Hayatınızda bazı insanlar vardır ki, onlarla uzun zaman görüşmediğiniz halde tekrar karşılaştığınızda sanki bir hafta önce berabermişçesine sohbete kaldığınız yerden başlayıverirsiniz. İşte Turgay ağabey sayısı çok az olan bu insanlardan birisi idi. Ayrıca, hem milli atlet, hem bilim insanı, hem yazılı ve görüntülü medyada köşe yazarı, hem Raportör, hem kitap yazarı. Sosyal ilişkileri kuvvetli, espritüel bir insan. İşte yitirdiğimiz Turgay Renklikurt’un özellikleri…
Turgay Renklikurt, yakından tanıma fırsatı bulduğum, sohbetine doyum olmayan, son derece zeki, aynı zamanda tam bir espri küpü.
(Doğum: 1938, Adana. Vefat: 19 Ekim 2024, İstanbul)
Renklikurt’u kendi yazdığı biyografisinden tanıyalım:
“1938 yılında Adana’da doğdum. İlk, orta ve liseyi Adana’da bitirdim. Atletizme 1956 yılında lise öğrencisi iken başladım. Çalışma odamın duvarında, o zamanların rekor makinesi Ekrem Koçak’ın resmi asılıydı. Sahada tanıştığım zaman Ekrem Ağabeyin bir sözü hala kulaklarımda çınlıyor:
‘Başladın da ne yaptın?’ Antrenörsüz, bakımsız, sahasız koştun ha koştun. Sonra, bütün değerlerin alındıktan sonra bir kenara itiliverdin.” Bu sözlere ilaveten bir şey yazamıyor, sadece ‘Haklısın Ekrem Ağabey’ diyorum. Daha iyi bir atlet olabilirdim. Kendimi, atletizme tüm benliğimle adayabilirdim demek ve devam etmek istiyorum. Mezarının üzerine, dost ellerin pirinç serptiği, esmer, karayağız Ömer Besim, masamdaki ‘Atletin Sesi’ mecmuasının sayfalarından hışımla fırlıyor, unutulmuşların boğuk ve hırçın sesi ile ‘Sakın ha!. Bana bak, soyadına kadar atlettim, ne oldu, ne işe yaradı ?’ diyor… Gözlerim dolu dolu… Haklısın baba besim, haklısın diyorum… Ürktüm… Kendimi atlet olarak pistlere adayamadım. Nankördü Türkiye’de pistler… Kendimi mükemmel yetiştirici yapayım, gençlere ve Türkiyeme kültür ve beynimle yardımcı olayım dedim. Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi bölümünü bitirdim. Mezun olunca Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne gittim. Kadro yok, dediler. Çalışmak, beynimi size adamak istiyorum, dedim. Kadro yok dediler. Sonra öğretmenliğe döndüm. Geçim kaygısı ile baş başa bırakılmış eski atletlere, onları ‘isyan denizinde’ kaderleri ile baş başa bırakan büyüklerime ve tüm sporseverlere gönül dolusu selam… 22.12.1967. Turgay Renklikurt; Fenerbahçeli eski milli atlet ve Savaştepe İlk öğretmen Okulu Beden Eğitimi öğretmeni.”
Bütün bu olumsuzluklara rağmen hedefinden yılmayan Turgay Ağabey, devletin yurtdışı ihtisas bursunu kazanarak Almanya’ya gitti. Önce lisan bilgisini geliştirmek için Goethe enstitüsünün İserlohn denen küçük bir şehrinde açtığı lisan okuluna gitmeye başladı. Turgay Renklikurt, bu küçük kentteki lisan okulunda duygu ve düşüncelerini şu cümlelerle açıklıyor: ”Dil eğitimi için geldiğim İserlohn, 15-20 bin kişilik küçük, temiz, şirin bir Alman kasabası. Yüzlerce İserlohn’u üst üste koyun, işte o zaman Almanya meydana geliyor. Kısaca Almanya denen devletin ana gövdesinin küçük bir hücresi.
Gelelim ‘bu küçük hücrenin’ spor yapısına…
Bir şehir, bir de kulüp stadı olmak üzere 2 stadı var. Her iki stat da atletizm pisti standartlarında. Atlama ve engeller, atlama minderleri dahil olmak üzere tüm atletizm ile ilgili malzemeler bol miktarda mevcut. Soyunma odalarında devamlı sıcak su var ve tuvaletleri tertemiz. Kasabada bir judo sahası, 2 jimnastik salonu, bir açık yüzme havuzu, bir cross country parkuru, bir badmington kulübü, bir karate kursu, bir kürek parkuru mevcut. Judo ve karate kursları hariç diğer tesislerin kuruluş tarihleri 1920 öncesi. Kapalı yüzme havuzu, 1895’te yapılmış. O yüzme havuzuna gittim. Tramplende 62 yaşında bir genç vardı, perende çalışması yapıyordu. İsmi Hern Breuer. Bir Evangelist kilisesinde papaz. Bu 62’lik genç, boş zamanlarını kros ve yüzme çalışmaları yaparak değerlendiriyormuş. Bana gelecek pazar Berliner Platz adlı kilisede vaaz vereceğini, vaazın konusunun da ‘Sporun insanı neden tanrıya yaklaştırır?’ olduğunu söyledi. İşte Batı gençleri böyle davranışlarla kazanıyor.
(Türkiye’de 2025 bütçesinde Diyanet İşleri’nin bütçesi 130 milyar lira. Bu bütçenin 110 milyar kirası 140.000 kişilik imam ordusuna gidiyor. Bu imamların da sporla ilgili tek ilgi alanları voleybolcu kızların şortu. Eh bu tablo günümüzde gençlerin niye camiye gitmediğinin nedenini gayet güzel anlatıyor.)
Die Deutsche sport okulunda atletizm ve spor tarihi dallarında yüksek lisansını tamamladı. (1967-71) Türkiye’ye dönünce İstanbul Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Şefi ve Öğretim Üyesi olarak göreve başladı (1971).
1956-1965 yılları arasında ana branş olarak seçtiği uzun ve üç adım atlamada elde ettiği dereceler:
Uzun Atlama: 1957 yılı :6.59 m, 1958:6.74 m., 1959:7.04 m, 1960:6.71 m. 1961:7.18 m. (kariyerindeki en iyi derece) 1962:7.06 m, 1963:7.00 m., 1964:6.87 m., 1965:6.50 m.
Üç Adım Atlama: 1957:13.99 m., 1958:14.22 m., 1959:14.62 m. (kariyerindeki en iyi derece). 1960:13.90 m., 1961:14.60 m., 1962:14.38 m., 1963/13.97 m. 1964:13.98 m.