Osmanlı döneminde tünel ve tramvay işçileri grevde:
1920 yılında, o dönem için İstanbul’da ulaşımın belkemiği olan tramvayın ve tünelin işçileri ücretlerinin arttırılması, günlük çalışma saatlerinin 8, haftalık çalışma saatlerinin ise 48 saat olması ve haftada bir gün tatil yapma gibi taleplerle greve girmişti. İşçiler, hazırladıkları dilekçelerini grev öncesi şirket müdüriyetine ve Nafia Nezareti’ne (bugünkü adı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı) sundular. Şirket, Belçika’daki merkezinden izin almak bahanesi ile işçilerden 13 günlük mühlet istedi. Ancak aradan 22 gün geçmesine rağmen şirketten hiç bir ses çıkmayınca işçiler greve başladılar. Tünelin ve tramvayın halk için önemli olması, meselenin kamuoyu tarafından yakından takibine neden oldu.
Tramvayların geçtiği yollarda homurdanan ve şikâyet eden halk kitleleri çalışmayan tünel nedeniyle yıllar öncesi olduğu gibi Yüksekkaldırım’dan Karaköy’e yürüyerek inmeye çıkmaya başladı. Tepkiler artınca grevin 5.ci gününde Nafia Nazırı Vekili Osman Rıfat Paşa, işçi temsilcileri ve işveren vekili şirket müdürlerini davet ederek grevi bitirmek için uzlaşma arayışına girdi.
Bu girişimler sonunda şirket, geri adım atarak işçi isteklerinin kabul edileceğini ancak yolculardan alınan bilet fiyatlarının da arttırılması talebinde bulundu. Sonuçta yolcu biletlerine yapılan yüzde 25 zamla birlikte işçilerin talep ettikleri günlük 9 saat çalışma ve haftada bir gün tatil talepleri kabul edildi.
Grev 6 gün sürdü; 17 Mayıs 1920 tarihinde son buldu. Ulaşıma yapılan bu fahiş zam, halk tarafından tepki ile karşılandı. Şirketin ufak tavizlerle bitireceği düşünülen grevin bedelini halkın sırtına yüklemesi sert eleştirilere neden oldu.
Cumhuriyet tarihinin ilk büyük ulaşım grevi…1400 işçi grevde:
1928 yılının eylül ayında İstanbul tramvay işçileri, ücretlere yüzde 50 zam, çalışma saatlerinin belirlenmesi ve özlük haklarının düzeltilmesi talepleri ile Dersaadet Tramvay Şirketi’ne başvuruda bulundu. Tramvay Şirketinin bu başvuruya cevabı, zam taleplerinin hükümetin bilet fiyatlarına yapacağı zamla birlikte değerlendirileceği şeklinde oldu.
Tramvay şirketi, ayrıca son iki yıl içinde ücretlere yüzde 12 zam yapıldığını, yüzde 50’lilik zam talebinin imkânsız olduğunu, tramvay işçilerinin İstanbul’da diğer iş kollarındaki işçilere göre en iyi şartlarda çalışan işçiler olduklarını ve şirkete mevcut koşullarla çalışmayı kabul edecek 600’den fazla iş müracaatının olduğu cevabını verdi.
Şirket, bu şartlara rağmen grev yapan olduğu takdirde greve katılanların istifa ettiğini varsayarak tekrar işe alınmayacakları tehdidinde de bulunmuştu. Karşılıklı restleşmelerle işçi temsilcileri ve tramvay şirketi arasındaki görüşmeler 4 Ekim 1928’de çıkmaza girdi.
6 Ekim günü işçiler grev kararı aldı. Fakat dönemin İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ’ın 6 Ekim İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluş günü olması ve bugüne saygı gösterilmesi gerekçesi ile bu grevin 2 gün ertelenmesi talebi işçiler tarafından uygun görüldü. Cumhuriyet tarihinin bu ilk grevi 8 Ekim 1928 tarihinde başladı.
Greve atölye işçilerinden yüzde 35, vatman ve biletçilerden yüzde 30, diğer bölümlerden ise yüzde 47’lik bir oranla toplam 1400 kişi katıldı. Araçların yüzde 78’i greve katılmayan işçiler tarafından kullanılarak seferlerine devam etti. Şirket hiç vakit kaybetmeden yeni işçi alımlarına başladı.
Hükümetten bekledikleri desteği bulamayan işçiler 15 Ekim günü bir şart ileri sürmeden greve son vermek zorunda kaldı. Cumhuriyet’in bu ilk ve büyük grevi de sessiz sedasız olaysız bir şekilde son buldu.
KISSADAN HİSSE:
Bursa’daki Burulaş’la ilgili toplu sözleşme anlaşmazlığı, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in halkın talebini göz önüne alarak 19 ve 20 Mayıs günlerindeki çalışma arkadaşları ile birlikte geçirdiği 2 uykusuz geceden sonra gece 05.00 başlayan grev, 12 saatlik bir süreci takiben tarafların anlaşması ile Bursa kamuoyunu rahatsız etmeden mutlu sona ulaştı.
Gözlemlediğim iki sonuç var: Kamuoyu baskısı ve tepkisi sonuçta çok etkili oldu. Vatandaşın tepkisi ılımlı taraf olan, çözüm üreten, toplum çıkarlarını ön plana çıkaran Bursa Büyükşehir Başkanı ve yönetimine değil, grev kararı alanlara yöneldi. Ancak Sayın Bozbey’in dikkate alması gereken husus da; ulaşım işletmesi BURULAŞ’ın çatısı altında hem tekerlekli taşıma araçları otobüsler, hem metro ve tramvay gibi raylı sistemler hem de denizyolu taşımacılığı BUDO deniz otobüslerinin bulunması bu gibi durumlarda büyük handikap.
Bunların kısa zamanda ayrı işletmeler haline getirilmesi gerekir. Örneğin; İstanbul’da halk otobüsleri greve çıktı ama raylı sistemler ve denizyolu işletmeciliği (arabalı ve yolcu vapurları) bu grevden etkilenmedi. Böyle bir durumda metro, tramvay ve otobüslerin aynı anda greve çıkması halinde Bursa halkının içine düşeceği karmaşayı ve herkesin arabası ile işe gitmesi sonucu kent trafiğinin içine düşeceği karmaşayı bırakın yaşamak, düşünmek bile istemiyorum. Geçmiş olsun sevgili Bursalılar.
KAYNAKLAR:
1-Sabih Sezen, Ahmet Apaydın. ”İstanbul’da ulaşım: Faytonlardan Marmararay’a ”İETT İşletmesi Genel Müdürlüğü, 140.cı yılı anısına, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını. İstanbul, 2012…
2- “Dünden bugüne İstanbul Ansiklopedisi” Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı’nın ortak yayını” 7.ci cilt, sayfa: 299-300. İstanbul,1994.