Rusya, özellikle son dönemde askerî yığınaklarını artırma ve ordu modernizasyonu noktasında büyük atılımlar yapmaya başladı. Bu durum, özellikle 24 Şubat 2022 tarihi sonrasında, yani Ukrayna’yı işgal hareketi sonrasında daha da artmış vaziyette diyebiliriz. Buradaki tek soru, tek tehdit bölgesi hâlâ Ukrayna mı yoksa bu askerî tehdit yayılacak mı? Asıl soru bu, ki bu soru Avrupa Birliği ve NATO’yu en çok düşündüren soru.
Rusya, Putin’le birlikte dış politika doktrinleri çerçevesinde saldırgan, revizyonist ve askerî araçlara dayalı bir politika takip etmeye başlamıştı. Bu süreçte işgal girişimleri, hibrit savaş yöntemleri ve tabii ki nükleer silah kartını kullanma bu stratejilerin temel parçası haline dönüştü. 2008 Gürcistan Müdahalesi ile NATO’ya karşı gözdağı verirken Ukrayna üzerinde de aynı politikayı takip ederek önce Kırım ilhakı, ardından işgal yöntemiyle sindirme politikasını takip etti. Bu gelişmeler Rusya’nın tehditlerinin asla blöf olmadığını ortaya koymaktadır. Diyebilirim ki Avrupa Birliği ve NATO, gelişmeleri bu seyirde takip ediyor.
Rusya, bu politikaların yanında nükleer kartını sürekli elinde tutuyor; zira bu yöntemle birlikte Batı ülkelerini caydırıyor, iç kamuoyunu elinde tutabiliyor ve Avrupa kamuoyunu bu şekilde geri itiyor. Putin dönemiyle birlikte strateji, askerî güç, enerji, nükleer tehdit eşittir jeopolitik baskı aracı matematiğine dönmüş duruma geldi.
Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgale başlayarak bu stratejinin devamını sağlamış durumda. Avrupa Birliği ve NATO, baskı araçları olarak ekonomik yaptırımları ve Ukrayna’ya askerî destek stratejisini kullansa da Rusya yaptırımları ekarte etme yollarını kullanabiliyor. Rusya, ana hattıyla Batı’dan etki alanına saygı ve NATO’nun doğuya genişlememesini, eski Sovyet coğrafyasında kendi çıkarlarına aykırı müdahalelerden ve baskılardan uzak kalmasını istiyor. Bunu isterken de askerî gücünü kullanıyor.
Rusya, özellikle Ukrayna’yı işgalinden bu yana barış görüşmelerinden hızlıca kalkıyor; zira Rusya’nın özellikle Ukrayna’dan istekleri çok ağır. Bu durum da barışın gelmesini geciktiriyor diyebiliriz. Bunun yanında, Rusya’nın savaşın devamı noktasında belirgin bir talebi var; zira hedeflerine daha ulaşamadı. Bu durum da barışı engelleyen en önemli unsurlardan biri.
Rusya’ya son dönemde baktığımızda 2011 tarihinden bu yana en geniş askerlik çağırısını yaptığını görüyoruz. Bu da 160.000 kişi dolayında askere alım demek. Putin, Rus ordusunun toplam büyüklüğünü yaklaşık 2,39 milyon aktif asker sayısını ise 1,5 milyona çıkarmayı hedefliyor. Bunun yanında Kuzey Kore’den asker alımı da oldukça yoğun şekilde gelişiyor. Vladimir Putin, Ukrayna’yı işgal sonrasında Rus ordusunu 3 katına çıkarmış vaziyette. Rusya, diğer yandan ordusu içerisinde de büyük modernizasyon hamleleri yapmaya başladı. Bu noktada füzeler, balistik silahlar, tanklar Msta-S 152 mm obüsler ve İHA’lar üzerinde kapsamlı bir modernizasyon hareketi olduğunu söylememiz gereklidir. Rus donanması için ise 8,4 trilyon rublelik büyük bir bütçe açıklandı. Sovyet döneminden kalma denizaltılar yerine modernize edilmiş Borei sınıfı denizaltılar ve uzun menzilli füzelerle donatılmış denizaltıların yapımı başladı. Amiral Gorshkov sınıfı firkateynler ve Karakurt sınıfı korvetlerle su üstü gücünü modernizasyon yöntemiyle büyütecek. Rusya, bu yatırımlarla birlikte deniz gücüne de yoğun şekilde odaklanmış vaziyette. Putin, bunların yanında Rusya’nın nükleer doktrininde değişiklikler yaparak egemenliğe tehdit durumunda nükleer kullanımını açık bırakmış vaziyette konvansiyonel silahlarla yapılacak saldırıları, Belarus'un hedef alınmasını ve askeri uçakların, seyir füzelerinin, insansız hava araçlarının Rusya sınırları içinde kitlesel saldırılarını da nükleer doktrin içerisinde yer vermiş durumda. Bu gelişimler ve ordunun büyük yatırımlarla genişlemesi doğal olarak Avrupa Birliği ve NATO içerisinde daha büyük kuşkular uyandırıyor; zira yeni hedefler olabilir mi?
