı:223,Selahattin Yıldız, "Türk atletizminin unutulmayacak siması: Semih Türkdoğan"sayfa:8-10,

9-İstanbul'un 100 sporcusu Hacı Hasdemir, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Yayınları,2011,sayfa:67.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.