Hava Durumu

Ringlerin altın kalpli, ilk profesyonel Türk boksörü: Garbis Zakaryan-2

Yazının Giriş Tarihi: 30.05.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.05.2021 06:00

Doğum: 2 Haziran 1930, Şişli, İstanbul - Vefat: 25 Ocak 2020, İstanbul, 90 yaşında

Kariyerindeki  en büyük hayal kırıklığının olimpiyatlara katılamamak olduğunu söyleyen Garbis bu olayla ilgili anılarını şöyle dile getiriyor:

"1948 senesinde başarılarımı duyan, zamanın seçkin boksörlerini barındıran Galatasaray kulübü beni transfer etti ve Beyoğluspor Kulübü'nden Galatasaray kulübüne geçtim, Galatasaray ile birlikte, 1948 Londra Olimpiyatları'na hazırlık maçları yapmak amacıyla İran'a gittik.

Dönemin Federasyon Başkanı, eski ünlü bir boksör olan Melih Açba ki, o da Galatasaraylıdır, çok gecikmeden İran'dan dönmemizi ve Fenerbahçe'de Baküs otelde açılacak olan olimpiyat hazırlık kampına katılmamızı istedi.

Döndük ve kampa katılıp  idmanlara başladık. Ancak Boks Federasyonu Başkanı Melih Açba ile dönemin olimpiyat komite başkanı olan Burhan Felek arasında bir anlaşmazlık ortaya çıktı.

Burhan Felek, olimpiyatlara boks sporundan 3- 4 sporcunun gitmesini isterken, federasyon başkanı, tüm takımın  gitmesi konusunda diretti.

Burhan Felek "O zaman hiç kimse gitmeyecek" dedi ve boks takımından kimse 48 Londra olimpiyatlarına gidemedi.

***

Garbis Zakaryan, eski boksörlerden, kendini boksa adamış, bu işe çok meraklı Mahmut  Kefeli'nin ısrarı ile bu işten para kazanacağını umut ederek profesyonel boks yapmak için kurulan boks kulübüne Halit Ergönül, Ruhi Kuşcu, Aleko Papakozma, Alp Otsar gibi isimlerle girdi.

Mustafa Bey, o zamanlar Türkiye Boks Federasyonu profesyonel lisans veremediğinden Avrupa Boks Birliği'ne müracaat etti.

Avrupa Boks Birliği Garbis, Halit ve Aleko'ya  profesyonellik lisansı verdi.

O zamanki statüye göre boks maçı hangi ülkede oynanıyorsa oradan tekrar lisans alınıyordu.

Örneğin Arjantin'de maç yapılacaksa boksör o ülkeden lisans alıyordu.

Garbis Zakaryan ilk profesyonel maçını şöyle anlatıyor:

"Profesyonel hayatımda 51 maç yaptım, 35 galibiyet, 9 beraberlik ve 7 mağlubiyet aldım.

İlk profesyonel maçımda rakibim Cezayir asıllı Fransız boksör Ali Amran'dı. Maç İstanbul'da oynandı. Karşılaşmanın hakemliğini, bu organizasyon için Paris'ten getirilen meşhur boksör, eski Dünya Şampiyonu Carpantier yaptı. Böyle ünlü bir ismin İstanbul'a gelmesi toplumda ve basında büyük ilgi uyandırdı.

Diyebilirim ki, Carpantier, salonda bizim maçtan daha fazla ilgi çekti.

Bu ilk maçımda, Cezayirli tecrübeli rakibim karşısında fazla bir üstünlük gösteremedim ve maçı berabere bitirdim.

Not: Pek büyük bir ilgi ile başlayan profesyonel boks maçları bir süre sonra cazibesini kaybetti. Masrafların büyük olmasına karşın gelir pek azdı. Maçlar beklenen hasılatı  sağlamaktan uzak kaldı. Boksörlerin de profesyonel ringlerden umdukları parayı bulamamaları da bu işten soğumalarına yol açtı. Bütün bu nedenlerle Türkiye'nin ilk ve son İstanbul boks ihtisas adlı profesyonelleri çatısı altında toplayan spor kulübü de kapanmış oldu. Kulüp dağıldıktan sonra bir çok boksör yönetmelikten faydalanıp tekrar amatörlüğe dönüş yaptı. Profesyonel ringlerde  kalmakta direnen tek boksör Garbis Zakaryan oldu.