Bu düşüncelerin ilki Rusya’nın Finlandiya sınırında askerî yoğunluğunu artırması oluşturmakta. Rusya, Finlandiya sınırında üs genişletmeleri ve askerî yapılarını artırma stratejisi takip ediyor. Bu bölgede birçok inşaat ve askerî düzeneklerin artırılması NATO’nun bölgede teyakkuza geçmesini sağlıyor. Tabii bu askerî yığınaklar Ukrayna işgali öncesi gibi yoğun değil fakat bu gelişmeler, Rusya’nın sınır bölgesi boyunca aktif askerî gelişimini bizlere göstermekte. Şunu da belirtmemiz gerekli, Finlandiya ve NATO sınır hattı boyunca tatbikatlarını arttırmış vaziyette ve şu an NATO-Rusya sınırı açısından bakıldığında bu bölge en uzun sınır konumunda. Bu yüzden önemli ve stratejik bir bölge ve dikkatle takip edilmesi şart. Ukrayna savaşı sonrasında Rusya’nın ilk yöneleceği bölgelerden biri olma ihtimali söz konusu diyebilirim.
Diğer bir gelişme ise Avrupa’da korku uyandırıyor. Bu da Rusya’nın Ukrayna Savaşı sonrasındaki eğer bu savaştan başarılı ve hedeflerini tamamlamış şekilde çıkarsa, hedefinin Baltık ülkelerine yöneleceği yönünde. CIA eski direktörü David Petraeus’a göre hedef Litvanya olacak. Petraeus’a göre Ukrayna’da Rusya’nın istediği değişimlerin yaşanması sonrasında bu bölgenin kritik olduğunu belirtmesi önemli.
Rusya, ayrıca yeniden silahlanma programı altında toplanan Avrupa Birliği’ni büyük tehdit olarak görmekte. Bu durumu genel olarak “tehlikeli jeopolitik oyunlar” olarak adlandırmakta. Rusya, Avrupa Birliğini Ukrayna’da savaşı körükleyen bir yapı olarak görüyor. Bu durum da savaşın daha fazla kızışmasını ve barışa giden yolların tıkanmasının önemli ayaklarından biri diyebilirim.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ise Rusya’nın uzaya nükleer silah konuşlandırma programları üzerine çalışmalar yürüttüğüne dair istihbarat raporları olduğunu belirtti. Tabii bu durumun uluslararası anlaşmaların ihlali anlamına geldiğini belirtmemiz gerekli. Diğer yandan küresel güvenlik adına da oldukça büyük bir tehdit; zira uzay programları iletişim altyapısını hedef alabilecek güçte. Bu durum da ciddi kaos yaratabilecek zemini oluşturabilir. Rusya uzay teknolojilerinde Batı’nın gerisinde kalmış olsa da nükleer caydırıcılık çerçevesinde uzay çalışmaları alanında gelişme söz konusu. Uzay programları noktasında hem NATO hem de Rusya önümüzdeki karşı karşıya gelecektir diyebilirim.
Rusya, ilave olarak kuzey kutup bölgesinde de büyük etkinlikler göstermekte. 2022 denizcilik doktrini yayınlayan Rusya, bu doktrinle dünya okyanuslarında artan NATO ve ABD faaliyetlerinin Rusya’nın çıkarlarına aykırı olduğunu belirtmiştir. Rusya, topraklarına bitişik denizlerde artan tatbikatların büyük güvenlik tehdidi kapsamına alınması ve bu doktrinle birlikte Rusya’nın Kuzey Kutbu’ndaki faaliyetlerinin büyüyecek olması bölgede gerilimlerin artacağının işareti. Ayrıca denizcilik doktrini kapsamında yeni uçak gemileri ve “Uzak Doğu’da donanma için büyük tonajlı gemiler inşa edilebilmesi için modern, yüksek teknolojili bir gemi inşa endüstrisi” inşa etme amaçları doğmuştur. Bu da Rusya’nın yayılmacılığının daha da artacağının net bir işareti diyebilirim.
Sonuç itibarıyla; Rusya, özellikle Ukrayna işgalinden bu yana ordusunu daha da geliştirmekte ve yayılma politikaları takip etmektedir. Danimarka istihbarat servisi FE, Moskova’nın NATO’yu askerî açıdan zayıflamış veya siyasi olarak bölünmüş görmesi halinde savaşı daha da genişletme politikası takip edebileceği noktasında âdeta bir uyarı metni açıklamıştır. Genel itibarıyla Rusya’nın ordu içerisindeki hareketliği ve gelişimi savaşın yayılma veya genişleme durumuna bağlı olarak artmakta. Bu da doğal olarak silahlanmanın genişlemesi anlamına gelmektedir.