Önceki gün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümüydü.
Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi olmasının ötesinde tarih boyunca gerçekleşen darbelerden farklılıklarından ötürü de tarihimizdeki kara lekelerden birisidir.
Bizler tarihimizi ve kim olduğumuzu unutsak da düşmanlarımız bizim kim olduğumuzu asla unutmuyor.
27 Mayıs 1960 tarihinde darbeyi yapan cuntanın Amerikan güdümünde olduğu ve sonuçlarının da ülkemize ne kadar zararlar verdiği günümüzde ispatlanmış gerçekler arasında yerini aldı.
27 Mayıs ordumuzun içerisinde yabancı unsurların tetiklemesiyle yapılan darbeler silsilesinin ilki olması ve ordunun darbe yapma hastalığının nüksetmesi açılarından kötü bir dönemin açılmasına neden oldu.
Sonrasında gelen 1971 askeri muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesi de yine Amerikan etkisiyle gerçekleşti ve ülkeye büyük zararlar verdi.
Öncelikle darbe sonrası idam cezaları uygulanan demokrasi şehitlerimiz Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı rahmetle anıyoruz.
Siyasetin ötesinde halkın iradesinin hiçe sayılarak seçilmiş hükümetlere karşı yapılan, yapılacak olan darbelere karşı durmak vatandaş olarak görevimiz olmalıdır. Darbe karşıtlığı vatandaşın demokrasiye olan inancının turnusol kâğıdıdır.
Bazı darbeleri lanetleyip bazılarını mazur gören bir kişinin demokrasiye bakışı sakattır zaten.
DARBELER DÖNEMİ BİTTİ Mİ?
Darbelere bakış konusunda doğru yapılmayan değerlendirmelerden bir tanesi de özellikle AK Partililerin dillerinde olan ‘darbeler dönemi sona erdi’ sözleri.
Bu sözleri 28 Şubat Post Modern Darbesi’nden sonra iktidara gelmenin özgüveniyle tekrarlıyorlardı.
Ne yazık ki bu söylem şeklen güzeldi ancak içerik açısından temelsizdi.
Çünkü ülkemizde darbeler dönemi asla son bulmuyor.
Muhteviyat olarak tüm darbe çeşitlerinden çok daha değişik olan 15 Temmuz hain darbe girişimiyle de zaten bu söylemin boş olduğunu ne yazık ki gördük.
Sormamız gereken soru darbeler dönemi bitti mi yoksa uykuya mı daldı?
GENÇ SUBAYLAR RAHATSIZ LAKIRDISI
Bu açıdan Kara Harp Okulu’ndan mezun olan teğmenlerin olayını oldukça ciddiye alıyorum.
Neyse ki hükümet darbeler dönemi sona erdi söyleminin romantik güzelliğine kendilerini kaptırmadı ve olayı ciddiye aldı.
Eski bir söylem vardı ve gazetelerde ne zaman manşete çıksa sonrasında darbe oluyordu.
“Genç Subaylar Rahatsız” teğmenler olayı bu söylemin bir tezahürüydü.
İşin insani tarafına gelirsek, özellikle 1980 darbesine gelinen esnada ülkemizin en iyi eğitim almış gençleri birbirlerini boğazladı.
Sağdan ya da soldan olsun hemen hemen hepsi ülkemizi seven insanlardı. Ancak kullanıldıklarını göremediler.
Bu açıdan isyana kalkışmaya ramak kala durdurulan bu teğmenlerde belki ülkemizi seviyorlar ancak kullanıldıkları aşikâr.
İleriki zamanlarda bu olayı provoke edenler ve dış bağlantıları ortaya çıkacaktır.
TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT
Geçmişten günümüze baktığımızda ülkenin darbeye hazır hale getirilme süreçlerinden geçirildiğini gözlemliyoruz.
Bu süreçler büyük toplumsal gerginlikler, siyasetin tıkanması, halkın gelecekten umudunun kesilmesine yönelik mesajlar gibi birçok durumun oluşturulmasıyla hayata geçiyor.
Sonrasında ordunun içerisinde dış bağlantılı bir cunta harekete geçiyor ve Türkiye büyük bir gerilemeye itiliyor.
Gözlemlediğim kadarıyla buna benzer bir tezgâh kurulmaya çalışılıyor.
Şöyle ki muhalefet ve iktidar birbirlerine karşı alabildiğine sertleşti.
Muhalefetin ve iktidarın sosyal medyadaki trolleri halkı germek kutuplaşmayı arttırmak için ağızlarından salyalar saçarak konuşuyor.
Mantık zinciri kopma noktasında.
Kişisel yaşamımda kaos ve gerginliklerden çekinmeyen birisi olsam da, gereksiz şekilde siyasal gerginliğin artmasından ülkem için endişe duyuyorum.
Dış politikaya baktığımda ABD devlet kurumlarının, değişik Amerikan kliklerinin bir yandan iktidara bir yandan da muhalefete ciddi destek verdiğini görünce stratejinin tavşana kaç tazıya tut olduğunu görüyorum.
Dünya’nın şekillendiği kritik günlerde çok dikkatli olmalıyız.
Darbelerin en kötüsü, diğer darbelerin de anası olan 27 Mayıs’ın yıl dönümünü yazısını tasarlarken aklıma ilk gelen fıkrayı yazının sonunda anlatayım.
Amerika’da neden darbe olmaz?
Çünkü Amerika’da Amerikan büyükelçiliği yoktur.