***

Spor hayatında amatör ve profesyonel olarak  yaptığı 251  maçın sadece ikisinde "knock-out" ya da okunuşu ile nakavt  ile maç kaybeden Demir yumruk Garbis, biri amatörlük, diğeri de profesyonellik hayatında meydana gelen iki nakavt olayını şöyle anlatıyor:

"1949 yılında, İzmir'de Maarif Mükafatı  Şampiyonası maçlarını oynuyorduk. Rakibim 67 kiloda Saim Saygılı idi.

Sert bir boksör olan Saygılı'ya karşı üstün dövüşüyordum. Ama boks bu... Bir yumruk her şeyi aniden değiştiriverir.

Bu maçta da öyle oldu.

3. rauntta aldığım bir kontra yumruk ile fena halde düştüm. Hakem 8'e kadar saydı, ayağa kalkıp maça devam etmeye başladım ama hakem derhal aramıza girdi ve beni iyi görmediği için nakavt kararını verdi. Amatör boks hayatımda tek nakavtla yenilgim olan bu müsabakanın rövanşını aynı rakibimden bir yıl sonra Ankara'da aldım ve Türkiye şampiyonasında Saim Saygılı ile yaptığım maçı 2. rauntta nakavtla kazandım.

Profesyonellik hayatımda ise tek nakavtla mağlubiyeti 30 Nisan 1963, İstanbul Spor ve sergi sarayında Fransız boksör Rene Brunett'e karşı aldım. Eşim Ersilya'da oğullarım Kaspar ve Arto'yu alıp gelmiş beni seyretmek için. Sakin tabiatlı bir boksördü karşımdaki. 4. rauntta bir yumruğum çenesini buldu, rakibimi yere düşürdüm.

Gong sesi Rene'yi kurtardı, köşelerimize yollandık. 7. rauntta sağlı sollu kroşelerle hücuma geçmiştim ki, sol kroşe vurmak isterken yediğim bir sağ kroşe ile olduğum yere yığıldım. Bu ani yumruk, profesyonel boks hayatımın tek nakavtla mağlubiyeti idi. Eve dönerken, karım Ersilya'nın gözyaşlarını gördüm "Yahu sopayı ben yedim, sen niye ağlıyorsun?" dedim, Ersilya da "Artık maçlarını izlemeye gelmeyeceğim, bakamıyorum, seyretmeye dayanamıyorum Garo" dedi ve de bir daha gelmedi maçlarıma. Evde radyodan dinlerdi.

***

Bu maçı hiç unutamayan ve içten içe iyice bilenen Garbis, 6 ay sonra 18 Kasım 1963'te Rene ile kozlarını paylaştı. Nakavt edemiyor ama üstün bir maçtan sonra ringi dar ediyor Fransız'a. Kendisini seyretmek için Paris'ten kalkıp gelmiş Dünyaca ünlü Enrico Masias, Fransız şantöz Rosy Arman, hiçbir maçını kaçırmayan dostu Öztürk Serengil ve binlerce "Garbis, Garbis" diye bağıran İstanbul'lu seyircinin önünde ittifakla maçı kazanıyor, nakavtın rövanşını alıyor.

***

UNUTAMADIĞI İLGİNÇ MAÇLAR:

1953'te askerliğini bitirdikten sonra formda Garbis, Fransız Leandre Mateos, Fransız Charles Derry, Alman Fredy Taicman, Fransız Robert Astion, Fransız Titi Cravel'i yendikten sonra şöhreti dalga dalga yayılmaya başlıyor (Bu maçlarda sadece Alman Fredy Taicman'la Berlin'de berabere kalan Garbis diğer rakiplerini yenmişti.)

1954 de İstanbul'da siyahi bir boksörle maça çıkıyor. Daha sonra Fransa ve Avrupa Şampiyonu olacak İdrissa Dione, Kongo'dan hocası ünlü  Hassan Diouf tarafından keşfedilip yetiştirilmiş ve Paris'te zirveye tırmanmaya başlayan Dione, mükemmel  yumruk armonisi ve gözle izlenemeyecek kadar süratli refleksi olan, ayaklarını iyi kullanıp rakip yumrukları çok kolay savuşturabilen ve çok sert yumrukları ile ünlü klas bir boksör.

Önce Taki Ziyaris'le, bir hafta sonra da Garbis'le maç yapacak.

