Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgal girişimi ile başlayan savaş, dördüncü yılına girdi. Savaşın başından bu yana başta ABD olmak üzere Avrupa, bu savaşı Ukrayna açısından hem askerî hem mali açıdan finanse ederken, Rusya’ya karşı yapılan yaptırımlarla Rusya’nın savaşı finanse edebilmesi engellenmeye çalışıldı. Fakat Rusya, savaşın başından bu yana büyük yaptırımlarla karşılaşmış olsa da Ukrayna’da savaşı ilerletmeyi başardı ve ekonomisini dengede tutabildi. Bu durumun asıl sebebi enerji gücü oldu.
Biden yönetiminde ABD, Ukrayna’yı koşulsuz destekledi ve savaşı finanse ederken askerî açıdan gelişmiş teknoloji ile Ukrayna’ya büyük ölçüde destek sağladı. Pentagon raporlarına göre ABD, Rusya’nın 2022 tarihinde başlayan işgal girişiminden bu yana Ukrayna’ya 183 milyar dolar para harcadı. Bu büyük rakam, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savunmasını arttırırken, aynı zamanda savaşın uzamasını da sağladı. Bunun yanında Avrupa Birliği ise savaşın başından bu yana Ukrayna’ya 134 milyar Euro aktarım sağladı. Bu destek Ukrayna’nın hem askerî yeteneğini geliştirdi hem de Rusya’ya karşı kapasitesini oldukça arttırdı.
Bu destekler devam ederken, hem ABD içerisinde hem de Avrupa Birliği içerisinde savaşın devamının finansmanı noktasında kırılmalar oldu; zira savaşın nereye kadar devam ettirileceği şüpheliydi ve Ukrayna savunma savaşı sürdürüyordu. Yani Rusya tükenmiyordu. Bu tür soruların asıl resmî çıkış noktası ise ABD Başkanı, Donald Trump oldu.
Donald Trump, seçim döneminden itibaren Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ve Joe Biden yönetimini ağır eleştiriler altında bıraktı, ayrıca harcanan paraların geri döndürülmesi ve finansmanın kesilmesi noktasında çağrılar yapıldı. Trump, aslında hem savaşı bitirmeye odaklandı hem de ABD tarafından finansman desteğinin tamamen kesilmesini istedi. Bu şekilde seçim sonuçlarına yansıdı ve ABD’nin 47. Başkanı Trump oldu.
ABD’nin yeni başkanı Trump olduktan sonra savaşın bitirtilmesi noktasında direkt olarak çalışmalara başladı. Seçim dönemi ve sonrasında Rusya Devlet Başkanı Putin ile sürekli iletişimde olan Trump, Rusya’yı görüşmelerde tekrar muhatap alarak 18 Şubat günü Riyad’da iki ülkenin diplomatik temsilcilerini biraya getirdi. Bu görüşme aslında ABD ve Rusya arasında yeni bir dönemin kapılarını araladı; zira bu görüşme, sonrasında savaşın bitirilmesi noktasında ikili mekanizma kurulurken, aynı zamanda Moskova ve Washington'daki büyükelçilik çalışanlarının sayısının eski düzeyine getirilmesi ve ekonomik yaptırımların aşamalı kaldırılması noktasında iki ülke birlikte çalışma kararı aldı. Bunun yanında Avrupa Birliği ve Ukrayna şimdilik görüşmelerin dışında kaldı.
Bu görüşmelerin yanında farklı tartışmalar da öne çıktı. Donald Trump, Ukrayna’ya savaşın başından bu yana finansmanı ABD’nin karşıladığını, bunun karşılığında Ukrayna’nın nadir toprak elementlerinin yarısını ABD’ye vermesi gerektiğini belirtti. Zelenski, öncelikle güvenlik garantileri talep etse de “Bu ciddi bir diyalog değil" ve "Devletimizi satamam" demiştir. Bu tarz bir anlaşma Trump’ın Ukrayna’yı zorlaması ile olacaktır; fakat böyle bir anlaşma ön onaylı bir anlaşma olacaktır; zira güvenlik garantileri verilmeden Ukrayna bu tarz hamlelerde imzacı olmayacaktır. Burada Avrupa Birliği’nin diplomatik duruşu da önemli olacak. İlaveten şunu da belirmemiz gerekiyor; Trump’ın istediği nadir toprak elementleri, işgal girişimi sonrasında Rusya’nın elinde bulunmakta. Bu durum da ABD-Rusya ilişkilerine muhakkak yansıyacaktır.
ABD’nin diğer taraftan Birleşmiş Milletler oylamalarında Moskova'nın hamlelerini kınayan ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü destekleyen tasarıya ret oyu verirken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde savaşa son verilmesini isteyen fakat Rusya'ya herhangi bir eleştiri yöneltmeyen tasarıya destek verdi. Bu durum da Trump’ın iç ve dış kamuoyunda Rusya ve Putin destekçisi gibi görünmesini beraberinde getirirken, Trump'ın, ABD'nin temsil ettiği değerlere, demokrasiye, güvenliğe ve özgürlüğe sırtını döndüğünü de belirtmemiz gerekli.
Sonuç itibariyle; Donald Trump’ın ABD değerlerine yüzünü döndüğü net olarak söylenebilir ve bu tarz eleştiriler yerindedir; zira Rusya ile çok fazla yakınlaşma içine giren Trump, asıl müttefiklerini ise eleştiri altında tutmaya başladı. İlaveten Avrupa Birliği’ne karşı gümrük tarifeleri son dönemde konuşulan en önemli konular arasında. Bu da müttefiklik ruhunu oldukça sarsacak ve Avrupa Birliği’ni kendi içine kapatacaktır. Bu durum Rusya’nın bu savaştan bol kazançlı çıkmasını sağlarken, diğer yandan NATO’nun caydırıcılığına son derece zarar verecektir; zira Rusya’ya verilen her taviz, Avrupa güvenliğini derinden sarsacaktır.