Bildiğiniz gibi zaman sizi alıp götürüyormuş gibi akıp geçiyor, ne kadar çabuk geçtiğini fark etmiyorsunuz… Daha dün gibi geliyor, gençtim ve daha yeni başlıyordum ama tuhaf bir şekilde sanki yüzyıllar önceymiş gibi hissediyor ve kendime soruyorum: Bütün o yıllar nereye gitti? Hepsini yaşadığımı biliyorum; o geçen zamanların ve kurduğum hayallerin hatıraları var ama aniden hayatımın son çeyreğinde olduğumu fark ettim ve bu keşif beni şaşırttı. Bütün o yıllar nereye gitti? Gençliğim beni ne zaman ve nerede bıraktı?
Hayatım boyunca birçok yaşlı insanla tanıştım ama yaşlılığın benden çok uzakta olduğunu düşündüm hep… O zamanlar hayatımın ilk çeyreğindeydim ve dördüncü çeyrek o kadar uzaktaydı ki, hayal bile edemiyordum… Ama şimdi dördüncü çeyrek kapımı çaldı, eşiğimi aştı ve gençliğimi de beraberinde götürdü… Arkadaşlarım emekli oldu, saçları ağardı, yavaş yürüyorlar, neredeyse duyamıyorlar, neredeyse anlayamıyorlar… Bazıları benden daha iyi, bazıları daha kötü… Ama ne kadar değiştiklerini açıkça görüyorum. Artık hatırladığım o tutkulu ve genç insanlar değiller… Artık, bir zamanlar hayranlık duyduğumuz ve bir gün onlar gibi olacağımızı asla hayal etmediğimiz o yaşlı insanlarız…
Bugün banyo yapmak, benim için günlük bir hedef haline geldi ve şekerleme yapmak artık isteğe bağlı değil, gerekli. Çünkü kendi isteğimle uyumazsam, olduğum yerde uyuyakalıyorum… Ve böylece hayatımın yeni bir bölümüne başladım; acıya, engellere ve yapmak isteyip de yapamadığım şeylere hazırlıksız yakalandım. Yapmamam gereken şeyler için ne kadar pişmanım. Ve yapmam gereken ama hiç yapmadığım şeyler için de ne kadar pişmanım… Aynı zamanda, geçmişte yapmış olmaktan mutlu olduğum birçok şey var… Ama, eğer hayatınızın son çeyreğine girmediyseniz, size hatırlatayım, düşündüğünüzden daha erken gelecek. Yani hayatınızda ne yapmak istiyorsanız, şimdi yapın, yarına ertelemeyin…
Hayat, çok hızlı geçiyor… O yüzden bugün elinizden gelenin en iyisini yapın çünkü hayatınızın hangi çeyreğinde olduğunuzu asla bilemezsiniz… Hayatınızın tüm dönemlerini göreceğinizin garantisi yok. Bugünü yaşayın ve sevdiklerinizin için ne yapmak istiyorsanız onu yapın. Umarım sizi takdir ederler ve yıllar boyunca onlar için yaptığınız her şey için sizi severler…
Hayat size bir armağandır ve yaşam tarzınız sizden sonra gelenlere bir armağandır. Öyleyse harika kılın… Hayatınızı iyi yaşayın… Gününüzün tadını çıkarın… Eğlenceli bir şeyler yapın… Mutlu olun… Size harika bir gün diliyorum… Unutmayın ki ‘sağlık’ gerçek zenginliktir, altın ve gümüş değil… Ve şunları hatırlamak daha iyidir: Dışarı çıkmak güzeldir ama eve dönmek daha güzeldir. İsimleri unutmak sorun değil, bazı insanlar sizi tanıdıklarını bile unuturlar.
Tenis, golf gibi her spor dalında profesyonel olamayacağını biliyorsun. Eskiden yaptığın şeyler artık senin için önemli değil ve önem vermediğin için umursamıyorsun… Yatakta kalmaktansa, TV açıkken kanepede daha iyi uyuyorsun… Her şeyin sadece bir “açma ve “kapama” düğmesiyle çalıştığı günleri özlüyorsun… Daha kısa kelimeler kullanma eğilimindesin: ”Ne”? ”Ne kadar”? ”Ne zaman?”, ”Nerede”?
Gardırobunda o kadar çok kıyafet var ki… Bir daha asla yarısından fazlasını giymeyeceksin… Eski şeyler senin için daha değerli oluyor. Eski şarkılar, eski filmler, yaşamına renk katmış anılar ve en güzel yanı eski dostlar… Bu yazıyı eski dostlarına gönder… Gülmelerine ve seninle aynı fikirde olmalarına yardımcı ol… Ve unutma, önemli olan ne kadar biriktirdiğin değil, ne kadar verdiğindir. Ve bu nasıl bir hayat yaşadığını gösteriyor. Sonuç olarak ve sanırım bu benim hayat bilgeliğimi özetliyor. Hayatımıza zaman ekleyemeyeceğimizi çok iyi biliyoruz ama zamanımıza hayat ekleyebiliriz.
(Bu yazı Stokholm Üniversitesi’nde Sosyoloji dersleri veren İsveçli sosyolog Björn Johansson’un, yaşlılar için yazdığı ”Hayatın son çeyreği” başlıklı makalesinden derlenmiştir.)