Garbis-Taki rekabeti kaderin bir cilvesi ile bir yabancıda sınanacak. Taki Ziyaris, İstanbullu ama Yunan vatandaşı. Rumca, Türkçe, Almanca bilen eğitimli, kibar, özenli giyinen, yakışıklı ve havalı, açık kumral saçlı, beyaz tenli, sempatik bir boksör.

Not: Taki Ziyaris-Garbis Zakaryan rekabeti yıllarca devam etti. Basın ve halk bu rekabeti hep canlı tuttu. Maçlarla ilgili yorum ve röportajlar futbol maçlarından daha çok yer aldı spor sayfalarında. İkisi arasındaki maçlarda seyirci hınca hınç salonları doldurdu. Garbis, Taki ile 4 maç yaptı. İlk olarak 13 Eylül 1951 de Yorgo Tagar'ın jübilesi için karşı karşıya geldikleri maçı Taki sayı ile kazandı. 2. maç 17 Kasım 1951'de İstanbul spor ve sergi sarayında yapıldı. Maç öncesi, Taki gazetelere verdiği beyanatlarla havayı kızıştırıyor, adeta Garbis'e meydan okuyordu. Bütün şehir maç afişleriyle donanmış, koca İstanbul bu maça kitlenmiş gibiydi. Mahşeri bir kalabalıkta Garbis maçı ittifakla kazandı. 15 Ağustos 1953'te ezeli rakipler 3. defa karşı karşıya geliyorlar. Maçın galibine kupayı, Türkiye güzeli Günseli Başar verecek. 6. raunttan sonra üstünlüğü ele geçiren Garbis bu maçı da sayı ile kazanıyor. Taki ile Garbis arasındaki son düello 1955'te. Taki maç öncesi gazetecilere verdiği beyanatta, 'Garbis'le yaptığım son maçta, hakemler yanlı davrandılar, orta hakem bana yapılan faullere ilgisizdi. O nedenle yenildim. Bir yabancı hakem gerekli' diyordu. Ancak, yabancı bir hakemin maliyetinin pahalı olması nedeniyle taraflar, Fevzi Törk'ün hakemliğine karar kılıyorlar. 30 Temmuz 1955'te seyircilerin bilet bulamayıp dışarıda kaldığı maçta, 2.ci rauntta sertleşen Garbis, Taki'yi sarsıyor, 3. raunt başlar başlamaz, Garbis, Taki'ye sağlı sollu girişiyor Taki kolunu diğer eliyle tutarak diz çöküyor, hakem köşeleri işaret ediyor, Garbis abandone ile galip.... Bu maç Taki ile Garbis arasındaki rekabetin sonu oluyor ama dostlukları ömür boyu devam ediyor.

***

18 Ocak 1954, soğuk bir İstanbul gecesi, Spor ve Sergi sarayında Dionne ve Taki karşı karşıya geliyor ve Dionne, ilk rauntun 30. saniyesinde, kimsenin göremediği, Taki'nin midesini bulan bir sağ aparkatla dizleri üzerine düşüp bir daha ayağa kalkamayan rakibini nakavtla mağlup ediyor.

Garbis, bir hafta sonra karşılaşacağı Dionne için antrenörü Kalust Baba'ya "Ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Merak etme babacığım, ben Taki gibi otuz saniye değil, on raunt dövüşeceğim" diyor.

24 Ocak 1954 Dionne ve Garbis karşı karşıya geliyor. Ring üzerinde serili brandada büyük bir yırtık var. Ring halatları ortasında olması gereken, üç halatı birbirine bağlayan, halat aralarının açılmasını önleyecek olan ip yok.

Maç başlıyor, Garbisle Dionne uzak döğüş, direktlerle birbirlerini deniyorlar. Dans ederlerken ayak uçları zaman zaman  brandanın yırtığına, söküğüne takılıyor. Garbis son derece temkinli oynuyor. Kazasız, belasız geçen birinci raunttan sonra ikinci rauntta Garbis durumu idare ediyor.

Ama 3. rauntta, aldığı ani bir sağ kroşe ile halatların arasındaki zayıf noktadan ringin dışına fırlayan Garbis, başını beton zemine çarpıyor.

Beş bin kişi ayakta ve salonda çıt yok.

Orta hakem bir, iki, üç sayarken ayakları üzerine doğrulup, ringin ortasına fırlıyor, salonda bir alkış tufanı kopuyor.

Rakibinin bu zayıf anından istifade etmek isteyen Dione, maçı bitirmek için avının etrafında dönen bir panter gibi Garbis'e saldırıyor.

Raundu tamamlayıp köşesine döndüğünde, saçını silen antrenörü Kalust babanın eline, Garbis'in başında ceviz büyüklüğünde bir şiş gelince, Garbis'e soruyor "Dövüşecek misin Evlat?" Gülümseyen Garbis "Bu da soru mu?" der gibi bakıyor hocasına.

Kalust Hoca, "Babasının oğlu, Yaşa evlat" deyip sevgi ile yanaklarını okşuyor Garbis'in.

Ringde mücadele devam ederken Kalust Hoca'nın yanına sokulan Taki "Baba, havluyu at, müsabakayı durdur. Yazık etme çocuğu..."diyor. Kalust Hoca ters ters Taki'ye bakıyor ve bakışlarını ringe çeviriyor. 6. rauntta, bir sağ kroşe Garbis'i düşürüyor.

Hakem saymaya başlıyor. Salondaki ani sessizlik, "Garbis, Garbis" sesleri ile mahşeri bir uğultuya dönüşüyor.

Garbis yine ayakta maça devam işareti veriyor hakem. Dione, bir panter gibi, Garbis'in etrafında dönüp duruyor ama Garbis sol direktlerle tehlikeyi yanına yaklaştırmıyor.

Yedinci rauntta yediği şimşek gibi bir sağ kroşe ile yere düşüyor Garbis. Bundan sonrasını Garbis'in ağzından dinleyelim:

"Elinde havlusu ile Kalust Babanın maçı durdurmak için merdivenlere yaklaştığını görünce, gözümün önüne Ersilya geldi, "Kalk Garo, başaracaksın. Bir ay sonra düğünümüz olacak" diyen sesini duyar gibi oldum.

Son bir gayretle ayağa kalkıp maça devam ettim. Son rauntta Dione beni yine sert bir sağ kroşe ile yere indirdi. Kalust Hoca'nın "Kalk evladım, az kaldı, ha gayret" sesi, salondaki seyircinin 'Garbis, Garbis' bağırtıları ve müthiş alkış tufanı ile yine ayağa kalktım son dakikayı da idare edip İdrissa Dione'ye beni nakavt etme zevkini vermedim."

Siyahi panter Dione maçtan sonra, Garbis'i kucaklayıp iki yanağından öpüyor "Sen çok teknik ve büyük bir boksörsün" diyor Garbis'e.

Bu maçtan 15 gün sonra İdriss Dione ile Beyrut'ta rövanş maçına çıkan Garbis bu maçı da başa baş bir mücadeleden sonra ikiye bir gibi çok az bir farkla kaybediyordu.

Yıllar sonra kendisi ile yapılan bir röportajda Garbis bu maçlarla ilgili anıları sorulduğunda:

"Spor sergi sarayındaki  maç, çetin bir kavga idi. Ardından 15 gün sonra Beyrut. Aynı güçlü rakiple tekrar kavgayı göze almak.

 Doğrusu, gençlik işte, başka bir izahı yok" diyordu.

***

1954 yılında  Beyrut'ta Jean Papadopulos'la kanlı bir maç sonrası galip gelen Garbis, 27 Şubat 1955 de Yunanistan şampiyonu, Emanuel Lambridis'i yenip, 27 Mart 1955 de Almanların ünlü şampiyonu, sert boksör Karl Öchle'ye İstanbul'da ringi dar etmiş, 3 Nisan 1955'te İskenderiye'de Papadopulos'a bir ders daha verip, 5 Haziran 1955 de Fransız boksör Ahmet Bellarbi'yi devirerek galibiyetler serisine devam etmişti. Kara panter İdriss Dione ile 1956'da İstanbul'da üçüncü ve son defa karşılaşan Garbis, bu maçtan da  sayı ile mağlup olarak ayrılınca maç sonrası gazetecilere verdiği beyanatta "Karşılaştığım en teknik ve en sert sağ kroşeye sahip boksör Dione'dir" diyerek  3 defa yenildiği rakibini takdir ettiğini belirten sözleriyle ne kadar centilmen bir boksör ve insan olduğunu da bir kere daha gösteriyordu.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.